PsikolojiYazılar

Neden Şişman Olmaktan Korkarız? Yeme Bozuklukları

 

 

Karantinada alınan kilolar nasıl verilecek?

Fazlalıklarımdan nasıl kurtulacağım?

Yaz geliyor, fit görünmem lazım.

Yukardaki soruları sık sık kullandığımız bu süreçte yeme davranışlarımızdaki bireysel ve çevresel baskılara bir de yakından göz atalım. Günümüzde güzellik algısı ‘’zayıf olma’’ arzusu anlamına gelmektedir. ‘’0 beden tutkusu’’ yemek davranışlarındaki bozuklukları ve psikolojik takıntıları beraberinde getirir. Bu algıyı kişilere dayatan; medyanın etkisiyle, modern toplumun ta kendisidir.

Yeme bozuklukları kişinin duygusal ve mental durumundan kaynaklanan; yetersiz veya anlık aşırı besin tüketimine yol açan bir bozukluktur. Genellikle sosyoekonomik seviyeleri yüksek kişilerde daha sık görülen bir sağlık problemidir. Yeme bozuklukları psikolojik bir takıntı boyutuyla daha çok ergenlik döneminde başlamaktadır. Bu kişiler genellikle;

-dış görünüşe aşırı önem veren

-şişman olmaktan korkan

-kendini beğenmeme duygusu

-düşük benlik saygısı

-mükemmeliyetçilik

-ailesel faktörler- aile çatışmalar- aşırı dominant ebeveyn baskısı

-akranlar arasında kilolu olma endişesi

-depresyon…

Gibi olumsuz sonuçlar meydana getirir. Yeme bozuklukları denilince akla ilk gelen psikolojik yeme bozuklukları anoreksiya nervoza ve bulimia nervozadır.

Anoreksiya nervoza sözcüğü, ‘’ sinirsel bir duruma bağlı iştah kaybı’’ olarak tanımlanır. Aşırı zayıf olmaya rağmen, şişman olmaktan yoğun bir şekilde kaygı duymaktır. Hem fiziksel hem de psikolojik bir sağlık sorunudur. Yapılan araştırmalara göre günümüz genç kızlarının %1 oranında bu hastalık görülmektedir. Genellikle ergenlik döneminde 15-25 yaşları arasında bu hastalık bir kilo takıntısı halinde başlamaktadır. Çok yememek, çok az uyumak, düşünceleri sürekli yemek ve kilo verme üzerine olan yeterli besini almadığı halde ağır sporlar yapan bu kişiler tedavi edilmediği sürece anoreksiya nervoza kronik bir hastalığa dönüşmektedir. İleriki yaşlarda anoreksiya nervozanın neden olduğu osteoporuz (kemik erimesi), böbrek hastalıkları ve kalp rahatsızlıklarına yol açar.

Bulimia nervoza ise; bulimia bous (öküz) ve limos (açlık) sözcüklerinden türemiştir. ‘’bir öküzü yiyecek kadar aç olmak’’, ‘’öküz gibi yemek’’ anlamlarına gelir. Bu yeme bozukluğunda en az haftada bir kez yineleyen tıkanırcasına yeme dönemidir. Bulimia nervozada kişiler; uzun süre aç kalıp, tek seferde normalden fazla miktarda gıda tüketip, yemekten hemen sonra da kusmaya çalışarak yediklerinden pişmanlık duymaktadırlar. Fazla kaloriden, fazla kilo almaktan aşırı kaygı duymaktadırlar. Zamanla sosyalleşme alanını da azaltıp, tek başına yemek yemeyi tercih ederler. Duygulanımda değişiklik ve depresyon gibi olumsuz durumlarla sonuçlanmaktadır.

Yeme bozukluklarının vücutta yarattığı olumsuz değişikliler birer ölüm nedeni olabilir. Anoreksiya nervoza tüm psikiyatrik hastalıklar içine en ölümcül hastalık olarak kabul edilmektedir.

Toplumumuzda ‘’zayıf olma’’ algısının mesajları sık sık vurgulanmadır. Bu mesajlar bazen açık bir şekilde (kadın dediğin zayıf olmalı, kadın dediğin manken gibi olmalı, manken dediğin zayıf olmalı, sanatçı dediğin zayıf olmalı) bazen de gizli bir şekilde çocuğumuza aldığımız barbie bebeklerde bize güzel olmanın yolu, zayıf olmaktan geçer mesajı dayatılır. 0 beden algısı Barbie bebek sendromunda da başlar. Çocuklar kendilerine benzemek istedikleri oyuncakları tercih eder. Dış dünyadan gelen bu uyarılar, dış görünüşe yönelik yorumlar, benzetmeler, beklentiler çocuğun bedeniyle ilgili aldığı ilk mesajlardır ve ergenlik döneminde bu uyarılar yeme davranışı bozukluğu gibi düşük benlik algısı, depresyon, değersizlik, kimlik karmaşaları gibi nedenlerin yer aldığı görülmektedir. Olduğundan farklı görünme çabası bizim çocuklara aldığımız oyuncaklarla, sözlü veya sözsüz verdiğimiz mesajlarla başlar. Toplumuzda güzel olmanın ölçütü sarışın ve renkli gözlü olmak arzularından geçer ve çocuklar ilk olarak sarışın ve renkli gözlü oyuncakları tercih ederler. Bu yüzden çocukların oyuncak seçimlerinde gerçeğe daha yakın ölçütler sunulmalıdır.

Güzel olma – zayıf olma algısı toplumun dayattığı mesajlar sonucunda kültürel bir sorunu da beraberinde getirir. Modern toplumlarda ince bedene sahip olmak başarılı olmak, atik olmak, dışa dönük olmak anlamına gelir.

Bin bir çeşit tarifini aldığımız modern toplum tok olan bedenlere, aç kalan ruhlar yükler.

 

AYŞE YAZICI

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu