bi Öneri

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal

Yıl 1914. Yıllardır önü alınamayan çöküş süreci tüm hızıyla devam ederken Osmanlı ordusu tarihinin en büyük kayıplarını henüz yaşamıştır. Trablusgarp’ta ilk kez Müslüman bir bölgeyi batılı bir devlete, hem de Katolikliğin kalbi İtalya’ya ‘’kiralamak’’ zorunda kalan Osmanlı Devleti hemen ardından da Balkan Savaşları’nda bu sefer kendi kalibresindeki düşmanlara da değil, kendisinden ayrılan ‘’eski tebaaları’’ karşısında büyük bir yenilgi almış, ordu adeta dağıtılarak Balkanlardan çıkarılmış hatta eski başkent Edirne bile kaybedilmişti. Artık utanç seviyesine gelen bu kayıplar için herkes birbirini suçluyordu. İttihatçı kanat padişah yanlılarını, Yıldızcılar ise İttihatçıları suçlarken insanlar subay ve paşaların üstlerinden değil de siyasilerden emir aldığını bile dillendiriyordu. Tabi ki ordu içerisinde de bu kayıpların nedenleri üzerine fikir yürüten ve çözümler üzerine kafa yoran Türk subayları vardı. Bunlardan ikisi Birinci Fırka Erkanıharbi Binbaşı Mehmet Nuri (Conker) ve Sofya Ataşemiliteri Erkanıharbiye Kaymakamı Mustafa Kemal (Atatürk) idi.

Bu hafta bahsedeceğimiz kitap işte bu iki büyük Türk zabitinin Türk Ordusu içerisinde gördükleri aksaklıkları ve bunlar hakkındaki çözüm fikirlerini anlattıkları eserleri olan Zabit ve Kumandan ile Hasbihal eseri. Mustafa Kemal’in Sofya Ataşeliği sırasında kendisinin çocukluk arkadaşı da olan Binbaşı Nuri Bey’in yazdığı Zabit ve Kumandan eserini okumasının ardından Nuri Bey’e cevaben yazdığı eser sadece Mustafa Kemal’in askeri dehasını yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda daha Birinci Dünya Savaşı başlamamışken yaşanacak kara günleri daha o günlerden fark ettiğine ve gerekli tatbikatlar yapılmazsa yaşanacak felaketlere de yıllar öncesinden tahmin edebildiğine işaret ediyor. Öyle ki satır aralarında yazdığı öngörü ve fikirleri okuduğunuzda kitabın 1914’de yazıldığına inanmak dahi güçleşiyor. Kısaca kitabın maceralı basım aşamasından da bahsetmek gerekirse 1914 yılında yazılan eser Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşına katılması sebebiyle ancak 1918’de basılabiliyor. Sonrasında da Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçmesi ve Milli Mücadele’yi başlatması üzerine Damat Ferit hükümeti tarafından toplatılıp imha edilen kitap tekrardan 1956 yılında, İş Bankası Kültür Yayınları’nın ilk eseri olarak ikinci kez basılıyor. Şu an bahsettiğim basımı ise Atatürk’ün 125. Doğum günü anısına Nuri Conker ve Mustafa Kemal Atatürk’ün eserlerinin hem özgün halleri hem de günümüz Türkçesi ile basılmış hali.

Yaşadığı maceralı ve talihsiz süreç nedeniyle sadece kendi dönemine değil, içerdiği analizler ve askerlik sanatına dair  temel prensiplerle hem bugün hem de gelecek çağlarda dahi askeri teoriler arasında temel taşı bir klasik değerinde olan eser ne yazık ki hak ettiği üne ve değere   halen ulaşabilmiş değil. Klişe bir deyimle eğer kitabın yazarı Mustafa Kemal değil de George Washington, Napoleon Bonaparte gibi daha ‘’meşhur’’ kişiler olsaydı tahminimce eser dünya klasikleri arasında çoktan yerini alırdı. Ancak bizim işimiz kıyas veya hamaset değil. Mustafa Kemal ve onun gibi sayısız değerimizi önce kendimiz anlayıp sonra birbirimize daha sonra da dünyaya anlatmak için bu çaba içerisinde değil miyiz zaten.

Alperen Köse

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu