TarihYazılar

2. Murat’ın Oğlu Fatih’e Muhteşem Dersi

 

Çok değerli okurlar bu ayki yazımda sizlere II. Murat’tan bahsetmek istiyorum çünkü tüm dünya Konstantinopolis’i fethedip, İstanbul yapan İslam komutanının Fatih Sultan Mehmet olduğunu bilir. Ama babası II. Murat’ın hikâyesi nispeten az bilinir. Hâlbuki II. Murat olmasaydı Fatih’in, ‘Fatih’ olması mümkün müydü? Balkanlar fethedilmeden, Haçlı tehlikesi savuşturulmadan Konstantinopolis, İslambol olabilir miydi? Kimse merak etmez.

İşte tüm bunları anlamak için önce II. Murat ile ilgili kısa bir bilgilendirme yapalım.

2. Murat veya Hayır Babası, Divan Edebiyatı’ndaki adıyla Muradî 1404 yılında Amasya’da doğdu 6. Osmanlı padişahıdır. Babası Mehmed Çelebi, annesi Emine Hatun’dur.

Sultan II. Murat ataları ve torunlarına kıyasla daha ılımlı hatta tahtı pek sevmeyen biri gibi görünür. Buna rağmen bir bakarsınız sefere çıkmış, en önde harp etmekte. Bir bakarsınız tahtı bırakıp sakin bir hayatı seçmiş. Memleket tehlikeye girince bir kere daha at sırtında en ön safta. Âlim ve şairlerle mecliste. Çok keyif aldığı avda. Bir bakarsınız nesi varsa Mekke ve Medine fakirlerine vakfedilsin diye vasiyetname yazdırmış. Şahsına münhasır bir padişah.

Dönemini incelediğimizde II. Murat’ın saltanatının ilk yıllarında dize getirdiklerine bakarsak üç padişaha yetecek kadar darbe girişimini savuşturduğu anlaşılmış oluruz. Amcası Mustafa Çelebi’nin isyanı ve kendisini öldürmesi ile son bulan ayaklanma, Karamanoğlu, Candaroğlu, Aydınoğlu, Menteşeoğlu, Germiyanoğlu beyliklerinin çıkardığı isyanları sonucu Aydın, Menteşe, Teke, Germiyan beyliklerine son vermesi… başlı başına sakin karakterinin altında yatan savaşçı ruhu gözler önüne serer.

Beyliklerin alınması ile Anadolu’da güven ortamı sağlayan II. Murat yönünü Rumeli’ye çevirir. Sırbistan üzerine sefere çıkar ve Sırbistan’ı vergiye bağlar. Selanik, Makedonya, Teselya ve Yanya dolayları Osmanlı topraklarına katar.. Arnavutluk’a Osmanlı himayesini kabul ettirir. Ayrıca, ayaklanan Eflak Bey’i Vlad’ın (Kazıklı Voyvoda) üzerine kuvvet gönderildi ve Eflak Beyliği yeniden Osmanlı’ya bağlar.

Tabi ki Türklerin bu ilerleyişi Bizans ve Avrupa’yı telaşa düşürecek ve haçlı seferi hazırlığına itecektir. Ve savaş başlayacaktır. Balkanlarda Erdel Bey’i Hünyadi Yanoş’un Türkleri pusuya düşürmesiyle 20 bin şehit verilecek Avrupa’nın bu başarısı Osmanlıya bağlı bütün beylerin tekrar bağımsızlık kazanmasına neden olacaktır.

Osmanlı Ordusu bu kötü gidişe son vermek için çalışıldıysa da başarılı olunamamıştır. Ardı ardına alınan bu yenilgiler Haçlıları ümitlendirmişti. Osmanlı ordusu Rumeli’de ilk defa böyle bir mağlubiyete uğramıştı. Haçlı kuvvetleri kazanılan her başarı sonrası daha da güçlü ve kuvvetli ittifaklar yaparak, Osmanlı Devleti’ne saldırmaya devam etti. Sırp, Eflak, Erdel, Macar kuvvetleri ilerlemeye devam ediyordu. Balkanlarda ardı ardına uğranılan yenilgiler, Osmanlı Devleti’ni zor duruma soktu. Bizans’ın Avrupa’da tahrikleri devam ediyordu.

Bu şartlarda her ne pahasına olursa olsun anlaşmaktan başka çıkar yol yoktu. Sultan II. Murat, barış için girişimlerde bulunarak, 12 Haziran 1444’te Segedin Barış Antlaşması’nın yapılmasını sağladı. Bu anlaşma 10 yıl geçerli olacaktı.

Bu antlaşma ile Osmanlı, Balkanlar’da biraz rahatlayarak, yeniden toparlanmak için zaman kazanmıştı. Ayrıca ilk defa bir sınır kavramı ortaya çıkmış ve Tuna nehri belirleyici olmuştu.

Bu antlaşma sonrası güven ortamı oluştuğunu düşünen II. Murat, tahtı yedi yaşındaki oğlu Mehmet’e bırakarak kendini ibadete, hayır işlerine adayıp inzivaya çekildi. Fakat bu durumu fırsat bilen Avrupa antlaşmayı bozarak tekrar haçlı birliğini toplayıp, küçücük yaştaki padişahı yenerek Osmanlıyı ortadan kaldırmak için harekete geçti. Genç padişah II. Mehmet babasına o herkesin bildiği sözleri yazdığı meşhur mektubu gönderdi.

“Eğer padişah iseniz, memleketin kötü bir zamanında başta bulunmamanız görevlerinize aykırı bir harekettir. Silah başına geliniz. Eğer padişah ben isem, size itaat etmenizi hatırlatıyorum ve emrediyorum. Silah başına geliniz.”

Sultan İkinci Murat büyük bir hızla Edirne’ye geldi. Osmanlı ordusunun başına geçti. Varna önlerine gelen Osmanlı ordusu, Haçlılara karşı saldırıya geçti. Haçlı ordusunun Varna önlerinde bozguna uğratılmasıyla büyük bir zafer kazanıldı (10 Kasım 1444). Varna Savaşı, Haçlıların İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesini engellemek için yaptıkları son girişim oldu.

Varna Savaşı’nın üzerinden dört yıl geçmişti ki, II. Kosova Savaşı başladı.  Macar Kralı Jan Hunyad; Macar, Eflak, Leh ve Almanlardan oluşan ordusuyla Sırbistan’ı işgal etti. Osmanlı topraklarına girerek Kosova’ya kadar geldi. Savaş, Jan Hunyad’ın saldırısıyla başladı. Savaşın üçüncü günü sahte bir geri çekilmeyle çember içine alınan Jan Hunyad ve ordusu, ağır bir yenilgiye uğratıldı (19 Ekim 1448). İkinci Kosova Savaşı sonunda Balkanlar kesin olarak Türk yurdu haline geldi. Haçlılar bir daha Osmanlılara saldırma cesareti gösteremedi.

2. Murat’ın tahtı ilk bırakıp çekildiği 1444 yılına kadar 23 sene nerdeyse hiç nefes almadan savaştığını önümüze koyunca bazı tarihçilerin iddia ettikleri gibi II. Murat’ın bunalıma girdiği için tahtı bıraktığı yönünde ki tutumlarına da bir anlam vermek mümkün gözükmüyor.

Bi taraf olsak da olmasak da sevsek de sevmesek de biraz olsun objektif olmayı başarsak geçmişi karalamaya çalışmanın onunla gurur duymaktan daha zor olduğunu görebiliriz aslında. Geçmişimizin kıymetini bileceğimiz günler dileyip yine bir hikaye ile yazıma devam ediyorum.

2. Murat’tan Oğlu Fatih’e Muhteşem Ders

Fatih Sultan Mehmet, sınıfta hiç akıllı durmaz, bağırır çağırır… Hocası Akşemsettin bir şey dediği zaman “sen bana bişey diyemezsin ben padişahın oğluyum” diye tehdit ederdi.

Akşemsettin artık bu durumdan rahatsız ama bir o kadarda çaresizdi. Padişahın karşısına bu konu hakkında gitmekten haya ediyordu. Padişaha çocuğunu şikayet etmek düşüncesi ona çok ağır geliyordu. Bir gün artık her şeyi göze alıp padişah II. Murat’ın huzuruna çıktı ve olanları ona sıkılarak anlattı. Padişah II. Murat, durum karşısında bir müddet düşündü ve o müthiş bir plan yapıp Akşemsettin’e açıkladı.

Akşemsettin plan konusundaki rahatsızlığını Padişaha ilettiyse de Padişah II. Murat onu dinlemedi ve bu iş olacak dedi.

Ertesi gün yine ders ortamında ve yine Fatih Sultan Mehmet yaramazlık yapıyordu. Akşemsettin’in uyarısına yine aynı tehdit cevabını verdiği sırada Padişah ansızın kapıyı açıp içeri girdi.

Bu olay karşısında Akşemsettin hiddetlenerek Padişaha bağırdı ve bir tokat atarak, bu şekilde sınıfa giremeyeceğini izin istemesi gerektiğini söyleyerek derhal dışarı çıkmasını istedi.

Padişah mahcup bir şekilde boynunu bükerek özür diledi ve dışarı çıktı. Olaylar karşısında Fatih Sultan Mehmet’in nutku tutulmuş ne yapacağını şaşırmıştı. Güvendiği babası tokat yemişti. Fatih Sultan Mehmet allak bullak olmuştu.

Az sonra kapı vuruldu ve Padişah mahcup bir şekilde içeri özür dileyerek girdi.

Plan muhteşem işlemişti…

O günden sonra Fatih Sultan Mehmet asla yaramazlık yapmadı. Çünkü güvendiği dağlar kar yağmıştı artık…

Koskoca Padişah II. Murat sırf çocuğunun terbiyesi için gözünü kırpmadan tokat yemeyi göze almıştı…

Evlat yetiştirmenin önemini, bir eğitimciye verilen değeri bize en güzel örneklerle gösteren ecdadımızı saygı ve sevgi ile anıyoruz. Bu ay ki tarih yolculuğunda bana eşlik ettiğiniz için de hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.

Sevgiyle…

 

H. Mehtap Akdeniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu