Yazılar

Düz mü? Dünya!

Dünya aslında düz mü? “Hadi canım. Böyle bir soru olabilir mi?”  demeyin.

-Siz neden yuvarlak olduğunu düşünüyorsunuz?

-E yani ilkokuldan beri okullarda böyle öğrettiler. Yuvarlak bir küre olduğunu öğrettiler.

-Peki gözünle gördün mü?

-Yani yo ama uzaydan çekilmiş bir sürü fotoğraf var.

-Peki o fotoğrafları kim çekti? Arkadaşların mı?

Şimdi bir de birlikte tekrar düşünelim. Dünya düz mü? Yuvarlak mı? Eğer düz dünya ile ilgili teorileri ve ona karşı verilmiş cevapları arıyorsanız yanlış yerdesiniz. Bu konuyla ilgili internette yapacağınız ufak bir araştırma ile yüzlerce makale, video ve bitmek bilmeyen tartışmaların yaşandığı forumlara ulaşabilirsiniz.

Kısaca özetleyecek olursak: Dünyanın adeta bir tabak gibi düz olduğu ve ortasında kuzey kutbunun olduğu ve güney kutbu ile çevrelendiğini söylemekte bu iddia. Hatta bu “iddialara” göre ay ve güneş normalden çok küçük ve dünyanın etrafında dönüyor.

İşin enteresan noktası ise insan bu “kanıtları” ve “iddiaları” gördükçe inanası geliyor. Sanki biraz daha izlese veya düşünse inanacak gibi geliyor.

Benim amacım bu yazıda konuya farklı bir açıdan yaklaşmak.

“İnsanlar dünyanın düz olduğunu düşündüklerinde yanılıyorlardı. İnsanlar dünyanın küre olduğunu düşündüklerinde de yanılıyorlardı. Ama eğer sen dünyanın küre olduğunu düşünenlerle onun düz olduğunu düşünenlerin yanılgısının aynı olduğunu düşünürsen, senin yanılgın ikisinin yanılgısından da fazla olur”

İsaac ASİMOV

Kafanız karıştı değil mi? Bekleyin…

Bundan birkaç bin yıl önce insanlar dünyanın düz olduğunu düşünüyorlardı. Salak veya geri zekalı oldukları için değil tabi. Etraflarına bakıp birçok şeyi gözlemlediklerinde düz olarak görüyorlardı. Dicle ve Fırat arasında yaşayan en zeki insanlar ki biz bunlara Sümerler diyeceğiz, ellerindeki verilere bakarak dünyanın düz olduğunu düşündüler. Yazıyı icat eden bir kavim. O zamanların en gelişmiş topluluğu. Ama her düşünen toplum gibi bir şüpheye düşmüşler tabi. Gördükleri tatmin etmemeye başlamış.

Daha sonra Aristo, oluşan bu tatminsizliği ve itirazları toparlayarak özet geçti.

İlk olarak güneye yolculuk yapanlar bazı yıldızların gözükmemeye başladığını söylüyordu. İkinci olarak ay tutulması esnasında dünyanın gölgesinin şekli bir dairenin içindeki yay gibiydi. Son olarak denizlerde yolculuk yapan gemiler hep ufuk çizgisini geçince kayboluyordu.

Tüm bu şüphelerin düz dünya görüşüyle de bir takım açıklamaları yapılıyordu. Ama bir yandan da küre şeklinde bir dünya olabileceği düşünülmeye başlandı. Tabi o zamanlar Wikipedia, Google yok. Bütün verilerin kaynağı kütüphaneler. Peki nerde bu kadar bilgiye sahip olan kütüphane? Mısırda, İskenderiye’de. Başında Eratosthenes adında bir genel müdür var. Tabi sadece genel müdür olsa iyi. Bir tarihçi, bir astronom, filozof, coğrafyacı hatta tiyatro eleştirmeni.

Bir gün elindeki papirüsleri okurken bir ayrıntı dikkatini çekti. Okuduğu papirüs Mısırın güneyinde Asfan denilen bir yerde yazılmış. Asfan’da bir kuyunun başında. Demiş ki:

“Yılın en uzun gününde yani 21 Haziranda öğle vakti güneş tam tepedeyken tapınak sütunlarının gölgeleri kayboluyor ve kuyunun üzerine güneş yansımaya başlıyor.

İşte bildiğimiz evren modeli bu bilgiden yola çıkarak oluşmaya başlamış. Çünkü bu bilgiyi öğrenen Eratasthenes, “Acaba bizim buralarda da aynısı mı oluyor?” diyerek bir deney yapmış ve görmüş ki gölge kaybolmuyor. Yedi derece bir açıyla az da olsa oluşmuş. Buradan da dünya üzeninde bir eğim olduğuna karar vermiş.  Hatta üşenmemiş bir adam tutmuş ve Asfan ile İskenderiye arasını ölçtürmüş. Tabi o dönem ölçü birimleri de farklı. Stadyum üzerinden hesaplanmakta büyük uzaklıklar. Çıkan sonuç ise 5000 stadyum. Hatırlarsanız Asfan’da dik gelmesine rağmen İskenderiye’de 7 derece açı yapmıştı gölge. Yani 360 derecenin 50 de 1’i. Yani kısaca dünyanın çevresinin 252000 stadyum olduğunu hesap etmiş. Antik Mısırda bir stadyumun uzunluğu 157 metre ve 252000 ile çarparsak sonuç: 39690 km. Bugün yapılan hesaplamalara göre %1.6lık bir hata payı var.  Daha sonra Batlamyus gelmiş -ki o da İskenderiyelidir- demiş ki evet dünya bir küredir, üstelik evrenin merkezidir. Sonra Nasiruddin Tusi gelmiş -ki kendisi İskenderiyeli değil Horasan’lıdır- gezegenlerin hareketlerini hesaplamış ve Batlamyus’un da yanıldığını göstermiş. Topu Kopernik’e atmış. Kopernik -ki kendisi Polonya’lıdır- bu hesaplamaların da yardımıyla güneş merkezli bir model ortaya koymuş. Yani bir başka deyişle kendinden önceki herkesin yanıldığını. Topu Newton’a atmış. Ama top gitmiş Newton’un -ki kendisi İngiliz’dir- altında oturduğu ağaca çarpmış, ağaçtaki elma Newton’un kafasına düşünce evrensel kütle çekimini bulmuş. Buna dayalı bir evren modeli geliştirmiş. Peki hikaye burada bitmiş mi? Hayır. Bitmeyecek. Her yeni gelen isim farklı bir kentten olacak. Daha öncekilerin yanılgılarından bir şeyler öğrenecek ve daha az yanılgılı kuramlar ortaya koyacak. Yani Asimov’un da dediği gibi yanılgılar da görecelidir. Ve bilimsel yöntem böyle çalışır. Farklı coğrafyalardan, farklı milletlerden insanlar bilimsel bir teoriyi geliştirirken önyargısız olarak bilgilerini, bulgularını, belgeleyerek birbiriyle açık bir şekilde paylaşır. Büyük yanılgılar düzeltile düzeltile, daha az yanılgılı sonuçlara ulaşılır.

Çok uzattın, asıl meseleye gelsene der gibi bakıyorsunuz. Aklı başında gibi görünen pek çok insan, mantıklı gibi görünen kanıtlar sunarak düz dünya teorisi ileri sürüyorlar. Konuyla ilgili yüzlerce video izledim ben de öyle düşünmeye başladım diyorsunuz değil mi? Birincisi ben çok uzatmadım, dünyanın düz olduğunu söyleyenler çok uzattı bu mevzuyu. Bir kaç bin yıl kadar çok uzattılar. İkincisi ortada bilimsel bir teori filan yok, en fazla komplo teorisi var. Çünkü buna teori diyebilmemiz için dünyanın düz olduğu olgusunun sürekli olarak doğrulanmış gözlem ve deneyler baz alınarak yapılan bir açıklama getirmesi gerekiyor.

Bu neden bir komplo teorisi biliyor musunuz? İçinde klasik bir komplo yaklaşımı var: “Bize yalan söylüyorlar!” Dünyanın uzaydan çekilmiş fotoğrafları photoshoplu çünkü uzaya filan çıkılmadı. NASA binlerce çalışanı ve milyarlarca dolar bütçeyi kullanarak bizi uzaya çıktıklarına ikna etmeye çalışıyor. Sadece NASA mı, hayır dünyada 50’den fazla ülkedeki tüm uzay ajansları da bu komplonun içinde. Bizi çok iyi kandırabilmek için öyle bir kez filan değil tam 155 kez ay misyonu oluşturuldu, 43 Venüs, 40 Mars, 9 Jüpiter, 9 Güneş, 5 Satürn misyonu hem de 6 farklı ülke tarafından. Uzaya gönderilen araçları hep aynı şirket üretirse şüpheleniriz diye 112 ayrı üreticiyle çalışıldı. Her konuda kavga eden Amerika ve Rusya sırf bu konuda bizi kandırabilmek için 10 tane uzay istasyonu yaptılar. Bunu gören diğer ülkeler boş durur mu? 1100 tane aktif uyduyu yörüngeye soktular. Bunların hepsi yalan! Kandırıyorlar. Çekemiyorlar. Klasik hukuk mantığında “Cui Bono” diye bir tabir vardır. Kimin faydasına? Neden yalan söylüyorlar?  Ben size söyleyeyim. Hep o adam yüzünden. Hani kuyunun başında bir adam vardı ya. 2300 yıl önce Mısır’da. Kuyuya attığı taşı şimdi kırk bin akıllı çıkartamıyor. Eğer o adam olmasaydı Eratosthenes gölgelerden şüphelenip bu büyük yalan oyununu başlatmayacaktı. Tarih boyunca gelen tüm bu düşünürler, gözlemciler, bilim insanları bu kandırmacaya katılmayacaktı.

Ama bizler uyandık değil mi arkadaşlar. Seçilmiş insanlar olarak. Artık bizi kandıramayacaklar. Dünya yuvarlak değil. Kafalarımız da yuvarlak değil. O yüzden onu ve içindekini daha etkin kullanacağız. Tüm bu kandırmacalar içinde, tüm bu yalancılar içinde beni en çok hayal kırıklığına uğratan kim oldu biliyor musunuz? Nasreddin Hoca. Yıllarca güldük bir yandan düşündüren o esprilerine. Ama şimdi anlıyorum ki o da bu büyük oyunun parçasıymış. Dünyanın şekli hakkında o da yanılmış. Hatırlarsanız bir gün bir adam onu denemek için “hocam dünyanın ortası neresi?” diye sorar. O da ayağıyla bastığı yeri göstererek “İşte burasıdır dünyanın ortası.” der. Adam da bizdendir. Seçilmiştir. Bu yalanlara inanmaz: “Hadi be hocam” der. Nasrettin Hoca da buna karşılık ne cevap verir?  İnanmıyorsan ölç.

Emir Erdin

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu