PsikolojiToplumYazılar

MASALLARLA AYAKTA UYUTTUĞUMUZ ÇOCUKLARIMIZ!

 

“Oğlum kestir şu saçını artık! Ne bu böyle karı gibi…”

“Kızım bu saatte eve dönülür mü? Çıkmışsın dışarı kız başına!

“Ayol erkek çocuğa ne pembesi yaa!”

“Hiiiii kızım ört eteğini ayıp, açma öyle!”

Bu cümleleri istisnasız hepimizin kulağı duymuştur. Bu gibi birçok kalıp yargılar toplumumuzun içerisinde yer almaktadır.

Bu yargılar doğuştan getirmiş olduğumuz cinsiyetten farklı olarak, içinde yaşamış olduğumuz toplumun kişilere yüklemiş olduğu hatta dayattığı birtakım görev, sorumluluk ve kültürel unsurlardır ki literatürde “toplumsal cinsiyet” olarak tanımlanmaktadır.

Bakalım gündelik hayatımızın içerisinde toplum cinsiyey kavramı ne şekilde karşımıza çıkıyor… Mesela kız çocuklarının hiç silahla oynadığına şahit oldunuz mu? Genellik bebek ve mutfak eşyası gibi oyuncaklarla uygun görülürler veya erkek çocuklarının bu takım oyuncaklar oynadığına şahit oldunuz mu? Daha kalıplaşmış bir örnek vereyim erkek çocukları genellikle mavi renk ile özdeştirilirken kız çocukları ise pembe renk ile özdeşleştirilmektedir, bunların yanı sıra bahsedebileceğimiz bir sürü örnek…

Torosların zirvesinde bir kulübede tek başınıza yaşamıyorsanız her ortamda, dâhil olduğunuz her sohbette, misafirliğe gittiğinizde ya da misafir ağırlarken, okulda, evde, metro da, metrobüs cehenneminde, hatta siz daha yeni doğmuşken hastanede yani kısaca toplumla temas halinde olduğumuz her anda, yerde ve eylemimizde bu cinsiyet rolleri karşımıza çıkmaktadır.

Şimdi diyecekseniz ki bunların masallarla ders kitaplarıyla alakası ne? İddia ediyorum ki alakasını okuduğunuz zaman bana hak vereceksiniz..

Tarih boyunca erkek egemen zihniyet, kız çocukları üzerinden topluma şekil verme aracı olarak olagelmiştir. Kadının özgür olması erkek için bir tehlike oluşturmaktadır bundan dolayı kadın içe dönük bir hale getirilmeye çalışılmıştır! Bunun yapılabileceği en uygun zaman ise çocukların zihniyetlerinin pipetle limonata suyunu çeker gibi çekilen zaman yani çocukluk dönemidir. İşte tam da bu zamanda masallar devreye girer!

Masallarda yüzyıllar boyunca kadına henüz bir kız çocuğu iken “etek giy, kahkaha atma, başın önde yürü, çocuklarının anası ol” rolleri öğretilirken erkek ise iktadara destek çıkan, gücü elinde tutanın gücünü pekiştiren roller öğretilmiştir.

Basiretsiz bir kadın örneği: Pamuk Prenses

En bilindik, en ünlü masallardan biridir Pamuk Prenses. Çocukluğunda bu masalı okumamış nesle aşina değilizdir herhalde! Nerede bu toplumsal cinsiyet unsurları diye soracak olursanız, bakın bakalım:

– Avcı Pamuk Prenses’i öldürmek için ormana götürdüğündeki çaresizliğinde,
– Yaşlı kadın kılığına giren kötü kalpli kraliçe bizim prensese sepetteki elmalardan birini verdiğindeki akılsızlığında,
– Son olarak da elmayı yiyip zehirlenince ölüm uykusundan uyanmak için yakışıklı bir prensin (yakışıklı olmayınca uyanma gerçekleşmiyor, öpücük tanımlanamadı uyarısı veriyor) öpücüğüne ihtiyaç duymasında.

Kendiyle birlikte tüm krallığı uyutan kadın: Uyuyan Güzel

Hiç de masum olmayan bir masal daha. Bakın bakalım:
– Genç prensesimiz yaşadığı şatoyu dolaşmak için odasından çıkar ve şatonun ilk kez gördüğü odalarından birinde bir kadın dikiş nakış yapıyordur. Bu kadının elindeki iğne prensesin eline batar ve prensesimiz yıllar sürecek uykuya dalar. (Öyle ya, kız çocuğu bu kadar serbest bırakılır mı? Cık cık cık)
– Ve yine tabii ki bu uykudan uyanması için yakışıklı bir prens öpücüğü gerekir (erkek faktörü). Prens prensesi öper, esaret biter.

Basiretsizler kraliçesi: Külkedisi

– Babası, üvey annesi ve üvey kardeşleriyle birlikte derbeder bir hayat sürüyor. (O kadar zavallı ve çaresiz ki dışarıdan gelen bir yardım haricinde kendini kurtarması imkânsız.)
– Yardımına kim gelir Külkedisi’nin? Bir peri. Basiretsiz kızımız gerçeküstü bir varlığın yardımıyla amacına ulaşır ve baloya gider.
– Masalın sonunda da kurtarıcı yine yakışıklı bir prenstir. Kızımız yine bir erkek (ama yakışıklı bir erkek) yardımıyla kurtulur.

Bunların yanı sıra mutlaka bu cinsiyet normlarına aykırı kadın karakterleri bulunmaktadır. Ancak ya cadıdır, ya büyücüdür ya da kötü kraliçedir ve bu karakterler masalın sonunda mutlaka cezalandırılırlar. Özgür ve güçlü olan kadın figürü hiçbir zaman iyi bir durumla ilişkilendirilmez ve mutlaka cezalandırılması gerken bir yapıya sahiptir. Bunu okuyan ya da dinleyen kız çocuklarına da alttan alta, özgürlüğün, başına buyruk hareket etmenin kızlar için iyi bir şey olmadığı ve böyle davrananlar için de bunun birtakım sonuçları olabileceği mesajları verilir.

Gördüğümüz üzere toplumsal cinsiyete dair yönlendirme ve dayatmalar her yerde.  Masalların bize, daha doğrusu çocuklarımıza dayattığı bu cendereden kurtulmak biraz da bizim elimizde. Anne, baba, öğretmen ve birer yurttaş olarak yapabileceğimiz birçok şey var aslında. Anne baba olarak, çocuklarımıza, kendilerine sunulan bu kadın erkek ilişkisinin alternatifinin de olduğunu göstermeliyiz. Çocuklarımız için daha iyi, kaliteli okuma kitapları seçmeli, masal kitaplarında yer alan konuyla ilgili metinler cinsiyet normlarına dair dayatmalar sunuyorsa kendi materyalimizi üretmeliyiz…

Çocuklarımız bizlerin geleceği! Geleceğimiz için bilinçli evlatlar yetiştirelim.

Ayşenur ÇİN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu