GündemToplumYazılar

Türkiye’de Muhafazakar Gençliğin Üzerindeki Sis Perdesi: K-Pop

 

Türkiye’de muhafazakarlığın direniş odağı olarak elimizde sadece aile kaldı. Zira hayali kurulan dindar gençlik olmadı. Olmadığı gibi daha ciddi problemler ile doğdu elimize. Çünkü pedagojik donanımlarla beslenmemiş, kuru hamaset ile süslü ve altı doldurulmamış bir eğitim sistemine bir de donanımsal olarak yetersiz eğitmenler eklenince maalesef hayalleriniz elinizde bir bomba haline dönüşebiliyor. Hem de patlamasıyla birlikte bir nesli yok edebilecek kadar güçlü ve canlı bir bomba. Tabi bir de aile faktörünü unuttuk. Ciddi metotlar gerektiren bir işi elimize yüzümüze bulaştırmış olduk.

Son zamanlarda özellikle imam-hatip öğrencileri çevrelerinden duyduğum bir K-POP meselesi var. Özellikle kız öğrenciler ekseninde dijital bir kimlik taraması yaptığınızda birçoğunun sosyal medyada K-POP gruplarına olan hayranlığını da bir kimlik olarak yansıttığını görebiliyorsunuz.

Peki Nedir Bu K-POP ?

Kore-Pop müziğin kısaltması. Başlangıçta melez bir pop müzik türü olarak Güney Kore’de ortaya çıkan K-POP akımı kısa süre içerisinde Kore’nin kültür endüstrisi tarafından beslendi ve bir yıldız akım haline geldi. Müzik tarzlarını sahne şovları, kozmetik tutkular, sosyal mesajlar, bilinç tutunucu tekrarlar gibi bir çok farklı alanla süsleyen K-POP grupları kısa sürede kendilerine ciddi hayran kitleleri oluşturdu. BlackPink, RedVelvet, Twice, SHINEE, EXO, BigBang, NCT, TXT, GOT7 ve BTS gibi.

2016 yıllarında anime dalgasıyla Türkiye’ye giren K-POP akımı kısa sürede Türk gençliği üzerinde de etkisini gösterdi. Ancak beklenmedik bir durum söz konusuydu. K-POP’un Türkiye’de en çok hayran kitlesi oluşturduğu gruplar muhafazakar gruplardı. 2000’li yılların başında ve ortalarında Avrupa ve Amerika menşeili rock ve metal gruplarının hareketleri Türk gençliğinin seküler kesimlerini etkilerken bu sefer tam tersine kısa zamanda K-POP muhafazakar gençlik üzerinde bir farklılık göstergesi haline bile geldi.

K-POP Akımının Hızlı Yayılışı Ve Gençlerin Tutunma Sebebi Nedir ?

Arttırılmış eğlence olarak K-pop ve çok yönlü eğlendiriciler olarak K-pop yıldızları, popüler kültürün hayal sunma ve fantezi kurma olanaklarını, sosyal ağlar içerisinde toplumsallaşma, örgütlenme gibi gündelik yaşamda bireyin gereksinim duyduğu aidiyet kurma ve kimliklenme pratiklerini de gerçekleştirecek şekilde temin ediyor. Yani hayran kitleleri arasında devam eden kimliklenme hareketi yine gençler arası etkileşim için bir gerekli anahtar haline geliyor.

Kendi aralarında K-POP kimliği ile kendini tanımlamaya başlayan dar gruplar ise bu kimlik içerisinde yine farkında olmak adına daha da derinlere iniyor olması da bir sosyal bağımlılık ve bir kimlik varlığı meselesi haline geliyor. Sanal bir toplumsallaşmanın gerçek hayata yansıması desek yerinde olacaktır.

 

K-POP Hayranlığı Sadece Müzikten mi İbaret?

Elbette değil. Bu meselenin bugün karşımıza bir sorun olarak çıkıyor olması zaten müzik hayranlığını aştığının bir göstergesi. Hayran kitle içerisinde büyüttüğü problemleri K-POP yıldızlarının tepkisi ile bütünselleştiriyor ve duygusal tepkilerini bir hayranlık kılıfı altında dışa vuruyor.

K-POP hayranlığının derinlerinde bir alt kültür meselesi de karşımıza çıkıyor. Hayran kitle adeta yıldızların hayat tarzlarından kullandıkları kozmetik ürünlere, sözlerinden kıyafetlerine kadar her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlamlandırıyor ve bir derinliğe sürükleniyor. Bu sürüklenme onlar için bir kimliklendirme, bir bağımlılık; bizim için de anlamsız bir savruluş olarak tanımlanıyor.

K-POP’un Barındırdığı Tehlikeler Neler?

İşin en enteresan kısmı da burası. K-POP grupları ile hayran kitleleri arasındaki bağ bir inanç sistemi gibi. Adeta bir inanç grubu şeklinde etkileşiyorlar. Birçok K-POP gurubunda mesela aşık olmak yada evlilik gibi kavramlar yasak. Hatta ayıplı karşılanıyor. Hayran kitlelerinde de bu algı oluşuyor. Ya da hayranları tarafından sahipleniyor. Bu sebeple de ilk tehlike Türk toplum aile yapısında başlıyor.

Yine birçok grupta cinsiyetsizlik vurgusu söz konusu. Yine bu mesele Türkiye’deki muhafazakar çevrelerde bulunan hayranları üzerinde LGBT meşrulaştırması, hoş görülmesi hatta daha da ileriye giderek savunuculuğu psikolojisini tetikliyor.

Kıyafet tarzında grupların tepkisi de aidiyet meselesi haline gelmiş durumda. Bir diğer mesele de kimlik giydirmesi. Hayran kitleler takip ettikleri grupların sosyal kimlikleri ile kendilerini tanımlar hale geliyorlar. Bu sebeple milli-manevi tüm duygulardan uzaklaşıp kültürel bir bunalıma sürüklenerek bir inanç sistemi üyesi gibi davranmaya ve kendilerini anlamlandırmaya başlıyorlar.

Gençler Tehlikenin Farkında mı?

Türkiye’de K-POP’un hayran kitlesi olan gençler maalesef ki durumun farkında değil. Onlar bu hayranlıklarını sıradan bir müzik hayranlığı gibi görseler de hayatlarının tamamına yansımız durumda. Kılık kıyafetlerinden, telefonlarının ana ekran fotoğraflarına kadar hayatlarının her alanlarında hayranlıklarını yansıtma isteğindeler. Öyle ki kendi aralarındaki etkileşim ve sosyal hayatlarında Kore kültürel hakimiyeti meselesinde bir seviyelendirmeye girmiş durumdalar. Bu seviyelendirme de kendi içlerinde yarış haline gelmiş durumda. K-POP’un barındırdığı temel tehlikelerden ziyade irdelenmesi gereken kısım fanları arasında oluşan bağımlılık meselesi. Bu bağımlılık duygusal ve sosyal bir bağımlılık.

Mesele Sadece K-POP Meselesi mi?

K-POP sadece bugün muhafazakar gençler üzerinde sıklıkla karşımıza çıkan bir görünürlüğe sahip olduğu için gündemimiz aslında. Tabi ki mesele K-POP’la sınırlı değil. Yukarıda K-POP’un yayılma nedenlerinde bahsettiğim farkı görünme, kimlik bulamama, tepki gösterme, gerçeklik arayışı gibi tüm meseleler bir noktada farklı dışa vurumlarla kendini isimlendirebilir. Yani bugün karşımıza K-POP olarak çıkan bu hareket bir hayran kitlesi hareketi olmanın ardında bir sosyolojik başkaldırı meselesidir.

Peki Ne Yapılmalı?

Ailelerin ve öğretmenlerin K-POP fanları gençler üzerinde bu konunun tehlikelerini anlatış tarzı aslında temelinde yanlış. Son zamanlarda K-POP’un yasaklanması talepleriyle sosyal medyada gündeme gelen haberler de gençler üzerinde bir özel hayata müdahele ve zorbalık olarak algılanıyor. Bu sebeple ailelerin de bu minvalde yaklaşımı temelde yanlış olacaktır.

Öncelikle burada yine mesele yazımın başında “son direnme odağı” olarak tanımladığım aileye kalmaktadır. “Neden yapıyorsun, ne yapıyorsun?” tarzı bir yaklaşım çocuğunuz ile sizin aranızdaki uçurumun derinliğini daha da arttıracaktır. Bu sepele ailelerin konuya yaklaşımı yargılayıcı olmamalıdır. Tabi ki aşırı rahat bir bakış açısı da ebeveynlik değildir. Ailelerin ilk tespit etmesi gereken mesele çocuğun K-POP akımında kendini nasıl kimliklendirdiğidir. Ve bir diğer sorusu bu kimliklendirmeye ailenin nasıl cevap vermesi gerektiğidir.

Sonrasında tepkilerin tespit edilmesi gerekmektedir. Çünkü fanların K-POP da kendilerini kimliklendirdiği meseleler aslında gerçek yaşantılarında bulamadıkları meselelerdir. Aileler öncelikle bunun bir sanal toplumsallaşma olduğunun farkında olmalıdırlar.

Yine K-POP özelinde fan gençler üzerinde yapılan araştırmalarına göre yönelimin asıl sebepleri aile baskısı altında oluşan kimliği reddetme ve özgür kimliklenme isteği olarak sonuç vermektedir. Bu sebeple aileler baskı ile kimlik oluşturma tavrından vazgeçerek, doğru sınırlar içerisinde özgür kimlik oluşumuna destek verme tavrını benimsemelidirler. Tabi burada çizilecek sınırlar inanç ve yaşam tarzıyla ilgili olmaktan uzak olamaz. Lakin bu sosyokültürel sınır çizme meselesi yapılırken yeni dünyanın içindeki dille yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde gençlerin kendini tehlikesinin farkında bile olmadığı akımlar içerisinde anlam arayışında kaybetmeleri hiç de uzak olmayacaktır. Bu meselenin de olgunlaşması maalesef ki uzun zaman alacaktır. Çünkü her çözüm sorun tespiti ile başlar. Bu sorun tespiti için de henüz olgunlaşan bir toplumsal dert söz konusu değildir.

Yeni Dijital Dünya ve Kontrolsüz Akımlara Karşı Ne Yapılmalıdır?

Dijital yerli” olarak tanımladığımız Z kuşağı bugün dijital dünyanın içine doğmuş ve bu dünyanın yerlileri konumundadırlar. Ebeveynler ise “dijital göçmen” olarak yerlilerin dünyasında var olmaya çalışmaktadırlar. Sosyal medyanın dip köşelerinde başlayan küçük akımlar büyük dalgalar haline gelebiliyor ve dijital göçmenlerin bunu algılaması yerlilere göre uzun zaman alabiliyor. Bu sebeple hiçbir zaman Z kuşağının tam anlamıyla yakalanabilir olduğunu düşünmemek gerekmektedir. Ancak sosyal medyadaki bu tehlikeye de yargılayıcı ve kısıtlayıcı tavırlarla yaklaşmak meseleyi daha da kışkırtmaktan öteye geçmeyecektir. Tam tersi gençler kendilerinin baskılandığını hissedecek ve bu baskıyı da tıpkı K-POP ile dışa vurdukları gibi farklı gruplar ve farklı kimliklendirme hareketleri ile dışa vurmak isteyecektirler.

Bu sebeple ailelere düşen en büyük sorumluluk çocuklarının sanal dünyada aradığı farkındalığı gerçek dünyada hissettirmek olacaktır. Bu konuda aile içi huzur, mutluluk, bilinç gibi meseleler önem taşımaktadır. Özellikle dijital dünyada toplumsallaşan hareketlerin altında gerçek dünyada eksik kalan duygular yatmaktadır. Bu sebeple mümkün olan arayışlar makul çerçevelerde gerçek dünyada belirlenmeli ve giderilmelidir.

Bir diğer mesele de dili anlama meselesidir. Yeni medyada oluşan dil dijital göçmenlerin anlamakta zorlandığı bir dil. Ancak bugün bu dille konuşamadığımız için z kuşağı ile aramızdaki uçurum dil farkı oluşuyor. Ve biz bu uçurum sebebi ile onları yargılıyoruz. Bugün onları yargılamak başımıza yeni bir hareketten başkasını doğurmayacaktır. Soru sorabilen bir gençliğin arayışı sorularına cevap verebilecek bir öğretmendir. Manevi beslenmeye ihtiyacı olan bir çocuğun arayışına cevap verebilecek olan aklı selim bir ebeveyndir. Bu sebeple yeni dijitali yakalamak dijital göçmen için de bir o kadar önemlidir. Aksi takdirde bu çatılma bir nesli kaybetmemize sebep olacaktır. Ve yanılıyorsunuz. Kimin kaybolacağı hiç de göründüğü kadar basit değil…

 

 

 

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu