TarihYazılar

TARİH VE FUTBOL – BEŞİKTAŞ

Evet, başlığı doğru gördünüz sen tarihçisin ne futbolu dediğinizi duyar gibiyim. Ama bu ayki yazımda sizlere Beşiktaş Futbol Kulübünü anlatacağım. Tabi ki niyetim bugüne kadar Beşiktaş’ın yaptığı maçlar, aldığı galibiyetler ya da ilk on bir ve yedek kulübesini saymak değil. Yazımda bu kulübün nasıl kurulduğundan ve futbolun sadece futbol olmadığından bahsetmek istiyorum.

Aslında futbol Türkler ve istihbarat denilince ilk akla gelen meselelerdendir. Fransızlar, İngilizler, Rumlar ve Siyonistler, Türkiye içinde istihbarat toplamak, göç ve sosyal olayları tasarlamak için birçok futbol kulübü kurmuştu. Bir örnek ile açıklarsak Yunan ligi takımı olan ATEK Rum faaliyetleri için İstanbul’da kurulmuştur. Tüm bu casus faaliyetleri içinde II. Abdülhamit Han da Türkiye’de yapılacak operasyonlar için bir tek kulüp kurmuştur. Beretiko Spor Kulübü bugünkü adı ile yazarsak Beşiktaş Spor kulübü…

Yani futbol sadece yeşil sahalarda oynanmıyordu nasıl mı? Türkiye’nin 3 büyük kulübü olarak düşündüğümüzde Galatasaray Kulübünü bir araya getiren Galatasaray Lisesi öğrencileri olmasıydı, Fenerbahçe Spor Kulübünü bir araya getiren ise her birinin Kadıköylü ve ağırlıklı olarak Saint Joseph Lisesi çıkışlı olmalarıydı. Türkiye’nin ilk spor kulübü olan Beşiktaş’ı bir araya getiren etken ise hemen hemen hepsinin Çerkez-Çeçen asıllı savaşçı ruhlu gençler olması ve bu gençlerin çoğunun akraba olmasıydı. Beşiktaş Jimnastik Kulübünün kurucusu ünlü komiteci Fuat Balkan olarak bilinse de asıl kurucu dört numaralı adam olan Mehmet Şamil Şahaplı idi. Avrupalı büyük güçlerin ve İstanbul’da yaşayan azınlıkların kurdukları spor kulüpleri bir istihbarat merkezi olarak kullanmalarına cevap niteliğinde olan Beşiktaş’ın kurucuları arasında Abdülhamit Han’ın özel muhafızı Boksör Kenan’da vardır.

Şimdi kulübün siyasi faaliyetlerine bir bakalım:

Beşiktaş kulübünün bir numaralı üyesi olan Fuat Balkan Teşkilat- Mahsusa tarafından İngiltere’ye karşı Hindistan Müslümanlarını örgütlemek için bölgeye gönderilmiştir. Burada sıkı ilişkiler içinde bulunup aynı hücrede görev yaptığı Muhammet Ali Cinnah yıllar sonra Hindistan’dan ayrılarak Pakistan İslam Devlet’ini kuracaktır.

Balkan savaşlarına kadar renkleri kırmızı- beyaz olan takım Balkanların kaybedilmesi ile matem amaçlı kırmızı yerine siyah rengi kabul edecek artık takımın rengi Siyah-Beyaz olacaktır.

Balkanların kaybedilmesinin ardından aynı kaygıları Trablusgarp içinde duyan Beşiktaşlı gençler harekete geçmiş mesela Abdülkadir Cami Bozkurt (21 numaralı kurucu üye) askeri kökenliydi. Sürgün süsü verilen görev ile yıllar sonra meydana Trablusgarp direnişinin alt yapısını hazırlayıp bütün sahaları didik didik etti. Kuşçubaşı Eşref, Süleyman Askeri, Ömer Naci ve Ömer Seyfettin gibi gençler bu direniş için gizli toplantılar tertip etti. Toplantının yapıldığı yer ise Beşiktaş’ın ilk kulüp binası olan Serence Bey Konağı idi.

Çanakkale cephesinde de aynı direnişi görmemiz mümkün haydi bir bakalım:

Beşiktaş Futbol Takımının o dönem en önemli ismi olan Santrafor Asım’ı Çanakkale’de kaybetmiştir. Bir de Şair Kazım vardır ki yazıma sebep olan hikâye aslında onun hikâyesidir.

Şair Kazım 1915’te Beşiktaş’ın orta oyuncularından biri aynı zaman da takım kaptanıydı. Çanakkale’ye gönüllü olarak gitti, gittiğinde Beşiktaş’ın futbolcularından başka bir de oradaydı ve Kazım’ın komutanı durumunda idi.

Karşılaşınca komutan arkadaşı Kazım’ı hemen yanına aldı. Kayırıldığını kısa sürede fark eden Kazım bu göreve itiraz ederek “ Komutanım ben sporcuyum, diğer yedek subaylara göre daha çevik ve hızlıyım. Beni ateş hattına verirseniz daha faydalı olacağımı düşünüyorum” dedi ve cepheye gitti. Gittiği cephede Hakka yürüdü. Şehit düştüğünde koynundan kana bulanmış bir şiir çıktı

 

Bu kainat bize hep gıpta ediyor işar

Biz on bir arkadaşız lakin arkamızda daha var

Bu zevk alemi dar zannedip aldanalım

Vakarlı hak gibi sakin, nezih ve saf olalım

Fakat bu hal ile kuvvet gibi cesur olalım

 

Evet, doğru okudunuz kaptanımız Kazım oyuncuları cepheye gittiği için sahaya çıkamayan Beşiktaş’ına bir marş yazıp bırakmıştı. 1919’da yeniden lige çıkan takımın tribünlerinde bu marş okunuyordu. Yani bugün bizim de bildiğimiz Beşiktaş Marşı…

Son olarak sizlere 10 yıl takımda görev yapmasına rağmen sadece iki kez forma giyen bir oyuncudan Cavit (Ahmet Cavit Altınal) ‘ten bahsedip yazımı sonlandıracağım. Cavit sporculuğunun yanı sıra Teşkilat-ı Mahsusa üyesiydi. Kafkas cephesinde İslam Orduları sancağı altında Nuri Paşa ile savaşmış, Milli Mücadele Döneminde Kuşçubaşı Eşref Bey öncülüğünde Anadolu’ya silah ’ta kaçırmıştır.

Tüm bunlara baktığımız zaman birçok kişinin – Yaaa! 11 adam bir topun peşinde koşuyor ne anlıyorsunuz bundan dediği futbol milli ruh içinde özgürlük içinde mücadele etmiş kahramanları bir araya getirmiştir. Ki burada bahsettiğim çok kısa bir kesitidir. Bugün vatanı üç kuruşa rahatları bozulmasın diye satmaya çalışanlara bir ders olsun ki, bu millet her meslek dalında kahramanlar yetiştirmiş ve yetiştirmeye devam edecektir.

Sevgiyle

H. Mehtap Akdeniz

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu