PsikolojiYazılar

Çocukluk Döneminde Görülen Problemler-II

 

Geçtiğimiz hafta çocukluk döneminde görülen problemlerden ve problemler karşısında neler yapılabileceğinden bahsetmiştim. Bu hafta da bu problemlerden devam edip çocukluk çağında karşılaşabileceğimiz diğer sorunları inceleyeceğiz.

Çocuk ve Yalan Söylemek:

Hemen hemen herkesin ya durumu kurtarmak için ya da karşısındakini üzmemek adına ufak tefek yalanlar söylediği doğrudur. Fakat konu çocuklar olduğunda ailelerin çokça tedirgin olması kaçınılmaz. Gelin şimdi neler yapmamız gerektiğini, yalan söyleyen çocuğun hangi yaş döneminde yalanın gerçekten yalan olduğunu bilerek söylediğini, bilmeden söylediğini, ya da yalan sandığımız durumları ayrıntısıyla inceleyelim.

Her şeyden önce sakin olmamız gerekiyor. Çünkü çocuğun yalan söylediğini düşündüğümüz durumda ya da yalan durumu ile karşılaştığımızda verdiğimiz çok ani tepkiler, çocuğun, durumun üzerini örtmek için tekrar tekrar yalanlar üretmesine neden olabilir. Bu yüzden, böyle bir durumla karşılaştığımızda sakin olmamız gerekiyor. Şimdi bakalım hangi yaş dönemindeki çocuklar yalanı biliyor ve bilmiyor.

0-3 yaş yalanı bilmez tanımaz.

3 yaşından önce çocuklar yalanın ne olduğunun farkında değillerdir. Çocuk kendisini bir durumdan sorumlu tutmaz. Örneğin alışveriş sırasında kendi kendine kaybolan çocuk, bulunduğunda anne babasının sorumlu olduğunu, bu durumdan onların suçlu olduğunu dile getirir.

3-4 yaş arasında hayal gücüne dayalı yalanlar söylenebilir.

Örneğin çocuk sütü yere dökmüştür. Ama bunu kabul etmeyip ‘’Hayır sütü ben dökmedim! Kocaman sarı bir kedi geldi, sütü yere o döktü.’’ diyebilir.

5-8 yaş arasında yalan ayrımı başlar.

5 yaşından itibaren gerçek ile yalan arasındaki fark çocuk tarafından kavranmaya başlanır. Fakat anne babayı memnun etme isteği, onların sevgisini kazanma arzusu çok yoğun olup, anne babanın üzüleceği ya da kızabileceği durumlarda gerçeği çarpıtma yoluna gidebilirler ki, bu da gayet doğaldır. 7 yaşından itibaren çocuklar soyutlama yeteneği geliştirir.  8-9 yaşlarında gerçek ile yalan arasındaki fark tam olarak kavranır hale gelir.

10-11 yaşlarındaki çocuklar doğru-yanlışı kendi bilişsel becerisi ile ayırır hale gelir.

Yalan söyleme davranışı 11 yaşın üzerinde devam ediyorsa davranış veya uyum bozukluğu olarak kabul edilebilir. Öncelikle yalanın sadece ebeveyne mi yoksa genel olarak mı söylendiğine bakılmalıdır.

Çocukları yalan söyleme iten sebepler nelerdir?

Anne babanın yalan söylemesi, aile çevresinde yalana sık başvurulması.

Anne babanın sevgisini kaybetme korkusu.

Çocuğun ihtiyaçlarının yeterince karşılanmaması.

Çocuğun kapasitesinden fazla başarı bekleme.

Ailelerin gösterdiği aşırı baskıcı, aşırı serbest tutumlar.

Fiziksel ya da psikolojik şiddet. Ceza alacağı için korkan çocuk yalan söyleyebilir.

Dikkat çekmek isteyen ya da ilgisiz kalan çocuk yalan söyleyebilir.

Özgüven eksikliği olan ve kendisini yetersiz gören çocuk yalana başvurabilir.

Çocuğun sürekli yalanını aramak ve yalan söylediğini belirtmek.

 

Çocuğunuzun yalan söylemesini istemiyorsanız ne yapmalısınız?

Anne baba olarak önce siz açık sözlü ve yalansız bir iletişimde bulunarak, çocuğa doğru rol model olun.

Çocuğu yalana itecek durumlara imkân vermeyin.

Aşırı otoriter ve baskıcı olmayın.

Çocuğu maddi-manevi olarak tehdit etmeyin.

Çocuğunuzun anne baba arasında taraf seçmesine izin vermeyin.

İsteklerini, sıkıntılarını sizinle rahatça paylaşmasını sağlayın.

Sevgi ve ilginizi çocuktan saklamayın, duygularınızı çocuklarla paylaşın.

Çocuğa ‘yalancı’ diye etiketler vermeyin. Bu etiketler çocuğun olumsuz davranışını pekiştirebilir.

 

Çocuklarda İnatçılık:

 

Ağırlıklı olarak 2-4 yaş arasında görülse de birçok yaş grubunda görülmektedir. Çocuk bir birey olmaya başladığını fark ediyor ve ardından farklılık yaratmak istiyor. Yani kısaca çocuklar bağımsızlıklarını ortaya koymak için inatlaşırlar. Bazen, ortada inatlaşacak bir durum olmasa bile bir anda inatlaşmaya başlayabilir çocuklar. Bunun altında da çocuğun aileye kendisinin bir birey olduğunu gösterme isteği yatar. Çocuk kendisini keşfetmeye başladığı için bu durum normaldir. Ailesi ve çevresinde bulunan insanlarla çocuk sürekli inatlaşıp, çatışmalar yaşayabilir. Öncelikle anne babalar çocuğunun bu dönemini tanımalıdır. Bunun aslında doğal bir akış olduğunu, sağlıklı bireyselleştiğini farkına varıp çocuk olduğunu unutmamak gerekir.

Çocuk inat etmeye başladığında, bir şeyi tutturmaya başladığında üzerine gitmeyin. O anda biraz oradan uzaklaşabilirsiniz ya da daha sonra konuşabileceğinizi söyleyebilirsiniz. Çünkü o sırada bir kriz anındadır çocuk, siz de onun üzerine gittiğinizde bu olay daha çok büyüyecektir.

Çocuğunuzun bir isteğini yapamayacağınız zaman, bunu neden yapamayacağınızı açıklamanız gerekir. Bu hem çocuğu hem de sizi rahatlatacaktır. Bu yüzden çocukla sakin bir şekilde iletişim kurmayı unutmayın.

Nasıl Davranılmalı?

Çocukla inatlaşmamalısınız. Bu çocuğu daha da inatçı hale getirir.

Çocuğun yapabileceği şeyler ise, ona fiziksel, psikolojik yönlerden zarar vermiyorsa müsaade edin.

Aşırı bir inatlaşma söz konusu ve ona zarar bir durumsa seçenekler sunun.

Elinizden geldiği müddetçe ‘hayır’ kelimesini kullanmamaya çalışın.

Öfke davranışını, iradenin önüne geçmesine izin vermeyin, öğretmeyin.

 

Çocuklarda Korkular:

 

Çocukların büyümesiyle birlikte farklı korkuların ortaya çıkması doğaldır. Çocuklar az ya da çok bazı korkulara sahip olabilirler. Burada önemli olan çocukların korkuyla baş etmesine yardımcı olmaktır. Çocuklar korkuyla baş etmeye başladıkça, ilerleyen süreçlerde hayatın diğer zorluklarıyla baş etmede daha dayanıklı, daha tecrübeli hale gelirler. Çocukların korkularını etkileyen çeşitli faktörler vardır. Bunlar; Sosyal ilişkiler, aile, bilişsel gelişim, fizyolojik koşullar, zeka, cinsiyet, sosyo- ekonomik statü gibi faktörlerdir. Korkular ve korkularla baş etme yolları yaşa bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Her çocuğun korkusu birbirine benzemez. Bu nedenle çocuklar için ortak bir korku tanımı yapmak mümkün değildir. Ancak bazı korkular bazı yaşlarda daha belirgindir.

 

Küçük yaş grubundaki çocukların korkuları daha hayalidir.

 

6-12 aylık bebekler tanıyıp tanımadığı kişileri ayırt etmeye başlarlar. Buna bağlı olarak da yabancı birine karşı olan korku bu dönemde ortaya çıkar.

12-18 aylık bebeklerde; ayrılık kaygısı görülür. Ayrılma endişesi zamanla kaybolur fakat sonraki dönemlerde bir hastalık, yakınını kaybetme, boşanma ya da taşınma gibi çocuğu büyük derecece etkileyecek olaylar yaşandığında yeniden ortaya çıkabilmektedir.

2-5 yaş arası çocukların korkuları ise; hayali yaratıklar, hırsız, karanlık, şimşek çakması, yalnız kalma gibi hem soyut hem somut durumlar olabilir.

4-6 yaş arası çocuklarda; okula gitme, karanlık, kaybolma, asansörde kalma korkuları görülebilir.

6-11 yaş arasındaki çocuklarda; doktor, dişçi, gök gürültüsü, uçak ve hırsız korkuları görülmektedir.

12 yaş ve üzeri çocuklarda; Okula bağlı olarak sözlü sınavlar, test olma, alay edilme ve reddedilme gibi korkular görülebilir.

 

Çocukların korkularının altında yatan en önemli faktör çocukların duydukları endişedir. Aile ve çocuğun elinde olmayan birçok neden endişeden kaynaklanan korkuya neden olabilir. Çocukların televizyonda izledikleri kavgalar, kazalar, yaralanmalar, ölümler çocukları tedirgin ve endişeli bir ruh haline sokabilir.

 

Neler yapılabilir?

 

Korkma, bundan korkacak ne var gibi cümleler kurulmamalıdır.

Çocuğu korkularıyla doğrudan yüzleştirmemeliyiz. Örneğin kediden korkan çocuğun kucağına kedi vermek gibi.

Disiplin yöntemi olarak korkutma yöntemi kullanmayın.

Korkuyla ilgili hallettiği her küçük aşamayı övün.

Ailesinin kendi korkusunu bazen çocuk rol model alır. Bu nedenle korkularınızı abartarak göstermeyin.

Çocuğa yapılan uyarılarda aşırıya kaçmayın. Örneğin çocuk dışarı çıktığında sürekli ‘’Dikkatli ol!’’ demek gibi.

 

Çocuklarda Kıskançlık / Kardeş Kıskançlığı:

 

Çocuklar, hislerini çoğu zaman karşısındaki insanlara aktaramazlar. Çocukların kıskançlık duygularını dışarı yansıtmaları farklı şekillerle görülebilir. Sözel ya da davranışsal agresif davranarak, kavga ederek, kardeşinin eşyasını elinden alarak, başkaları ona ait olan nesneye dokunduğunda ağlayarak, kısıtlı zamanda ilgi isteyerek, sessizce içine kapanarak, regresyon (davranış geriliği) göstererek ya da dile getirip söyleme davranışında bulunarak.

 

Neler Yapılabilir?

 

Çocuğun kıskançlık duygusunu dile getirmesine fırsat tanıyın, çocuğu bastırmadan dinleyin.

Davranışlarınızın tutarlı olmasına özen gösterin. Örneğin; bugün kızdığınız bir olaya yarın hoşgörü ile yaklaşmayın.

Çocuklar arasında ayrım-kıyaslama yapmayın (Kardeşin senden daha akıllı, ablan senden daha uslu vb. gibi)

Sen büyüksün, o küçük gibi cümleler kurmayın.

Bir çocuğu diğerine tercih etmek çok yanlıştır, yapmayın (Beni üzersen kardeşini daha çok severim gibi)

Çocuğun rutinlerine kardeşi dünyaya geldikten sonra da devam edin. Çocuk hafta sonu annesiyle baleye gidiyorsa yine gitmeli. Çocuğu babası uyutuyorsa o rutine devam etsin vb.

Çocuğa kardeşiyle ilgili görevler verin. Örneğin, kardeşinin altının değiştirilmesi için ıslak mendili getirmesini istemek gibi.

Çocuklarla birlikte ortak aktiviteler yapmaya çalışın.

Kardeşi olmadan önce çocuğa nasıl davranıyorsanız, kardeşi dünyaya geldikten sonra da aynı şekilde davranın. Çocuğu hediyelere boğmak, aşırı ilgi göstermek gibi davranışlardan kaçının.

Çocuğa karşı ayna tekniğini kullanabilirsiniz. Duygularını ona yansıtın.

Çocuğun okula başlama zamanı ile kardeşin dünyaya gelmesi aynı zamana denk getirilmemeli. Çocuk kendisini dışlanmış hissedebilir ve istenmiyorum psikolojisine girebilir. Anne ile kardeşin daha çok vakit geçirecek olması çocuktaki kıskançlık duygusunu tetikler.

 

 

Bu haftaki yazımı Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklar ile ilgili olan bir sözüyle taçlandırmak isterim.

“Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.” Mustafa Kemal Atatürk

 

 

Özge Ertek

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu