PsikolojiToplumYazılar

Suçlu İnsan Suçlu Toplum

 

Suç doğuştan mıdır?

Suç soyumuzdan mıdır?

Suç toplumumuzdan mıdır?

Bana sorarsanız bu soruya cevabım İbn Haldun’dan ‘’Coğrafya kaderdir.’’ olurdu.

Suç insanlık tarihinden bu yana biyolojik, psikolojik ve sosyolojik açıklamalarla ele alınmıştır. Orta Çağ’da fiziki özellikler ve şekil bozuklukları olan kişinin şeytani özellikleri barındırdığı görüşü yaygın olmuştur. Orta Çağ kanunlarında suçlu zanlılar arasında en çirkin olanın suçlu olma ihtimalinin fazla olduğu belirtilmiştir. 16. yüzyılda insan davranışlarıyla yüz özellikleriyle ilişkileri incelenmiştir. Örneğin hırsız geniş dudaklı ve sert bakışlıdır kaşları çatık ve birbirine yakındır, gözleri küçüktür. Suçlunun duygusuzluğunu ilkel insanlara benzetilir. Suç olgusunu biyolojik temele dayandıran prenoloji (kafa tası) bilimi; suçlu bireylerin kafa yapısının, suç işlemeyen bireylere göre daha farklı olduğunu düşünerek ölçümler ve gözlemler yoluyla incelemiştir. Kafasının arka tarafında çıkıntı olanlar maddi zevklere düşkün; alınları yukarı doğru çıkık olanların ise, mal ve mülkiyet arzuların kuvvetli olduğu ileri sürülür. Suçun genetik olduğunu düşünen görüşler soyaçekimlerine bakarak suçluların büyük vücut uzunlukları, büyük kol uzunlukları, geniş göğüs kafesi ve fazla kiloya sahip olduklarını gözlemlemişlerdir. Suçluluk tek yumurta ikizlerinde biyolojik olarak normal kardeş olan çift yumurta ikizlerine göre daha benzerdir. Suçluluk biyolojik olarak ele alınır lakin sosyal çevre ve ikizlerin yetiştiği ortam suçluluk oranı için daha belirgin özelliktir. Suçluluk duygusu, insanın kendisiyle yüzleşmesi, öz-bilinç kazanması durumunun sonunda dilden önce ruhtaki pişmanlık; içsel süreçler tövbe durumu bir psikolojik süreçtir.

Suç olgusunu psikolojik boyutlarıyla ele alan yaklaşım bireylerin kişilik özellikleri, bilişsel yapıları ve davranışsal özellikleriyle ilişkilerini açıklar. Anormal davranışlar, patolojik süreçler genellikle erken dönem çocuklukta başlamaktadır. Psikanalisttik yaklaşıma göre insan davranışını anlamamız için sadece bilincimize değil, kişiliğimizin oluşumunda önemli rolü bulunan bilinçdışına da odaklanmak gerekir. Freudyen yaklaşıma göre çocukluk döneminde anneleri tarafından aşırı kısıtlanan bireylerin, kısıtlanma gösteren kişiyi yücelterek bu durumun üstesinden gelmeye çalıştıklarını vurgular. Bu yüceltme davranışı ileriki zamanlarda nefret suçlarını işlemesinde etkendir. Freud’a göre suçlu davranışın ortaya çıkmasında etkili olan ilk etken zayıf bir süper egonun varlığıdır. Süper egonun zayıf olması cinsel suçların yanında, cinayet ve saldırı gibi şiddet suçlarının da görülmesine neden olur.  Süper egosu gelişmeyen bireyde psikopat ya da sosyopat eğilimleri vardır. Aşırı gelişmiş süper egoda ise bireyler işlediklerini gerçekleştirdiğinde bu eylemi neden yaptığını sorgular ve işlediği suç kadar ceza almak ister. Bu bakımdan bazı insanlar yakalanmak ve cezalandırılmak istedikleri için suç işlerler. Psikanalisttik yaklaşımın aksine davranışçı psikoloji kuramında dışsal faktörlerin neden olduğunu savunurlar. Davranışçı psikoloji kuramında insanların doğuştan suçlu olmadıklarını diğer bireylerin kendilerine yönelik tepkileriyle, suçlu olup olmadıklarını belirleyip suçlu profilini oluşturduklarını düşünürler. Bandura, şiddetin doğuştan değil de sonradan öğrenilen bir davranış olduğunu ortaya çıkartmak için Bobo Doll Deneyi’ni gerçekleştirmiştir. Bu deneye göre bir odaya çocuklara videodan hacıyatmaz olarak bilinen özel tasarımlı bir oyuncağa yöneltilen şiddet görüntülerini izletmişlerdir. Videoda Bandura’nın asistanı oyuncağa çekiçle vurmakta, şiddet uygulamakta ve tekme atmaktadır. Çocuklar bu görüntüleri izledikten sonra tepkilerini gözlemlemek için hacıyatmaz oyuncağıyla birlikte odada yalnız bırakılmışlardır. Çocuklar ise aynı görüntülerdeki gibi oyuncağa çekiçle vurup şiddet göstermişlerdir. Yani şiddet, suç doğuştan mıdır? Yoksa toplumsal mıdır? Bu en somut örnektir.

Suç işlemeye neden olan etkenler aile içi iletişim, çevresel deneyimler ve medya etkisidir. Aile bireyin suç olarak nitelendirilebilecek davranışını görmezden gelip herhangi bir yaptırım uygulamadığı takdirde suça yönelik eğilim artar. Suç davranışının töre, aşiret gibi toplumlarda övüldüğü, onaylandığı bir sosyal ortamda bulunan bireyler kabul görmek ve benimsenmek adına suça yönelir. Medya ise sapma davranışını şiddet ve çete kültürünü heyecanlı ve cazip bir şekilde dizi-film-videolar aracılığıyla bireylerin suça yönelik eğilimini olumsuz etkiler. Bilişsel psikolojik kuramda suç olgusunun bireyde akıl yürütme yoluyla etkili olduğunun altını çizer. Örneğin belirli kariyere sahip bireyler suçun acil ihtiyaçlarını sağlamak için uygun bir araç olduğunu kabul ederler. Suç davranışı sadece biyolojik ve psikolojik kaynaklı değil, kendi kanaatimce en baskın olumsuz faktör sosyolojik yapıdır.

Toplum, insanın doğduğu andan itibaren bireylere hükmetmeye başlar. Düşüncelerimiz, olaylara verdiğimiz ilk tepkiler, şefkat, sevgi, nefret gibi duygularımızın büyük bir kısmı ilk toplum durağımız olan aileden başlamaktadır. Topluluk içinde fert şuur bakımından şahsiyetini, fikirlerini, hedeflerini bulunduğu topluma göre şekillendirebilir. Sosyal psikoloji için suç, grup üyeleri tarafından gruba aidiyet, ünsiyet olarak olumlu kabul edilir. Suç kavramı sadece hukuksal nitelikte bir kavram veya bir olgu değildir. Sapma kavramı sosyolojik bir kavram olup; toplumsal yaşamın düzenlediği varsayılan kuralların ihlal edilmesidir. Her suç sapmadır fakat her sapma suç değildir. Her toplumda belirli suç istatistikleri vardır. Her kültürel kod suça yönelik olumlu veya olumsuz inançları kendi içerisinde barındırır. Örneğin suçlu çocukların bir çete kültüründen geldiğini, dizi-filmler aracılığıyla hikayeleştirildiğini görürüz.

Coğrafya kaderdir dedik çünkü suç sosyal koşullarla coğrafi şartlar, nüfus, iklim, doğal kaynaklar, yerleşim kültür gibi argümanlar suç işleme eğilimi hakkında oranları değiştiren önemli etkenlerdir. Buna örnek olarak beyaz yaka suçları, siber suçlar, kadına şiddet gibi suçları verebiliriz. Damdan şehre düşen insan gün gelir üst kat komşunun ayak sesine katil olur. Yolsuz bir ihaleyi kazanarak aldığı dubleks evine hırsız girmesin diye alarm taktırır. Modern toplumlar geleneksel toplumlara göre suç çeşitliliğini daha da arttırmıştır. Kendimizce ne kadar modernleştiysek suça karşı hem güçlü hem de zayıf oluverdik.

Ayşe Yazıcı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu