Bilim-TeknolojiYazılar

Bilimin Gökkuşağı

 

Bilim, insan belleğinin çalışması sonucu ortaya çıkan düşünsel ürün, deneye dayalı yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışılan düzenli bilgidir. Bilimin diğer tüm disiplinlerden en farklı karakteristiği, savunmalarını somut kanıtlarla sunmasıdır. Bir disiplini bilim olarak adlandırabilmek için belirli koşullar vardır.

1) Deney ve gözleme dayalı olmalıdır.

2) Sistematik bilgi birikimine sahip olmalıdır.

Bu şartları sağlayan belli başlı bilim dalları Sosyoloji, Tarih ve Arkeoloji, Psikoloji, Antropoloji, Ekonomi, Coğrafya (Aynı zamanda doğa bilimidir), Dil Bilimi, Siyaset Bilimi, Biyoloji, Fizik, Kimya, Yer (Dünya) Bilimleri, Astronomi ve Evren Bilimi…

Benim bu hikayedeki yol arkadaşım kimya oldu. Türk Dil Kurumu kimyayı; maddelerin temel yapılarını, birleşimlerini, dönüşümlerini, çözümleme birleşim ve üretim yöntemlerini inceleyen bilim dalı olarak tanımlar. Bana göre keşfedilmeyi bekleyen uçsuz bucaksız bir okyanus.

Kimyanın tarih sürecinde gelişmesi, bilim olma serüveni eski çağlardan günümüze kadar devam etmiştir. İlk bilimsel çalışmalarının ortaya koyduğu varsayılan simya döneminde; eski çağ insanlarının deneme-yanılma yöntemiyle ölümsüzlük iksirine ulaşma ve değersiz madenleri değerli olan altına çevirme uğraşları yer almaktadır. Uğraş alanları her ne kadar bilimden uzak olsa da günümüzde kullanılan birçok deney araç-gereçleri, kimyasal yöntemler ve kimyasal maddeler bu dönemde keşfedilmiştir. İmbik, fırın, deney tüpü, amonyak, sülfürik asit, kral suyu, damıtma yöntemi, kristallendirme, mayalama gibi birçok örnek verilebilir.

Simya döneminin kapanıp bilimsel verilere dayanan kimya dönemine geçiş kimyanın temel kanunlarının bulunması ile gerçekleştirmiştir. Yapılan deneylerin kanunlaşması, ispatlanmasında Van Helmont’un teraziyi bulması büyük rol oynamaktadır. Çünkü artık yapılan deneyler ölçülebilir olmuştur. Deneysel verilerin kaydedilmesi sistematik bilgi birikiminin kapılarını açmıştır. Antoine Lavoiser’in teraziden yararlanarak yaptığı yanma deneyinde ilk tartım ile reaksiyon gerçekleştikten sonra yaptığı tartımın sonucunda verilerin eşit çıkmış, böylece toplam kütlenin korunduğu ispatlanmıştır. Bu olaya kütlenin korunumu yasası denir. Bu yasayla birlikte kimyanın bilim kapıları açılmıştır.

Bilimin, bilim dallarının varoluş süreci bir tesadüf değildir elbette. İnsanoğlunun merakı ve ihtiyaçları doğrultusunda bilim gelişmiş ve gelişmeye de devam etmektedir. Tabi bunun yanında maceraperestte olmak gerekir. Celal Şengör’ün de dediği gibi bilim en büyük maceradır. Bu maceranın en eğlenceli yanı ise kimyadır. Her reaksiyonda yeni moleküller, elementler, bileşikler elde ettiğiniz, her bitti sanılan reaksiyon sonunda başka bir macera kapısının açıldığı bir daldır. Bu maceranın gökkuşağıdır kimya, gökkuşağı gibi sonsuz ve renkli. Renkli derken sadece mecazi anlamda söylemiyorum. Özellikle analitik kimya alanı oldukça renkli reaksiyonlarla karşılaştığımız bir alandır. Bek alevi deneyleri elementlerin ne kadar renkli kimliklere sahip olduğu konusunda size yardımcı olacaktır.

Bilimin sabır taşıdır kimya.  Bir reaksiyonu gerçekleştirmeniz bir dakikanızı da alabilir, bir gününüzü de alabilir hatta yıllarınızı bile alabilir. Örneğin bir kâğıt parçasının yanması saniyeler sürerken, bir kömür parçasının oluşmasının yaklaşık 300 milyon yıl sürmektedir.

Bilimin en titiz üyesidir kimya hatta biz kimyagerler aynı zamanda dünyanın en iyi bulaşıkçılarıyız. Deney kurarken ortam koşullarını sağlamak ve herhangi bir hataya mahal vermemek için kullandığımız deney madde ve malzemeleri özenle yıkamalıyız.

Her şey bir yana en önemlisi her bilim gibi gerçeğe ulaşma çabasıdır. Gerçeğe ulaşmak için ihtiyaç duymalı, merak etmeli ve maceraperest olmalıyız. Bir gün bilimin sonsuzluğunda karşılaşmak dileğiyle…

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu