PsikolojiYazılar

Ön Yargı: Zihnimizin Kilit Tutumu

 

Önyargı ile ilgili güzel bir hikâye…
-“Bu dünyada en çok kimi seversiniz?” diye sorarlar bilgeye.
-“Terzimi” diye cevap verir.
-“Neden?” denince,
Bilge cevap verir:
-“Her gittiğimde ölçümü yeniden alır ve beni öyle değerlendirir. Diğerleri ise ilk kez gördüklerinde bir kez karar verirler ve beni her zaman öyle değerlendirirler” olur.

Önyargı, bir kişi ya da olaya ilişkin yeterli bir bilgi edinmeden, önceden, peşin bir karara varmış olma durumudur. Toplumun küçüklükten itibaren kulağımıza fısıldadığı her kelime ve sunduğu her resim, önyargımızın temel taşlarıdır. Önyargı, insanların düşüncesizliğine bir kılıftır. Suizanın pusulasıdır. En adaletsiz yargı önyargıdır. Önyargı aslında her yerdedir. Sadece yaygın olmakla kalmayıp aynı zamanda tehlikeli bir sorundur. Bir gruptan sadece hoşlanmamak bile acımasız bir hâl alıp aşırı nefrete, bu grubun üyelerinin insandan daha aşağı olduğunu düşünmeye ve işkence, cinayet, hatta soykırıma dönüşebilmektedir.

 

Ancak ön yargının biyolojik yapımızda olup olmadığını kimse kesin olarak söyleyemez. Küçük çocuklar anne babalarının ön yargılarını öğrendiğinde bile bu durum aynı ön yargıları yetişkinliklerinde mutlaka taşıyacakları anlamına gelmemektedir. Yapılan araştırmalara bakıldığında da toplumun, dar görüşlü anne babalarına oranla, daha eşitlikçi olmasından kaynaklanabilmektedir ön yargı. Bunun yanı sıra çocuklara da ön yargının öğretilebileceği de mümkündür. Bir iki tecrübeden hemen genel geçer bir hüküm çıkartılır. Bir elma yersiniz ekşi, sulu, kokulu ve tatlı gibi birçok izlenime sahip olursunuz. Fakat her elma aynı değildir. Birçok insan birbirine elma muamelesi yapar ve sonunda yargılar oluşmadan önyargılar oluşur.

 

Bazen gizli, bazen korkunç derece bariz; ön yargı gerçekten de her yerde. Ön yargılarımızı bir yana bırakmak için hiçbir zaman geç değildir. Ön yargıyı azaltmanın en önemli yolu temas, yani iç-grup ile dış- grup üyelerinin bir araya getirilmesidir; ancak temas tek başına yeterli değildir, hatta mevcut olumsuz tutumları güçlendirebilir. Eğer önyargılar davranışa dönüşür ise, artık bunun adı dışlamadır. Yani önyargı bir tutum, dışlama ise bir davranıştır. Önyargı bazen belli gerekçelere ve ön bilgilere dayansa da haklı gerekçesi olmadan diğerlerinin kötü olduğunu düşünmek, önyargının nefret boyutudur. Ön yargı bir taraf tutma biçimidir. Sakız gibidir, bir kez bulaştı mı uzar gider, yapışır kalır ve çok şişerse suratınıza patlar.

 

Önyargıları güçlendiren durumlara baktığımızda ise başta üstünlük duygusu gelmektedir. Örneğin genellikle toplumumuzda roman halkı pis, hırsız, cahil veya tembel olarak değerlendirilmektedir ancak bunun arkasında yatan durum ise kişinin kendisini temiz, dürüst, bilgili olma düşüncesi bulunmaktadır. Diğer önemli bir faktör ise olayların çarpıtılarak algılanmasıdır yani yaşanan olayların ve aktarılan bilgilerin yanlış algılanması da insanların önyargılarına sahip olmasında etkili olabilmektedir.

Bilinen bir anekdottur:

Koç Gurubu’nun kurucusu, merhum Vehbi Koç, yöneticilik pozisyonu için, adaylarıyla görüşmesini kimi zaman yemekte yaparmış. Böyle bir yemekte;
“Buyurun hem yiyelim hem de işimizi yapalım” demiş. Aday, yemeğe başlamadan, hemen tuza uzanmış.
Vehbi Koç: “Beyefendi, size teşekkür ederim ama sizi fabrikama müdür olarak atayamam” demiş. Aday şaşırmış ve nedenini sormuş. Koç, bu soruya meşhur yanıtını vermiş:

“Ben önüne gelen çorbanın tadına bile bakmadan tuz atacak kadar önyargılı birine fabrikamı teslim edemem.”

Önyargılı kişiler, olmasını istedikleri veya görmek istediklerini algılamaktadırlar.

Reklamlarda ön yargının yolunu açmaktadır!

Çocuklar büyüdükçe yaşıtlarının üzerindeki etkisi, medyanın etkisi de bu algıların oluşmasında etkilidir. Özellikle medya yapılan filmlerle ve reklamlarla bilinçaltımıza önyargı tohumlarını ekebilmektedir. Amerika’da uzun yıllar siyah tenli insanlar filmlerde suçlu ve madde bağımlısı kişiler olarak gösterilerek insanların önyargıları hep güçlü tutulmaktadır. Biraz da kendi toplumumuzu incelemek gerekirse “Erkek adam ağlamaz”, “Kadın mühendis olmaz” gibi artık kalıplaşmış önyargılar hep oldu ve bu çok rastlanan önyargılar birçok reklam tarafından da desteklenmiştir.

 

Hayata objektif gözlerle bakmamıza engel olan bu alışkanlığımızdan başkalarına zarar vermeden sıyrılmamız en doğru olanıdır. Unutmayınız ki; hayattaki tek doğru kendi doğrularımız olmayabilir.

 

Sizlerde hayatı ve insanları bir mevsime bakarak yargılamayın. İlk defa gördüğünüz bir insanın ya da karşılaştığımız biri durum hakkında söz söylemekte acele etmeyin. İyi bir gözlemci olun. Hayatı analiz ederken etiketlemeden yolunuza devam edin. İnsanların ırkına, cinsiyetine, tuttuğu takıma, parmağındaki yüzüğün türüne ya da bıyığının kesimine bakarak değerlendirmeyin. Empati yapın. Başkalarının açtığı önyargı yolundan gitmek zorunda olmadığınızı bilin. Atoma bile hükmetmekten bahseden insan, önyargılarına neden hükmedemesin ki?

 

Ön yargılarınızdan kurtulduğunuzda daha özgür, daha mutlu, daha başarılı bir hayat ve meslek hayatı sizi bekliyor olacak.

Ayşenur Çin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu