PsikolojiYazılar

MERHAMET KORKUSU

 

‘’Merhametten maraz doğar.’’

‘’İyilik et kele, duyursun seni ele.’’

‘’İyilik et, denize at. Balık bilmezse Halik bilir.’’

Atalarımızın uzun tecrübelere dayanan öğütlerini biz kısacık hayat felsefemizde işimize geldiği gibi kullanırız. İyilikten iyilik mi doğar, kötülük mü doğar ikilemine düşeriz. İyilik yapmaktan, merhamet etmekten kaçındığımız, çekindiğimiz an ki bu bireysel sorunlar artık toplumsal bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Merhamet kavramı geniş ve kültürel bir kavramdır. Merhamet korkusu, kişinin kendine veya bir başkasına şefkatli ve merhametli olmasından dolayı zarar göreceği endişesidir. Kişi yaşadığı olumsuz tecrübeleriyle kendisine veya bir başkasına merhametli olmamak adına direnç gösterir. Kişinin merhamet korkusu aslında bir güven korkusu olabilmektedir. Buna pistantrofobi kavramı olarak ele alınan kişinin geçmişte yaşanılan kötü tecrübelerinden dolayı insanlara karşı güvenini kaybetmesinden kaynaklanabilir. Bu yüzden insan başkalarına karşı merhametli olmaktan, başkalarından merhamet görmekten ve kendilerine karşı da merhametli olmaktan korkar. Birey başkalarına karşı merhametli olduğu zaman karşı tarafın bunu kötüye kullanmasından korkar. Başkalarından merhamet görmekten kaçınan kimseler geçmişinde rahatsız edici anılarından veya travmalarından etkilenir. Başkalarından merhamet görmeyi hak etmediklerini düşünerek acı çekerek bu acıdan kurtulmayı isterler. Kendilerine karşı merhametli olmaktan korkan kimselerinde yine geçmişte daha çok çocukluğunda yaşadığı olumsuz olaylar sebep olmaktadır. Çocukluk döneminde kurulan duygusal bağ ile merhamet duygusunun doğrudan bir ilişkisi vardır. Çocuk için merhamet duygusu aslında ihtiyacı olan şefkat duygusudur. Çocuğun özgüveni önce aile ilişkilerinden başlamaktadır. Özgüveni aile tarafından olumsuzca kırılan bir çocuğun en çok kendini eleştirdiği ve merhamet gibi olumlu duygulardan bile kaçındığı görülmektedir. Merhamet korkusu yaşayan bireylerin en belirgin özelliklerinden biri her konuda kendilerini fazla eleştirmeleridir. Özeleştirilerinin fazla olması olumlu duygularını görmezden gelmelerine sebep olur. Kendilerini sürekli huzursuz ve kötü hissederler. Merhamet duygusunu zayıf bir duygu olduğunu ve acizlik olduğunu düşünürler, en çok da kendilerine haksızlık etmiş olurlar. Merhamet korkusunda başkalarından gelebilecek olumsuz eleştiriden kaçınırlar ve merhametin olumsuz sonuçları doğuracağını düşünürler. Anne babayla güvenli bağ kuran çocuklarda kendilerine ve başkalarına merhamet etmekten kaçınmazlar. Çocuklara hem evde hem de okulda yaşlarına uygun verilen sorumluluklar, deneyimler merhamet korkusunu önleyici rol oynamaktadır. Çocuklar için merhamet duygusundan uzaklık hissi sevgiden uzaklık hissiyle orantılı olabilir.

Modern toplumlarda görülen insanların sadece üzüntü, korku gibi olumsuz duygulardan kaçmadığını aynı zamanda mutluluk, merhamet, iyilik, şefkat gibi olumlu duygulardan da kaçtığı gözlemlenir. Pozitif psikoloji, insanın bu olumlu duygularını da önemser ve olumlu duyguları arttırmayı biz çözüm olarak sunar. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda, bazı bireylerin olumlu duygulardan kaçtığı, olumlu hatıralarından korktuğu gözlemlenmiştir. Merhamet korkusu kavramı ilk kez Rockliff ve arkadaşları tarafından ele alınmıştır. Kişi olumlu duygulardan olan merhametin, zayıflık ve boyun eğme göstergesi olarak zarar göreceğini düşünür.

Merhamet korkusu depresyon, stres, empati, güven korkusu ve mutluluk korkusu, anksiyete, panik bozukluğu durumlarla da ilişkilendirilir. Merhamet korkusuyla baş etme yöntemlerinden biri olan; Merhamet Odaklı Terapi (MOT) genel olarak utanç ve özeleştiri düzeyi yüksek danışanlar için geliştirilmiş bir terapi şeklidir. Bu terapi şeklinde bireyler kendilerini eleştirmeyi, kınamayı, suçlamayı durdurduklarında, sorumluluk alma konusunda ve problemlerle başa çıkmayı öğrenmede daha başarılı olabilmektedir.

Tüketici toplumlar olarak olumlu duygularımızı bile tükettiğimiz bu zamanda en çok kendi merhametimizi tüketmiş oluruz. ‘’Bu marka kıyafeti alabiliyorsa, nasıl yardıma ihtiyaç duysun?’’ ‘’Bu telefonu alabilecek maddi gücü var ise nasıl fakir olsun?’’ gibi sosyal yaşam gözlemlemelerimiz merhamet duygumuzu olumlu- olumsuz etkiler. Yoksulluk, önyargı ve eleştiri dünyası bize merhamet yoksunluğu olarak geri döner ve modern dünyanın hali de bundan ibarettir. Formel ilişkilerin informel ilişkilere dönüştüğü toplumlarda maddeci anlayışla soyut olan duygularımız merhametimiz, birer meta gibi somut hale gelmiştir. Olumsuz tecrübelerle zedelenen güven duygumuz; yardımlaşmanın, karşıdakinin derdinin dinlemenin, merhamet gibi kırılgan duyguların önüne geçmiştir.

Sosyal paylaşımla kimlik oluşturma çabaları olumlu duyguları da olumsuz duygular kadar değersizleştirir.

Merhamet duygumuz sosyal paylaşım ağından çıkıp gönül ağına değdiği vakit; komşu komşunun içtiği kahve fincanını sosyal paylaşım sitesinden değil de hasbihalinden, muhabbetinden hatırlar.

İnsanoğlu narsist bir merhamet duygusuyla sadece kendine ve kendine benzeyenlere merhamet duyduğu vakit; daha çok Filistinler, Kudüsler yaşarken ölür.

 

AYŞE YAZICI

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu