ToplumYazılar

Gestalt Yaklaşımı ve Müslüm Gündüz

 

 

Milletimizin yıllar evvel Makbul İbrahim Paşa’nın İstanbul’a getirdiği heykellerden sonra “İki İbrahim geldi dünyaya/Biri putları yıktı diğeri putlar dikti.” diyerek büyük resmi görme hadisesindeki yetkinliğini yıllar sonra Alamanlar Gestalt yaklaşımı adı altında dünya milletlerine yedirdi. Bu millet terminolojik sorununu çözse hakikaten zeki millet. Sadece bulduğu şeylere ad koyamıyor. Soyad koyma konusunda da epey kötü ama o başka bir mevzu.

 

Gestalt yaklaşımı bütüncül yaklaşımdır yani ayrıntılara takılmaz, detaylarla ilgilenmez, bölmez, parçalamaz büyük resme odaklanır. Tıpkı insanımızın domates fiyatlarının artmasının arkasındaki gücün İsrail olduğunu görmesi gibi. Özellikle soğan lobisinin bu konudaki etkinliğini fark ettikten sonra kanalizasyona litrelerce gazlı içecek dökmeleri olayların perde arkasını nasıl okuduklarını da kanıtlar nitelikte. O konuda kaydırma yaptığını düşünen bazı medeniyet düşmanları ve bedhahlar olacaktır. Kulak asma.

 

Milletimiz için bazı hassas durumlar var ki bu durumlarda çok fazla bütüncül düşünemiyor, ayrıntıya takılıyor, ufkuna yakışır davranmıyor. Bu konuların başında memleketin gündemini epey meşgul eden bir kişi geliyor: Müslüm Gündüz. Müslüm Gündüz 28 Şubat sürecinin bir popstarı olarak piyasaya çıkmış, maksi singılı Aczmendi’yi memleketin haber bültenlerinde defalarca tanıtmıştı. Bu albümün önemli özelliklerinden biri de içerisinde bir motto barındırıyor olmasıydı. O motto: “Kalple isteme, dille söyleme ve elle düzeltme”dir. Birinci öncülü toplum pek anlamadı, o yüzden o safha pas geçildi. İkinci konu tam olarak milletin uzmanlık alanıydı ve bu yüzden fazlaca konuşuldu. İşin sıkıntısı üçüncü safhaya geçildikten sonra anlaşıldı. Hatta bir miktar yanlış anlaşılmış bile olabilir garanti veremiyorum. Müslüm Gündüz ve taifesi Ankara’ya yürümeye kalktı. Meclisi basmak gibi acayip orijinal bir fikri vardı. Tabii bu çok mümkün olmadı. Bu yürüme işlerinin başına bir bela açacağı zaten çoktan belliydi. Malatya semalarında uçuştayken bir evde Fadime Şahin denen hanımefendiyle basılması bu işlerin son noktası oldu ama asıl bela bu hanımefendinin eski soyadındaydı. Neyse bunu geçelim.

28 Şubat sürecinde etrafta çıkan bazı haberlere göre Fadime Şahin konişmento olarak etrafta çalışıyor, Müslüm Gündüz’ün taifesinden Ali Kalkancı da af edersiniz her gece alkolün dibine vuruyordu hemi de saçından sakalından utanmadan.

İşte necip milletimiz yıllar evvel yaptığı şeyi o günlerde yapamadı, büyük resmi göremedi. 28 Şubat Türkiye’de o yıllarda o olaylarla patladı. İnsanlar din adamı olmayan din adamlarına önce güvendi sonra güvendiği dağlara kar yağınca kendi değerlerine tepki gösterir oldu. O dönemlerde dini kuruluşlar çeşitli yolsuzluklar yapıyor, zimmetine para geçiriyor, insanların güvenini kullanıyordu. Biri de çıkıp: “Bu adamların dinle diyanetle işi yok.” demiyordu. Neyse bu son iki cümle biraz tanıdık geldi. Fazla şey yapıp siteyi mühürletmeyelim. Bi durum olursa yazarım. Hadi hepinize bütüncül günler.

Zülfikar Suncak

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu