TarihYazılar

BİR B”AŞK”A CEM SULTAN

Cem Sultan ya da Şehzade Cem tarihin en çok merak edilen isimlerinden biridir. II. Mehmet’in Çiçek Hatun’dan olan en küçük oğlu. Babası Fatih’in ölümünün ardından abisi II. Bayezıt ile taht mücadelesine girişti. Bursa’yı alarak burada hükümdarlığını ilan etti kendi adına hutbe okutup para bastırdı. Abisine elçi yollayarak devleti eski Türk geleneğindeki gibi ikili teşkilat yapısına uygun yönetmeyi teklif ettiyse de II. Bayezıt bu teklifi kabul etmedi.

 

20 Haziran 1481 tarihinde karşı karşıya gelen kardeşlerden Cem Sultan Yenişehir’de yenilgiye uğradı. Bu yenilginin ardından Cem Sultan Konya’ya oradan Tarsus ve Mısır Sultanı’nın daveti üzerine Kahire’ye gitti. Mısır’da ikamet ettiği sırada hac vazifesini de yerine getiren Cem Sultan Osmanlı hanedanı mensupları arasında hacı olan ilk ve tek şehzade / sultandır.

İstanbul’a giderek tahtı ele geçirme planları suya düşen Cem önce Rodos’a buradan da Fransa’ya gitti. 13 yıllık esareti 1495 te Napoli’de hayata gözlerini yumduğunda son buldu.

 

Cem Sultan’ın kendi ilan ettiği saltanatı ancak 20 gün sürdü. Taraftarları bunun büyük bir haksızlık olduğunu gördüklerinden, bazen kılıçları ile bazen kalemleri ile bazen de uzaktan muhabbetleri ile destek oldular. Günümüzde dahi taraftarı olan Cem Sultan tahtı ele geçirirse Osmanlı’nın durumunun nasıl değişebileceği tarihçiler arasında tartışma konusudur.

 

Cem’in Avrupa’da geçirdiği yıllar popüler tahayyülün önemli bir parçası haline geldi. “Korkunç Türk” imajına karşı farklı bir Türk-Osmanlı tipinin alttan alta gelişmesine zemin hazırladı. Cem Sultan Avrupa’da “Zizim Prens” olarak anılmaya başladı.

 

İyi bir eğitim almış olan Cem Sultan özellikle şiir sanatına çok meyletmiş bu da imajına önemli katkılar sağlamıştır. Kendisinin ve ailesinin yaşadığı trajedi, sürgün, esaret, isyan, hayata veda ediş Osmanlı kaynaklarında hazin bir şekilde anlatılır. Avrupa kaynaklarında ise Cem Sultan romantik ve idealize edilmiş bir tip olarak karşımızdadır. Cem Sultan gittiği her yerde merak konusu olur. Görüşmeleri, ziyaretleri, avcılığı, şiirleri, aşkları halk efsaneleri haline gelerek kulaktan kulağa dolaşır. Genç, yakışıklı, mağrur, mağdur Osmanlı şehzadesi bir taraftan siyasi entrikaların ve pazarlıkların ortasında kalırken diğer taraftan da romantik aşkların ve maceraların merkezinde yer alır.

 

İşte şimdi size asıl anlatmak istediğim “Hüzünlü Bir Cem Sultan Aşkı” ;

Cem Sultan Fransa’daki esareti sırasında pek çok kez yer değiştirmiştir. Papa, Fransızlar, Macarlar, Avrupa Tarikat Şövalyeleri ve Memlüklüler Osmanlı şehzadesinin peşindedir.

Cem Sultan’ı elinde tutan Aziz John şövalyeleri onu 1483’te Rochechinard’a getirdiler. Kışı burada geçiren Cem Sultan sıkı kontrol altındaydı. Kimler ile görüştüğü, kaçma planı yapıp yapmadığı her an takip ediliyordu. Lakin günlük hareketleri nisbeten daha serbestti. İşte bu günlerden birinde Cem Sultan ava çıkar, dinlenmek için atından indiği sırada birisi yaklaşır. Atın üzerinde kendisine keskin bakışlar ile bakan bu kişinin şövalye olduğunu zanneden Cem Sultan bir müddet sonra uzun saçlı güzel bir kadının kendisine bakmakta olduğunu fark eder. Cem selam verir ve bu yabancı ile konuşmak ister. Fakat atından inmeyen kadın geldiği gibi ortadan kaybolur. Bir müddet sonra Cem Sultan ev sahibi Guy de Blanchefart ile satranç oynarken misafirin geldiği haber edilir. Gelenler Jean de Sassenege ve kız kardeşi Philippine ‘dir. Cem av sırasında gördüğü kızın Philippine olduğunu anlar. Kız da onu tanır. Ayrılırken Philippine Cem Sultan’a bakarak tebessüm eder. Ve bunu fark eden Blanchefart, Cem’e Philippine’nin Jacques de Sassanege adlı baronun kızı olduğunu söyler.

 

Philippine dillere destan güzelliği sebebi ile Truvalı Helen’e atfen “Güzel Helen” olarak anılırdı. Cem Sultan, Blanchefart ile birlikte Philippine ve babasını şatolarında ziyaret eder. Bu arada Philippine ile olan aşkı giderek şiddetlenir. Gizlice pek çok kez buluşurlar, birbirlerine aşk mektupları gönderirler. Bu gizli buluşmaların birinde Philippine artık Cem’i göremeyeceğini, babasının bir Fransız asilzadesi ile evlenmesi için hazırlıklara başladığını söyler. Cem Sultan önce bunu kabul etmek istemez fakat üzüntü içinde Philippine’nin sözlerini bitirmesini bekler. Philippine Cem’e karnında onun çocuğunu taşıdığını söyler. Aşıklar son kez sarılır ve ayrılırlar.

 

Bir ay sonra Philippine’nin düğünü yapılır. Cem Sultan düğüne gitmek istemez fakat davete gitmese daha çok dikkat çekeceğinden gitmek zorunda kaldı. Geline muhteşem bir elmas kolye takar ve baş ağrısını bahane ederek müsaade ister. Philippine’yi bir daha görmez. Zira kısa bir süre sonra şövalyeler Cem Sultan’ı başka şehre naklederler.

Cem ile Philippine’nin aşkı “Prens Zizim ve Güzel Helen’in” hikayesi olarak dilden  dile dolaşır. Yıllar içinde Cem ile Philippine yahut Zizim ve Helen’in hikayesi ve aşklarından dünyaya gelen çocuk halk hikayelerinin traji-romantik temalarından biri haline gelir. Bazı Fransız kaynaklarına göre Cem’in nesli bugün meçhul bir Fransız ailesi yada ailelerinde devam ediyor…..

Sevgiyle

H.Mehtap Akdeniz

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu