EdebiyatYazılar

Akıncı

 

Şiirler, okuyan herkesin yüreğinde farklı duygular bırakan metinlerdir. Her şiir elbette herkeste aynı kuvvette aynı duyguyu uyandırmayabilir fakat bir şekilde yüreğe dokunduğunu sezinleriz. Okuyanda daha kuvvetli duygular uyandırmak şairin görevidir. Bu görev doğrultusunda şiirlerini elindeki işlemesine gözünün nurunu akıtan eski zamanın genç hanımları gibi çok dikkatli ve incelikle yazar. Şimdi ise ne o genç hanımlardan ne de o şairlerden kaldı mı bilmiyorum? Eski zamanlara dönüp bakarsak bu inceliği mükemmeliyetçiliği ile bildiğimiz Yahya Kemal Beyatlı’da görürüz. Şiirlerinde öylesine titizdir ki yazdığı şiirdeki bir kelimeyi değiştirmek için senelerce beklemiştir. Zaten bu sebeple şiirleri o öldükten sonra yayımlanmıştır zira mükemmeliyetçiliği onun yaşarken şiir kitabı yayımlamasına mâni olmuştur. Ben de bu titizliği sizlere akıncı şiiri üzerinden bir nebze göstermek isterim.

AKINCI

Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!

Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: Ilerle!

Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle

Şimşek gibi, bir semte atıldık yedi koldan

Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan

Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla

Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla

Cennette bugün gülleri açmış görür de

Hâlâ o kızıl hatıra titrer gözümüzde

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!

Öncelikle başlığa bakacak olursak metnin muhtevası hakkında bilgi verdiğini görürüz. Şair okuyucuyu başlık vasıtası ile yavaşça metne hazırlıyor. Demek ki metinde tarihi bir macera ve askeri bir gelenek söz konusu. Akıncılar savaşta öncü olarak ilk savaşan kişilerdir, eğitimlidirler. Akıncılık aslında riskli bir harekettir, bile bile ölüme koşmaktır. Sırasıyla ilk iki dizeye bakarsak bir maceranın başladığını ve bittiğini anlarız. Şair adeta şiirin tamamına ait bir özet hazırlamış gibidir. İlk mısradaki “bin” kelimesi ve ikinci mısradaki “dev” kelimesi tesadüf olarak kullanılmış kelimeler değildir. Bin kişi ile dev gibi bir ordu kıyas edilmiş ve galibiyet belli ki akıncı bin atlıya verilmiştir. Birinci mısra maceranın başlangıcı dedik fakat “çocuklar gibi şendik” ifadesi burada geçiyor. Birinin böylesi bir durumda şen olabilmesi için galibiyeti kazanması gerekir düşüncesi zihnimiz de belirse de şunu bilmeliyiz: Akıncılar ve sefere giden tüm askerler çıktıkları savaş yolunda daima şen olurlar. Sebebi ise milletçe kutsal kabul ettiğimiz şehitlik ve gazilik makamına ermek istemeleridir. Şehit olma lütfuna erebileceklerini düşünerek sevinçle, coşkuyla, neşeyle sefere çıkarlar.

İlk beyitte olay özetlendi ama maceranın anlatıldığı yer sonraki üç beyitte yer alıyor. “Ak tolgalı beylerbeyi” savaşın başlangıcı olan hamleyi yapıyor ve emri veriyor: “İlerle!” Şair “bir yaz günü” ifadesi ile kesin olmayan bir zaman vermiş fakat sonrasında “Şimşek gibi…” ile başlayan mısralarda Osmanlı Devleti’nin fetih dönemine vurgu yaptığı aşikâr hale geliyor. Ayrıca “Tuna’dan” ifadesi ile batı seferi olduğunu anlamak zor olmamalıdır.

“Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan” dizesi de öylesine söylenmemiştir. Söyle ki “yedi koldan” ifadesinde eski Türklerin kullandığı bir savaş taktiği verilmiştir. Sonraki dizede “Türk atlarının geçtiği yoldan” ifadesinde daha önce buralara Türklerin yapmış olduğu fetihler ve akınlar kastedilmiştir. Buna küçük bir açıklama getirmek isterim. Şiir 1919 yıllarında yazılmıştır ve o dönemde Osmanlı son demlerini yaşamaktadır. Gitgide kaybedilen topraklar Yahya Kemal’e bu şiiri yazdırmıştır. Şair okuyucuya atalarının bu topraklardan daha önce de geçtiğini söyleyip onu yüreklendirmek ister ve kazanma motivasyonunu ona vermek amacındadır. “Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla” dizesi bir yandan atların hızlı ve çevik oluşları sebebiyle en son hızlarına ulaşıp artık arşa doğru uçtuklarını anlatırken bir yandan da “kanatlandık” ifadesi ile şehitlik mertebesine ulaştıklarının müjdesini verir. “Cennette bugün gülleri açmış görürüz de/ Hâlâ o kızıl hatıra titrer gözümüzde” mısralarında artık şehit olduklarını resmen anlamaktayız. Ayrıca cennetteki renginin kırmızı olduğunu anladığımız güller ile “kızıl hatıra” olarak adlandırdığı savaşın bağdaştığını ve o savaşı hâlâ unutmadıklarını da anlarız.  Şair “titrer gözümüzde” ifadesi ile akıncıların cennete gitmiş olmalarına rağmen savaşı özledikleri göstermiştir. Sonunda da aynı iki dizeyi tekrarlayıp okuyucunun gözünde olan bitenin tekrar etmesini istemektedir.

Fark ettiyseniz şair kelimelerini özenle seçmiştir ki bu yüzden “Akıncı” şiirinin ahengi gayet kuvvetli ve ezberlenmeye de elverişlidir. Bütün bunların yanında görmüş olduğunuz gibi bu şiir bir fikre de dayanmaktadır. Yahya Kemal bu şiiri zor zamanlar geçiren bir devletin himayesindeki milleti ayakta tutmak için yazmıştır. O millete tutunacak dal olmasının yanında ona geçmişindeki yüceliği hatırlatacak ve onu uyandıracak bir tokattır. Şair gerçekten var olan şeyleri hayal ile pişirerek doluca bir duygu ile sunmuştur bize. Herkesin harcı olmayan bir şeydir bu. Bence Yahya Kemal, tarihi bir olayı yüksek bir estetik ve duygu ile şiire taşımakta bir ustadır. Keyif alarak ve anlayarak okumanız dileğiyle…

Hilal Yücebaş

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu