Bi Gezginbi Öneri

Komşuda Pişer Bize De Düşer

   Dede memleketi Trabzon’a çokça seyahatlerim olmuştu ama Rize’yi hep es geçmiştim. Ayder merakıyla düştük yollara, aklımda da akşam dönüşte yiyeceğim Çayeli Kuru Fasulyesi. Çay üretimi Sürmene’den sonra başlar ama çay bahçelerinin varlığını Rize sınırından sonra hissettim ve aklıma tabi ki düştü çayın kokusu. Bir yanın çaylıklar bir yanın mavi deniz şehre giriyorsun. Ben ilk tercihimi Şahin Tepesi’nde çay içmek olarak seçtim. Yeşil çay bahçelerinden elinde sıcak bir çayla Karadeniz’i seyretmek keyif verici.

 

 

 

Bizim hedef Ayder olunca çok da duramadık bu manzarada. Rize bezi gömleğimizi giydik, Karadeniz’in maviliğini arkamızda bırakıp fırtına deresini takibe başladık. Hiç durmadan akan üzerindeki kemer köprüler insanların fotoğraf hafızalarında yerlerini almayı hak ediyor. Biz de bu fırsatı kaçıramazdık. Bazı bölgelerinde suyun yükseldiğini rafting yapıldığını görebilirsiniz. Küçük heyecanlar yaşamak isteyenlere tavsiye edilebilir.

 

 

 

Milli park sınırlarından girince insan seli ve araç kuyruklarının sizi karşılaması biraz yorucu başlatıyor bu turu ama yine de Ayder görülmeye değer. Konaklama imkanları geniş, bungalov evler var, hiçbir şey yapamazsanız çadırlarınızı kurup geceleyebilirsiniz; sevenleri için tabi. Yemek üzerine daha çok yöresel aperatif bir alan olmuş. Bölgeye özgü bir tatlı olan Laz Böreği benim tercihim oldu. Baklavayı andıran arasında muhallebi olan şerbetli bir tatlı.  Yanına da mısır unu helvası ve tabi ki çay. Alanda yöresel satıcılar küçük ahşap dükkanlarda kendi ürünlerini satmaktalar.

 

 

 

Rize dağları sarp geçilmez ama büyük bir ticaret yolunun geçiş güzergahındadır. İran üzerinden gelip Trabzon’a kadar inen kervanlar bu sarp dağları aşmak zorundadır ve tabi ki korunması gereken bir güzergahtan bahsediyoruz. Bu güzergahın korunması iki kale ile yapılmaktadır. Dağ kısmı Zil Kale ile muhafaza edilirken sahil kısmını Rize Kalesi himaye etmekteydi. Bu sayede ticaret sekteye uğramadan sürebilmekteydi. Restorasyonları yapılan kaleler ziyarete açık. Zil Kale müze olarak Rize Kalesi kafe olarak.

 

Amaç hasıl olmuş Ayder ziyaret edilmiş yenilmiş içilmiş biraz da tarih kokusu çekilmiş karnımız acıkmışken aklımıza Çayeli düşmeye başlamıştı. Türk mutfağının en kıymetlilerinden kuru fasulyenin vakti gelmişti. Çayeli’nde üç dükkan vardır bu işi yapan. Üçü de birbirini aratmaz. Liman Lokantası, Lale Lokantası ve Hüsrev yıllara meydan okuyan, lezzetini sürdüren mekanlardır.

 

Şu bir gerçektir ki kuru fasulye İspir’de yetişir, Rize kavurmasıyla Çayeli’nde yapılır. Afiyetle yenir. Et bu işin olmazsa olmazsa olmazıdır. Yanında pilavı da söyledin mi şöyle et suyundan yapılmış değmeğin ağzınızın tadına.

Rize’den dönüşte iki hediye aldım kendime herhangi bir markası dahi olmayan birinci sürgün dedikleri çayın ilk kesilen kısmı. O mutfakta demlenirken odadan kokusunu duyuran cinsten. Her dükkanda bulabileceğiniz markanın dahi önem arz etmediği bir güzellik. Çaydan çeşit çeşit hediyelik ürünler de varken ben çay kolonyasını seçtim. Bu günleri görür gibi gittiğim yerlerden kolonya almayı severim. Şimdilerde lazım oldu hepsi.

Umarım bir nebze de olsa Karadeniz’in maviliği, çayın kokusu, fasulyenin lezzeti ulaşmıştır sizlere. Bir sonraki gezimizde görüşmek üzere kalın sağlıcakla efenim.

Furkan Tandoğan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu