ToplumYazılar

Toplum ve Türkiye Ekseninde “Adalet Ağaoğlu”

 

İnsan fikirleriyle var olur. Bu fikirler bizlere bilim, sanat, kültür, mimarî ve edebiyat gibi alanların tohumlarını verir. Bu tohumları alıp yeşertmek insanların fikirlerini hayata geçirmesi ile gerçekleşir. Bir edebiyat çiçeği elde etmek istiyorsak bizim güneşimiz insan olmalıdır. Tutup da insanı en ham haliyle ele alamayız belki ama insanın var ettikleri ve yaptıkları şeyler kolaylıkla besler edebiyatı. Yaptıkları savaşlar, kurdukları ülkeler, etkileşimde bulundukları topluluklarla münasebetleri, hayal ettikleri, doğada yaşama başarıları ve biçimleri, göçler, afetler, kayıplar, acılar, aşklar… Bunların hepsi edebiyat için gerekli fakat bunları görüp fark eden, ortaya çıkaran ve kimseden korkmadan yazan kişi en az bunlar kadar gereklidir. Türk edebiyatında günün gibi yazan birkaç isim içerisinde çok yakın zamanda kaybettiğimiz bir yazardan bahsetmek istiyorum: Adalet Ağaoğlu.

 

Türk edebiyatının 20. yüzyıldaki en iyi yazarlarından biri olan Adalet Ağaoğlu 1929’da Ankara Nallıhan’da dünyaya geldi. İyi bir eğitim hayatından sonra Ankara Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Ardından Ankara Radyosu’nda çalışmaya başladı. TRT’de 20 yıl kadar çalıştıktan sonra TRT Radyo Dairesi Başkanlığı’ndan istifa etti. Çeşitli gazetelerde yazılar yazdı, şiirler yayımladı.  Yazdığı tiyatro eserleri sahnelerde oynandı. En son 1973’ten sonra öykü ve roman üzerine eğildi. Ele aldığı konular aslında herkesin gördüğü fakat fark edip dile getiremediği konulardı. Toplumun en olağandışı, en yıpratıcı, en çalkantılı dönemlerini ele aldı. Bu dönemlerin bireyler üstündeki etkilerini gözümüze sokmaya çalıştı. İlk romanı “Ölmeye Yatmak” 1973’te yazıldığında kendisi romanı yazmaktaki amacı için “Cumhuriyet’in bir analizini yapmak, bunu bir ameliyat masasına yatırmak” isteği ile kaleme aldığını söylemiştir. Daha sonra “Bir Düğün Gecesi” ve “Hayır” adlı romanlarıyla bir üçleme yapar. “Bir Düğün Gecesi” adlı romanında 12 Mart öncesi ve sonrası Türk siyasal ve sosyal hayatının etkilediği toplum yapısını gözler önüne sermiştir. Ayşen ve Ercan’ın düğün gecesinde yani tek bir gece içerisinde geriye dönüş ve bilinç akışı gibi pek çok teknik ile yazılmış bir romandır. Cemil Meriç roman için yazdığı bir değerlendirme yazısında yapıtı nefis olarak nitelendirmiş. Okuduğunuz da ne kadar ağır ve yüklü bir roman olduğunu eminim siz de anlayacaksınız. Adalet Ağaoğlu- o dönem için- romanda yer verilen tipler ile aslında bir Türkiye portresi çizmiştir.

 

Bahsedeceğim sonra eseri de “Fikrimin İnce Gülü” adlı romanıdır. Bu roman daha sonraları İlyas Salman’ın başrolünde olduğu “Sarı Mercedes” adlı sinema filmi olarak beyaz perdede gösterilmiştir. Romanda Almanya’dan Balkız adını verdiği Mercedes marka arabası ile köyüne dönen Bayram’ın hikayesi anlatılmıştır. Bu hikayeyi, tüketim ekonomisinin, kapitalizmin paramparça edip, fırlatıp attığı bir insanı anlatmak için yazdığını söyler. Ayrıca bu romanda dış göç sorununa yer vermesi aslında toplumdaki güncel meselelere titizlikle yaklaştığını göstermektedir.

 

Bahsettiğim ve bahsedemediğim pek çok eserinde Adalet Ağaoğlu gördüğü kusurları biz görmeyenlere apaçık göstermiştir. Yaşanan ve yaşatılan tüm acıları, olayları, gariplikleri nedenleri ile birlikte günlük hayattan romanlarına başarılı bir biçimde aktararak bize sunmuştur. Ölümünün ardından bizlere bıraktığı yakın geçmişin tarihinin yüklü olduğu romanlarını okumanızı tavsiye eder kendisine rahmet dilerim.

Hilal Yücebaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu