Yazılar

Psikolojik Savaş: Taş- Kâğıt- Makas

Sene 2005. Bir tablo ve iki büyük şirket.  Milyon dolarlar değil ellerin konuştuğu psikolojik bir oyunda kapışmakta bu iki firma. Aslında hemen hemen her gün oynadığımız bir oyun.  TAŞ, KAĞIT, MAKAS…

2005 yılında Fransız ressam Paul Cesar’ın bir tablosu New York’ta 11.706.000 dolarlık bir fiyata satıldı. Ressam 1850-1890 yılları arasında yaşadığı kır evinden kesitleri çizdiği resimlerinin bir gün bu kır evinden daha fazla fiyata satılacağını bilemezdi tabi. Ama öngöremeyeceği başka bir şey daha var:  Tablonun nasıl satıldığı.

Büyük şirketlerin bu tarz tabloları ve tarihi eserleri birer yatırım aracı olarak kullanması alışılagelmiş bir durum. 2005 yılında yazının başında bahsi geçen tablo Japonya’nın büyük elektronik şirketlerinden biri olan Maspro Denkoh şirketinde bulunuyordu. Ayrıca şirket bünyesinde Fransız empresyonistlerin yanı sıra, Picasso ve Van Gogh gibi ünlü ressamların da tabloları bulunmakta. Paul Cesar’ın tablosunu satışa çıkarmak isteyen Denkoh, müzayedeye katılan iki şirketin birbirlerine çok yakın fiyat vermelerinden dolayı onları kazananın ve kaybedenin belirlendiği başka bir müzayede daha doğrusu oyun için Japonya’ya davet eder. Her iki şirketten de birer kişi Japonya’ya gidecek ve taş-kâğıt-makas oynayacaktır. Yanlış duymadınız. Taş-kâğıt-makas.

Oyun basit. 3 seçeneğin olduğu ve sadece ellerinizi kullanarak oynayabildiğiniz bir oyun. Eliniz yumruk olursa taş, açık olursa kâğıt, iki tane parmağınız makas gibi açık olunca makas oluyor. Taraflar aynı şekli yaparsa berabere sonuçlanırken, farklı bir şekil yaparsa bir taraf diğerini mutlaka yeniyor. Yani ekonomi ve oyun teorisine göre bu “Sıfır Toplamlı” bir oyun. Taş makası ezerek yener, makas kâğıdı keserek yener, kâğıt taşı sararak yener. Dünyanın en eski ve en yaygın oyunu bu. Çinli yazarlar M.Ö. 200’lü yıllarda bile oynandığını yazmışlar. Ama asıl oyunu sahiplenenler Japonlar. Hatta o kadar ki birçok varyasyonunu da yapmışlar. Mesela sümüklü böcek, kurbağa, yılan ya da avcı, muhtar, tilki. Bu oyuna karar veren şirketin CEO’su Hakashi Takiyama aslında çoğu Japon’un da olduğu gibi köklerine ve geleneğine bağlı bir adam. Müzayedeye katılacak iki şirketin temsilcilerini Tokyo’ya davet eder. Christie’s ve Sotheby’s firmaları birer temsilci seçer. İngiltere kökenli Christie’s firması işi ciddiye aldığından oyunu oynaması için firmanın Japonya şubesinin başındaki Bayan Kanaye İshibashi’yi görevlendirir. Bayan İshibashi oyunun psikolojisine odaklanır ve etrafındaki herkesten fikir alır oyunu nasıl kazanacağına dair. Cevabı ise Flora ve Alice adlı ikizlerden alır. Yılların sanat müzayedecisi, yılların entellektüeli Bayan İshibashi 11 yaşındaki iki kız çocuğunun dediği stratejiyi benimsemiştir. Alice der ki “Kesinlikle makasla başlamalısın.” Flora’da ekler “Çünkü taş akla ilk gelen seçimdir ve makas kağıdı keser.”  Sotheby’s firması ise işi tamamen şans olarak değerlendirir. Sanatla ilgilenen okuyucularım bilirler. Daha önce de Sotheby’s firmasının bir müzayedesinde Banksy isimli bir sokak sanatçısının 8 milyon değerindeki tablosunun satış sırasında, Banksy tarafından uzaktan kumandalı bir mekanizma ile nasıl imha edildiğini hatırlayacaklardır.

Bir taraf insan psikolojisi ile oyuna yaklaşırken diğer taraf tamamen şans ile yaklaşmakta. Oyunu hangisinin kazanacağını oyun teorisi açısından ele alır ve bir matris hazırlarsak ortaya çıkan tabloya göre, oyuncuların hep taşı seçmek gibi bir strateji izlemeleri halinde ünlü matematikçi John Nash’in adıyla anılan Nash Dengesine ulaşılamıyor. Çünkü bir tarafın devamlı taşı seçtiğini gören karşı taraf bir süre sonra kâğıdı seçerek üstünlüğü ele alır. Yani bu oyunu kazanmak için mümkünse rastgele seçimler yapmak gerekiyor. Çünkü rastgele kararlar veren bir rakip karşısında bu oyunda üstünlük sağlamak mümkün değil. Peki bir insanın rastgele davranması mümkün mü? Cevap tabi ki hayır. Çünkü uluslararası düzenlenen turnuvalarda ve yarışmalarda taraflar birbirlerinin hareketlerini daha önceden izleyerek strateji geliştirmekte. Diğer taraftan ikizlerin de dediği gibi taş- kâğıt- makas diye üç kere sayıp kararı verdiğimiz hareketi yapmadan önce elimiz yumruk halinde olduğu için aklımıza ilk gelen şey taş olacaktır. Ayrıca son ana kadar karar değiştirmek mümkün. 1 saniyelik bu kısa sürede karar değiştirip karşı tarafı şaşırtan da var.

Peki ya iki tarafta robot olsaydı? İşler o zaman kolaydı. Çünkü oyunun yazı tura atmaktan bir farkı kalmayacaktı. Ya bir taraf robot diğer taraf insan olursa? Oyun sonucu robotu programlayan insanın kabiliyetine kalmış. Eğer sadece istatistiksel verileri algoritmaya dönüştürdüyse işi biraz zor. Robotları ve bu oyunu çok seven Japonlar bir robot geliştirdiler ve bu robota karşı kazanmanız imkansız. Çünkü saniyenin binde biri gibi bir sürede sizin hareketlerinizi izleyip karar veriyor ve hareketini yapıyor. O kadar hızlı yapıyor ki sanki aynı anda o kararı vermişsiniz gibi görünüyor. İşe söz konusu da insan olunca durum psikolojik bir hal alıyor şans faktörünü geride bırakıp. Çünkü eş zamanlı hareketi yapabilmek imkansız. Oyunu oynayanlar bilir son saniyeye göre rakibin eline bakıp karşı hareketle cevabı verirsiniz ya da veremezsiniz. Bu robotun amacı tabi ki oyun oynamak değil. Amaç burada karşıdaki insanların hareketlerini analiz ederek o anki karşı psikolojiye göre hareket eden robotlar tasarlamak. Aynı filmlerde olduğu gibi.

Oyuna geri dönecek olursak Çin’de yapılan bir araştırmada oyuncuların bir önceki rauntta yaptıkları hareketlerden etkilendiklerini ortaya koymuş. Bunun sonucunda ise iki basit kurala indirgemişler oyunu:

  • Kazanan kalır; yani bir önceki elde kazanan tarafın bir sonraki seçimi de aynı olacaktır.
  • Kaybeden değiştirir; yani bir önceki elde kaybeden taraf mutlaka farklı diğer iki seçimden birini yapacaktır.

Gelelim Maspro şirketinin düzenlediği müzayedeye. Christie’s ve Sotheby’s firmalarının yetkililerini Tokyo’ya davet eden Maspro, oyunu elleri ile oynatmaz ve seçimleri bir kâğıda yazdırır. Bu yöntemden etkilenmiş olacak ki Sotheby’s firmasının yetkilisi tercih olarak kâğıt yazar. 11 yaşındaki ikizlerden etkilenen Christie’s firmasının yetkilisinin ne yazdığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Tabi ki makas.

İster matematiksel yaklaşın olaya ister şansla. Ama unutmayalım ki bu olaydaki gibi küçük oyunları çözmek de dahil birçok problemin çözümü aynı noktadan geçiyor, insan psikolojisi. Öyle ki; eşsiz görünen ufacık şeylere dahi milyonlar harcarken, milyonlar harcamanın kararını küçücük oyunlara bağlamaktadır.

Emir ERDİN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu