Yazılar

Radyasyon Nedir ve Hayatımızı Nasıl Etkiler?

Günlük yaşantımızda mutlaka radyasyon kelimesiyle karşılaşırız. Farkında olarak veya olmayarak maruz kaldığımız radyasyon bilimsel bir terim olarak elektromanyetik dalgalar aracılığıyla taşınan enerji olarak tanımlanabilir. Bu enerjinin insan yaşamında etkili olduğunu az çok biliyoruz hatta birçoğumuz bundan korunabilmek için çeşitli önlemler almaya çalışıyoruz. Peki bu önlemler ne derece etkili ya da gerçekten doğru önlemleri alabiliyor muyuz?

 

Yeni keşfedilmiş olmasına rağmen, varoluştan bu yana hayatımızın bir parçası olan radyasyon dediğimiz bu enerji iki kaynaktan meydana gelir. Bunlardan biri “Doğal Radyasyon” kaynakları diğeri ise “Yapay Radyasyon” kaynaklarıdır.

 

Öncelikle doğal radyasyon kaynaklarından bahsedecek olursak, bu kaynakları kozmik radyasyon, içsel radyasyon (vücudumuzdaki radyoaktif izotoplar) ve yerküre radyasyonu olarak sınıflandırabiliriz. Bu radyasyon kaynakları maruz kalınan enerjinin %85’lik kısmını oluşturan, doğada kendiliğinden var olan ve insan katkısı olmayan kaynaklardır.

 

Kozmik Radyasyon

 

Gökyüzünden yeryüzüne ulaşan radyoaktif ışınlar veya kozmik ışınlar olarak tanımlayabiliriz. Kozmik radyasyon ilk olarak bilim adamı Victor Francis Hess tarafından yapılan bir deneyle keşfedilmiştir. Bu deneyde yeryüzünde yaptığı radyasyon ölçümleri ve balon ile ulaştığı 5300 metre yüksekliğinde yaptığı ölçümleri karşılaştırarak, yüksek irtifada radyasyon değerlerinin daha fazla olduğunu görmüştür. Bu deneyin 1912 yılında yapıldığı düşünüldüğünde o dönem için balonla yükselmek riskli ve başarılıdır.

 

Kozmik ışınlar, uzaydaki kaynağı kesin olarak belirlenmemekle birlikte sürekli dünyaya gelmektedir. Genel olarak güneş sisteminden yıldızlardan ve uzak galaksilerden geldiği düşünülen yüksek enerjili parçacıklardan oluşur. Birincil kozmik ışınlar ve ikincil kozmik ışınlar olmak üzere iki şekilde incelenir.

 

Genellikle hidrojen veya helyum çekirdeklerinden (alfa parçacığı) oluşan birincil kozmik ışınlar çok yüksek enerjiye sahiptir ve doğrudan yeryüzüne ulaşırlar. Bu ışınlar atmosferden geçerken moleküllerle çarpışıp reaksiyona girerek başka parçacık haline gelirler. Bu parçacıkların içinde lityumberilyum ve bor gibi doğada az bulunan bazı radyoaktif çekirdeklere de rastlanır. Bu durumda yere ulaşan kozmik ışınlara ise ikincil kozmik ışın denilmektedir. İkincil kozmik ışınların enerjileri birincil kozmik ışınlara göre daha düşüktür.

 

Yeryüzüne gelen bu ışınlara karşı dünyanın doğal bir savunma mekanizması vardır. Gelen kozmik ışınlar elektriksel açıdan yüklü olduğundan dolayı dünyanın manyetik alanı doğal bir kalkan görevi görür ve çoğu ışından korur. Ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe manyetik zırh incelir ve yerin manyetik alanının radyasyonu yansıtıcı etkisi azalır. Dünyanın manyetik alanına kapılıp kutup bölgelerinde yoğunlaşan bu ışınlar, kutup ışıkları ya da diğer adıyla kutup fecrini meydana getirir. Görüntüsü birçok kişiyi etkiliyor olsa da aslında canlılar için zararlıdır.

 

Kozmik radyasyona maruz kalma şiddeti yerkürede bulunduğunuz konuma göre bile değişebilir. Yükseklik arttıkça radyasyon oranı artar. Bununla birlikte, güneşte oluşan patlamalar gibi evrende gelişen olaylar da yeryüzüne ulaşan radyasyon miktarını etkiler.

İçsel Radyasyon

 

Vücudumuzda doğal olarak bulunan Potasyum-40 ve Karbon-14 gibi radyoaktif elementler vardır. Bu elementler kişiden kişiye değişmekle birlikte bir iç radyasyon meydana getirir. Bu radyasyon miktarı ihmal edilebilecek kadar azdır.

 

Yerküre Radyasyonu

 

Yeryüzünde doğal olarak bulunan radyoaktif elementlerin bozulması ile oluşan radyasyondur. Birçok kaya çeşidinde ve toprakta radyoaktif çekirdekler bulunur. Bunların başında, granit gibi volkanik kayalar ve fosfat kayalar gelir. Evlerimizi, iş yerlerimizi inşa ederken kullandığımız bu malzeme düşük oranda da olsa radyoaktif çekirdekler içerebilir. Yani yaşadığımız bölgenin konumu dışında evlerimizi yaparken kullandığımız malzeme de maruz kaldığımız radyasyon miktarını etkileyebilir. Örneğin taştan yapılmış bir evdeki radyasyon miktarı ahşap bir eve göre daha fazladır.

 

Doğal radyasyona maruz kalma oranına bakacak olursak neredeyse yarısı radyoaktif radon gazından kaynaklanmaktadır. Ağır bir gaz olan radon, solunum yoluyla vücuda girebilir. Kapalı alanlarda radon gazının birikmesi daha muhtemeldir. Özellikle zemin katlarda oturuyorsak evimizi mutlaka havalandırmak, duvarları plastik malzeme ile kaplamak veya boyamak gerekmektedir.

 

Dolaylı yoldan radyasyona maruz kaldığımız durumlardan biri de besin tüketiminden kaynaklanabilir. Tükettiğimiz tarım mahsullerinin yetiştiği toprağa bağlı veya suda bulunan radyoaktif elementlere bağlı olarak sebze ve balıklardan da radyasyon alabiliriz.

 

Sonuç olarak her an her yerde farkında olmadan içinde bulunduğumuz bir radyasyon ortamı vardır. Bu hafta sizlere doğal radyasyon kaynaklarından bahsetmek istedim. Önümüzdeki hafta ise yapay radyasyon kaynaklarından bahsedeceğim. Şimdilik hoşçakalın, sağlıklı kalın ve maskelerinizi mutlaka takın. Sevgiler…

 

Banu Kevser AKÇAY

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu