PsikolojiYazılar

KUŞAK ÇATIŞMASI

 

Yaşadığımız çağın en temel problemleri arasında hiç kuşkusuz ilk sıralarda yer alabilecek bir konudur kuşak çatışması.

Genel olarak tanımlayacak olursak; “Eskilerle yenilerin yani gençlerle onlara nazaran ihtiyar olanların dünya görüşleri, değer yargıları gibi olguların örtüşmemesi ve bu örtüşmeme neticesinde iki kuşak arası cereyan eden anlaşmazlıklar”dır.

Kuşak çatışması probleminin temelinde yatan asıl sorun “İletişim”…

Günümüz ailelerinde genel olarak gördüğümüz şudur; kimi geç kimi erken gelen aile fertleri akşam sofrasına beraber oturamamış olsalar da nihayetinde aynı çatı altında toplanmayı başarmışlardır günün sonunda. Anne mutfakta yemek hazırlar, baba televizyon karşısında çocuklar da ekonomik refahın vermiş olduğu rahatlık neticesiyle kendi odalarında zaman geçirmektedirler. Herkes olabildiğince özgür bir şekilde dilediğini yapabilmekte hiç kimse kimseyle çatışmamaktadır. Akşamın ilerleyen vakitlerinde geçen zaman ile çocukların ödevleri, projeleri vs. yarına kalmıştır, eşlerin birbirleriyle konuşmaları gereken konular yarına kalmıştır çünkü koca çoktan koltukta sızmıştır.

Bu gördüğümüz tablo birçok aile de klasikleşmiştir ve kimse bu durumu yadırgamamaktadır. Ne güzel dimi? Herkes kendi egosunu beslemekte ve günübirlik mutluluklarla mutlu olmayı başarabilmektedir! İletişim, etkileşim, paylaşım, bilgi alışverişi, tecrübe gibi değerlere sanki hiç ihtiyaç yokmuşçasına herkes halinden memnun gözükmektedir.

Ancak günümüzde artık iki kuşak arasına uçurumlar girmektedir. Öyle zamanlar oluyor ki insanın “yeter ki bu iki kuşak zaman zaman bir araya gelip iletişime geçebilsin, çatışmaya razıyız” diyesi gelir. Çünkü yetişkinler bir sonraki nesle değerlerini aktarmadığı sürece bu neslin gelecek nesillere aktaracak değerleri de ne yazık ki olmayacaktır. Gençlerle konuşmak, vakit geçirmek, zaman zaman da çatışmak gerekmektedir. İki nesil arasında kuşak çatışması olmak durumunda ve zorundadır ki toplumlar değerlerini aktarabilsinler, medeniyetler, kültürler yok olmasın, birbiri içinde erimesin.

Gelin kuşak çatışmasına bir son verelim; çatışmak yerine birlikte olalım..

Gençelere aktarılmak istenilen tecrübeleri onların onurlarını zedelemeden aktaralım. Çünkü bunların hiçbiri nasihat çekmeyle öğretilmez, gençlerin en nefret ettikleri şeylerdir. Paylaşılan anlar iki kuşak arasındaki etkileşimi arttıracak, zaman zaman çatışmalar yaşansa da bu her iki tarafa kazanç olarak geri dönecektir.

Örneğin; bilgisayar bağımlısı olan bir çocuğa “Bizim zamanımızda yoktu” diyerek bilgisayarı onların hayatından söküp atmak çok mantıksız bir davranış olacaktır ancak onları hafta sonu en yakın arkadaşını da alarak pikniğe götürmemiz çok yerinde bir fiki mesela.

Hayat şartları değiştiği sürece kuşak çatışması da varlığını koruyacaktır, bunu en aza indirmek mümkünse de tamamen kaldırmak mümkün değildir.
Paylaşılan anlar, gençlerin ailelerine kendilerini ispatlama imkânı da sunacaktır. Ne iyi yapabildiğini, ne kadar doğru düşünebildiğini ispatlayıp anne-babasının takdirini toplayan genç, bu takdir toplama ihtiyacını olur olmadık gruplarda aramayacağı için de büyük faciaların önüne geçilmiş olunacaktır. Çünkü özellikle ailesinden beklediği ilgi ve takdiri bulamayan gençler daha başka tehlikeli sosyal gruplara yönelirler.

Kuşak çatışmasını gözümüzde büyütmemek, onu değişen hayat şartlarının ve gelişimin bir neticesi olarak kabul etmek gerekir. Onun için ’bizim zamanımızda’ diye başlayan cümlelerden şiddetle kaçınıp normal düzeyde olması gereken kuşak çatışmasını bir savaşa, aile faciasına dönüştürmemek gerekir. İletişim ve etkileşim devam ederken yeri geldiğinde fikirler de çatışmalı ama asla bir küslük, kopukluk ve savaş hâli ilân edilmemelidir.

Kuşak çatışması denilen olgu aslında öyle abartıldığı gibi büyük problem, kaos değildir. İnsan sosyal bir varlıktır. Sosyalite devamlı olarak değişimi ve gelişimi beraberinde getirmektedir. Değişimin ve buna endeksli olarak vücuda gelen gelişimin eskilerce hemen ve eleştirelsiz kabul edilmesi kolay olmadığına göre eskilerle yeniler, ihtiyarlarla gençler arasında küçük çaplı anlaşmazlıkların, çatışmaların olması yadsınamaz gerçektir. Burada asıl mühim olan hayatın içerisinde var olan bu tür anlaşmazlıkları büyütmeden çatışmaya dönüştürmeden iletişimle, karşılıkla anlayış ve hoşgörüyle kültür transformasyon ortamı haline dönüştürmektir. Böyle olduğunda büyütülecek bir şeyin olmadığı anlaşılacak ve huzurlu nesiller ortaya çıkacaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu