Bilim-TeknolojiYazılar

Küllerinden Doğan Hoş Koku

Hepimizin hijyen konusunda ekstra önlemler aldığı, itina ile davrandığı bir dönemdeyiz. Bu dönemde en çok yaptığımız eylem şüphesiz suya sabuna dokunmak. Peki küllerden doğarak insanlığa hediye edilen sabun nedir, nasıl var olmuştur, biz de evlerimiz de sabun yapabilir miyiz? Gelin birlikte öğrenelim.

Sabun halk dilinde kirli ve yağlı şeyleri temizlemekte kullanılan bir temizlik malzemesidir. Kimyasal olarak tanımlayacak olursak yağ asitleri (hayvansal veya bitkisel yağlar) ile alkali maddelerin kimyasal reaksiyonundan oluşan bir tuz bileşiğidir. “Nasıl tuz yaaa?” dediğinizi duyar gibiyim. Sabunlaşma reaksiyonu temelinde bir asit (yağ asitleri) ile baz (alkali maddeler) reaksiyonudur.

Peki bu tuz nasıl oluyor da yağı ve kiri tabiri caizse söküp atabiliyor. Ellerimizi bol bol yıkadığımız bu günlerde, ellerimizi sadece suyla yıkadığımızda kirlerin bir kısmı uzaklaşsa da su molekülleri yağ ve benzeri kirleri çözemediği için ellerimizin tam olarak temizlenmediğini öğrendik. Bir maddenin diğerini çözebilmesi için benzer benzeri çözer kuralından yararlanılır. Başka bir deyişle polar maddeler polar çözücülerde, apolar maddeler ise apolar çözücülerde çözünür. Hidrojen ve oksijen atomlarından oluşan polar su molekülleri genellikle yağ ve benzeri maddelerden oluşan apolar kirleri çözemezler. Bu nedenle ellerimizi temizlemek için sabuna ihtiyaç duyarız. Sabun molekülleri polar ve apolar olmak üzere iki kısımdan oluşur. Sabun molekülünde baş kısım polar, kuyruk kısmı ise apolardır. Ellerimizi yıkarken sabunun uzun hidrokarbon zincirlerinden oluşan apolar kısımları yine apolar olan kirlere tutunur hatta onları çevreler, polar kısımları ise su molekülleri ile etkileşir. Etrafı sarılan yağ tanecikleri birbirlerinden ayrılarak su içerisinde dağılırlar. Böylece yüzeyden ayrılan yağ molekülleri su ile kolaylıkla akıp gider. Aslında bizi korona virüsten koruyan da budur.  Korona virüsün en zayıf bağlantısı hücre zarındaki yağ katmanıdır ve sabun bu zar tabakasını çözerek virüsü tutunduğu yüzeyken ayırır, böylece inaktif olur. Kişisel temizlikte baş tacımız olan sabun sadece kirden arındırıp hoş koku bırakmakla kalmaz aynı zamanda bakteri oluşumunu engelleyen yapısıyla arı sokmalarında, sinek ısırmalarında (salgıları asidiktir) ağrı kesici, kaşıntıyı durdurucu ve iyileştirici etkisinden dolayı ilk yaptığımız şey (bazik bir tuz olması özelliğinden yararlanarak) sabun sürmektir. Ayrıca kozmetik alanında, ilaç sektöründe boya, polimer ve su geçirmez tekstil sanayisi gibi birçok alanda kullanılmaktadır.

Hayatımızda bu kadar önem arz eden sabun nasıl keşfedilmiştir dersiniz. Bir Roma efsanesine göre kadınlar tarafından keşfedilmiştir. Her ne kadar kanıtlanmamış olduğu için efsane olarak anılsa da kimsenin bu konuda şüphesi olduğunu düşünmüyorum. Hayvanların kurban edildiği Sapo Dağı’nın kıyısında bulunan Tiber Nehri’nde çamaşırlarını yıkayan kadınlar, çamaşırlarının eskiye göre daha az çaba sarf ederek temizlediklerini fark etmişler. Çünkü Sapo Dağı’ndan Tiber Nehri’ne yağmurla birlikte odun külleri karışıyormuş ki sabunlaşma reaksiyonunun temelinde de bu yatar. Hatta ismini de Sapo Dağı’ndan aldığı rivayet edilmektedir. Saipo’dan “Soap” olarak değişmiştir. Bizler bugün Sabun diyoruz.

İlk olarak 7. yüzyılda Avrupa’da meslek haline gelmiş, çamaşır yıkama ve banyo yapmak için kullanılmış, Türkler ise 11. yüzyıla kadar sabun yerine soda, çöven, saparma, zabun otu, süt kökü, kaşık otu gibi maddeleri ve külü kullanmışlar. Orta Çağ’da bazı el sanatları ustalarının sabun yapımında uzman oldukları ve ustadan çırağa gizli formüllerin zamanla deneme yanılma yöntemi ile geliştirilerek bugünkü sabun yapım tekniğinin ortaya çıktığı biliniyor. Daha sonra İslam ülkelerinde gelişmiş bir ticaret şeklini almıştır. 18. yüzyıldan önce sabun kullanımı hala yaygın değilmiş. Nedeni sadece zenginlerin alabileceği kadar pahalı olması değil, aynı zamanda çoğu sabunun hoş olmayan kokusu vardı. Neyse ki, sanayi devrimi ile sabun üretmenin yeni yöntemleri geliştirilmiş, Afrika ve Asya’dan palmiye, hindistancevizi yağları gibi egzotik kokulu bileşenlerin ithalatı ile sabun daha çekici hale gelmiştir.

Günümüzde ise sabun üretimi başlıca üç aşamadan oluşur. Bunlardan ilki sabunlaştırmadır. Bu adımda yüzde 30’u su olan saf sabunlu ve gliserollü bir karışım elde etmek için çeşitli katı ve sıvı yağlar alkaliyle tepkimeye uğratılır. Bu aşamada bazen hâlâ kaynatma yöntemi kullanılırken çoğu modern sabun üreticisi sabunlaştırmada bilgisayarlı sistemler kullanır.
İkinci adım kurutmadır; bu aşamada ısıtarak, vakumla ve püskürtme yöntemiyle kurutma yapılarak saf sabun, yüzde 12’si su olan küçük topaklara dönüştürülür.
Üçüncü ve son aşama ise bitirme olarak adlandırılır. Bu adımda topak halindeki sabun karışımına parfüm, renklendirici ve diğer katkı maddeleri eklenerek kendine özgü değişik ve güzel kokuları olan sabunlar üretilir. Kalıp halinde çıkan sabun, sabun presinde şekillendirilir. Günümüzde tüketicinin talepleri dikkate alınarak meyve kokulu ve bitki özlü sabunlar üretiliyor. Böylece sabun daha doğal ve daha canlandırıcı bir ürün haline geliyor. Peki kendi sabunumuzu evde nasıl yapacağız? Pek zahmetli ve maliyetli olmayan fakat sabır isteyen bir tarif paylaşacağım sizlere.

Malzemeler

-750 ml (3 + 3/4 su bardağı) zeytinyağı

-200 ml su (1 su bardağı)

-90 gram kostik (NaOH)

-termometre (kullanılırsa daha verimli sonuç elde edilir)

Yapılışı

Öncelikle tüm önlemlerimizi almalıyız eldiven, eski bir kıyafet gibi ve ilk aşamayı mümkünse açık hava da yapsak daha sağlıklı olur. Çünkü kostik kuvvetli bir bazdır tahriş edici ve aşındırıcı özelliği vardır.

Bir kabın içerisine 200 ml suyumuzu koyalım üzerine yavaş yavaş tahta bir çubuk veya eski bir tahta kaşık ile karıştırarak kostiğimizi ekleyelim. Kostik su ile hızlı reaksiyon verir bu nedenle yavaş eklemek sıçramaması için çok önemlidir. (Kostik ile temas haline bol su ile yıkanmalıdır.) Reaksiyon sırasında duman çıkabilir solumamak önemlidir açık hava da yapılmasını bu nedenle tavsiye ediyorum. Bu reaksiyon sonucunda hazırladığımız çözeltinin sıcaklığı 75 Celcius’a kadar çıkacaktır. İstediğimiz sıcaklık 40-45 Celcius, 15 dakika sonunda bu sıcaklığa düşecektir. Oluşan karışım soğuduktan sonra zeytinyağı dolu kabın içine yavaş yavaş dökerek blender ile sürekli karıştıralım. Yoğun bir kıvam aldıktan sonra dilerseniz aroma veya esans katıp kalıplara alalım. 2-3 gün sertleşene kadar kalıplarda kalmalı daha sonra kalıptan çıkartılıp nemsiz bir ortamda 1-2 ay bekledikten sonra kullanabilirsiniz.

Bilimin eğlence dünyasında karşılaşmak dileğiyle…

 

Yazar : Berna YILDIZ

Bir Yorum

  1. İlk sabunun Romalı kadınlar tarafından bulunduğuna dair efsanenin aksine, ilk sabun türü M.Ö. 3000 yıllarında kullanılmaya başlanmış ve sabun tarifleri M.Ö. 2000’li yıllardan kalan Sümer Yazıtlarında ortaya çıkmıştır. Yazıtlarda, odun küllerinin kaynatıldığı suya yağ eklenerek yavaşça eritildiğinde sabun olarak kullanılan maddenin meydana geldiği anlatılır. Ancak elde ettikleri maddenin sabun olarak tanımlanması veya bilinmesi ancak Romalılar döneminde mümkün olmuştur.

    Yine keyifle okuduğum bir yazı oldu. Takipteyim. Başarılar..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu