GenelSoru-CevapYazılar

Bi Söyleşi: Nasıl Araştırma Görevlisi Olurum?

Bu yazımda yolu üniversiteden geçmiş olanların çok yakından tanıdığı bir meslek grubundan bahsedeceğim. Bu kişiler öğretim üyesi hocalar ile öğrenciler arasında kalmış ve kendileri de öğrenci olabilen (yüksek lisans, doktora öğrencisi) kişilerdir. Lisans eğitimlerini tamamlamışlardır. Kendilerine, genellikle öğrencilerden yaşça büyük olmalarına istinaden “abi” ya da “abla” diye hitap edilmez. İsimlerinden sonra “hoca” kelimesi eklenir. Örneğin; “Caner Hocam size bir sorum olacaktı” şeklinde. Fakat öğrenciler kendi aralarında genellikle “argör” ya da “asistan” demektedir.  Bu cümleler şu şekilde kurulur; “Yeni argörü gördün mü? Sınava hangi asistanlar girecekmiş duydun mu?”. Peki “Bu kişiler kimler?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. O zaman söylüyorum; bahsedeceğim meslek grubu, araştırma görevlileridir. Araştırma görevlileri bir zamanlar araştırma görevlisi olan öğretim üyelerinin (Prof. Dr., Doç. Dr., Dr. Öğr. Üyesi) şimdiki öğrencileri konumundadır. Aynı zamanda, kısa süre önce kendilerinin olduğu gibi, şu an lisans okuyan öğrencilerin de hocalarıdır. Yıllar içerisinde yüksek lisans ve doktorayı tamamlayıp çeşitli akademik çalışmalar yaparak kendileri de bir öğretim üyesi olabilmektedirler. Öğrencilerle en çok karşılaştıkları yer sınavlardır. Sınav sırasında uzun bir vakti beraber geçirirler ama bunlar, aralarında en az diyaloğun yaşandığı zamanlardır. Arada bir tek taraflı konuşmalar yükselebilir: “Caner kendi kağıdınla ilgilenir misin? Masanın altında ne var? Hayır başkasından hesap makinesi isteyemezsin, önceden temin edecektin!”. Gözlerinizi bir an kapayıp, hafif bir tebessümle o günleri anımsadınız sanıyorum. Genel olarak biz onları hep dışarıdan tanıdık. Nasıl araştırma görevlisi olduklarını, bu mesleğin olumlu ve olumsuz yanlarını, belki bize söylemek isteyip de söyleyemediklerini onlardan dinlemedik. Bir devlet üniversitenin sayısal bölümlerinden birinde araştırma görevliliği yapan bir arkadaşımla hem bu konuları konuştuk hem de gelecekte bu mesleği seçmek isteyenler varsa nasıl araştırma görevlisi olunur, nelere dikkat edilmelidir bunlardan bahsettik. Bu kısa sohbeti sizlere sunarken, beni kırmayarak bu söyleşiyi yapan, sorularıma samimi cevaplar veren değerli arkadaşıma çok teşekkür ediyorum.

 

Caner: Merhaba hocam isim, soy isim almıyoruz biliyorum. Sana sohbetimiz sırasında hocam diye hitap edeceğim bir mahsuru yoksa?

Ar. Gör.: Tabii ki benim için de uygundur.

Caner: Öncelikle şöyle sorayım; araştırma görevlisi olmaya nasıl karar verdin?

Ar. Gör.: Son sınıfa kadar araştırma görevlisi olmak gibi bir düşüncem yoktu. Tersine sahada çalışmak istiyordum ama tabii her zaman ders çalışmayı bilen bir öğrenciydim. Son sınıfta bitirme çalışmamı yaparken de çok özendim. Sunumumu yaptıktan sonra hocam “Bundan makale yapalım” dedi. Sonra o çalışma gerçekten de makale oldu. Mezuniyete yakınken istediğimin bu olduğunu fark ettim.

Caner: Dikkatimi çekti, “Ders çalışmayı bilen” dedin. Bunu biraz açabilir misin?

Arş. Gör.: Ders çalışmayı sevmek ve bilmek farklı şeyler.  Aslında ben de birçok öğrenci gibi ders çalışmayı sevmezdim. İlkokulda bir çalışma alışkanlığı edindim ve o benimle bugünlere kadar geldi. Umarım gitmez (Gülüşmeler). İşin özünde biraz planlı ve özverili olmak yatıyor diyebiliriz. Bir ödevim olduğunda ödevi sadece yapmaya değil iyi yapmaya çalışırdım. Sadece bir kaynak bulup yazıp geçmek yerine birçok farklı kaynak bulmayı denerdim. Kütüphaneye sık sık giderdim. Yani okumayı, yazmayı severdim. Çalışkan olarak bilinirdim ama bence daha çok sorumluluk sahibiydim.

Caner: Hocam genelde bir düşünce vardır; ders çalışmak denilince sosyal hayatın negatif etkilenmesi durumu. Mesela öğrencilik yıllarında arkadaşlarınla vakit geçirir, etkinliklere katılır mıydın?

Arş. Gör.: Herkesin aklında bir çalışkan öğrenci resmi vardır. Sınıfta hep en önde oturan, okuldan eve evden okula giden, sadece ders çalışan. Ben bunu kesinlikle kabul etmiyorum. Ödevim varsa yapar, vize final haftasına bir iki hafta kala da ders notlarımı tekrar etmeye başlardım. Bunları yapmak demek arkadaşlarla gezmemek, dizi-film izlememek demek değildir ve benim için de hiçbir zaman öyle olmadı. Bir tercih yapmak zorunda değilsiniz. Tek yapmanız gereken zaman planlaması.

Caner: Biliyorsun ki, “Hayatımız bir sınav” klişe cümlesi vardır. Peki hocam, araştırma görevlisi olmak için de belirli sınavlara girmek gerekiyor mu?

Ar. Gör.: Tabii. Öncelikle ALES (Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı) ve YDS (Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı) ya da YÖKDİL (Yükseköğretim Kurumları Yabancı Dil Sınavı) puanlarına sahip olmalısınız. ALES’ten minimum 70, YDS-YÖKDİL’den 50 istenir. Üniversitelerin ilanına bağlı olarak bu taban puanlar değişkenlik gösterebiliyor. Zaten bunlar sadece yeter koşul. Ön değerlendirme listesine girmek için gerçekten iyi puanlar almalısınız. Ben ALES’e üniversite 3. sınıfta girdim. Bu çok doğru bir karardı. ALES bir hız sınavı. Üniversitede hesap makinesi ile yapılan işlemler 4 işlem becerisini bir miktar azaltıyor. Ayrıca üniversite sınavına hazırlanırken edinilen bilgi ve beceriler de azalıyor. Bu nedenle ALES’ten yüksek puan almak isteyenler henüz öğrenciyken ALES’e girsin derim. YDS-YÖKDİL de akademik yabancı dil yeterliliği için yapılan sınavlardır ve bilinenin aksine sınav taktikleriyle değil gerçekten makale okuyarak, kelime öğrenerek kazanılır. Bunu sadece sınavı geçmek gibi de düşünmeyin. İngilizce bir bilim dili. Makaleleri anlamadan literatür taramak ve literatüre katkıda bulunmak neredeyse imkansız.

Caner: Peki sadece bu sınavlar araştırma görevlisi olmaya yeterlidir diyebilir miyiz?

Ar. Gör.: Maalesef. Bunlar sadece kadroya başvurabilmek ve ön değerlendirme için yeterli. Diploma notunuzun yüksek olması gerekir. Aslında sadece akademisyen olmak isteyenler için de değil; Erasmus, staj, iş başvurusu… Tüm bunlarda not ortalaması ilk referanstır. “Not ortalaması çok da önemli değil” diyen kimseye aldırış etmeyin. Araştırma görevlisi olmak isteyen ve istemeyen herkes not ortalamasını yüksek tutsun derim. Dersleri takmıyor gibi görünmek gerçekten havalı değil.

Caner: İyi bir not ortalaması ve gerekli sınavlara girdikten sonraki süreç nasıl ilerliyor peki?

Ar. Gör.: Kadroya başvurduktan sonra, ALES puanınızın yüzde 60’ı dil puanınızın ise yüzde 40’ı alınır ve adaylar sıralanır. Kadro sayısının 10 katı kadar aday bilim sınavına çağrılır. Bilim sınavı, lisans hayatınıza dair herhangi bir sorunun sorulabileceği yazılı bir sınavdır. Bu aşamaya geldiyseniz tavsiyem elinizden geldiğince bildiklerinizi tekrar edin. Başvurduğunuz okuldaki öğretim üyelerinin ders notları erişilebilir ise onlardan faydalanmanız iyi olacaktır. Bilim sınavından sonra, ALES’in yüzde 30’u, not ortalamasının yüzde 30’u, bilim sınavından alınan puanın yüzde 30’u ve YDS-YÖKDİL’in yüzde 10’u alınır ve adaylar tekrar sıralanır. Şimdi sırada sonuçların açıklanacağı günü beklemek var. Adınızı listenin en üstünde gördüğünüz o an…

Caner: Tebrikler hocam. Şu an itibariyle araştırma görevlisi oldunuz. (Gülüşmeler)

Arş. Gör.: Daha her şey yeni başlıyor…

Caner: Peki bize bir araştırma görevlisinin görülen ve görülmeyen işlerinden, sorumluluklarından bahsedebilir misiniz?

Arş. Gör.: Birçok meslek, içine girmeden kolay görünüyor sanırım. Araştırma görevlileri ders asistanlığı yaparlar. Bölümde staj, intibak, öğrenci danışmanlığı gibi işlerle ilgilenirler. Sınavlarda gözetmenlik yaparlar. Laboratuvarı olan bölümlerde lab. derslerine girerler. Bunlar öğrenciler tarafından görünen kısmı. Ama biz aynı zamanda yüksek lisans ya da doktora öğrencisiyiz ve kendi derslerimiz, sınavlarımız, ödevlerimiz de var. Aynı zamanda ileride öğretim üyesi olabilmek için akademik puan toplamamız gerekiyor. Bu nedenle bir taraftan da bildiri ve makaleler üzerinde çalışmamız lazım. Aslında bizim işimiz mesai saatleriyle sınırlı değil.

Caner: Anlaşıldığı üzere mesaiden sonra da maraton devam ediyor. Baya yorucu olmalı?

Arş. Gör.: Akşam eve gittiniz, yemek yediniz kahve içtiniz ve televizyon karşısına geçip tembellik mi yapmak istiyorsunuz? Peki üzerinde çalıştığınız makale ne olacak? Yarın mesai başladığında mı devam edersiniz? Peki gün boyu odanıza gelen öğrenciler, asiste ettiğiniz dersler, kendi dersleriniz, bölümün staj, intibak işleri vs. ne olacak? İşte bu sebeple ders çalışmayı, okumayı, bilgisayar başında saatler geçirmeyi sevmeyen biri için zor bir meslek bu. Mesai kafanızda sürekli devam ediyor. Muhtemelen etrafınızdaki insanlar da sizi anlamayacak. Uzaktan çalıştığınız, bütün gün bilgisayar başında kafa patlattığınız bir günü, bütün gün evde oturmuşsunuz gibi düşünenler olacaktır. Bazen biri bana “İşin ne zaman bitecek?” gibi masum bir soru sorduğunda sinirlenebiliyorum. Ama yapacak bir şey yok. Bunun bitmeyen bir süreç olduğunu, bölüm sonu canavarını geçtiğiniz için sevinemeden daha zor bir bölümün geleceğini unutmayın.

Caner: Biraz da bir araştırma görevlisi olarak bu mesleği seçmekle mutlu olduğun, keyif aldığın yönlerinden bahsedebilir misin?

Arş. Gör.: Okumak, okutmak, üretmek çok güzel. Öğrencilerin size “hocam” dediği o ilk gün çok güzel. Bir makalenizin kabul alması çok güzel. Bir öğrenciye yardım ettiğinizde size teşekkür için gelmesi çok güzel. Bitirme çalışmalarının ön sözünde size teşekkür etmeleri çok güzel. Mesela, işe gidiyorum demiyorum, okula gidiyorum diyorum. Zaten ben de o okulda bir öğrenciyim. Bu da çok güzel. Asiste ettiğim derse dinleyici olarak girdiğim zaman ben ileride nasıl anlatırım, neler katarım gibi şeyler hayal ediyorum. Bu nedenle pes etmek yok, çalışmaya devam.

Caner: Son bir soru daha sormak istiyorum müsaadenle. Gerçekten argör ayakkabısı, gömleği, pantolonu gibi klişe durumlar doğru mu? (Gülüşmeler)

Arş. Gör.: Galiba doğru. İnternette öyle bir içerik görmüştüm. “aaa gerçekten” diye okudum maddeleri. Benim favorim anahtarlığına flash bellek takılmış oda anahtarı. Sürekli kaybetme gibi bir huyunuz yoksa çok kullanışlı.

Caner: Bu keyifli bir o kadar içten söyleşi için sana teşekkür ediyorum. Kafalarında bu konuyla ilgili soruları olan kişilere yol gösterici olması açısından umarım faydalı olur. Ayrıca senin nezdinde tüm araştırma görevlisi arkadaşlarımıza selamlarımızı iletiyor, kolaylıklar diliyorum.

Arş. Gör.: Ben teşekkür ediyorum. Keyifli bir sohbetti. Bu yolda ilerlemek isteyenler için biraz yol gösterici olabileceksem ne mutlu bana.

 

Caner AZKESKİN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu