Bilim-TeknolojiYazılar

Periyodik Kahramanlar

Beş duyu organımızla algılayabildiğimiz, kütlesi ve hacmi olan, atomların birleşmesiyle oluşan, canlı ve cansız varlıkların tümünü madde olarak ifade ediyoruz. Madde saf (element ve bileşik) ve saf olmayan (karışımlar) olmak üzere iki dalda incelenir. Saf madde belirli ya da sabit bir bileşimi olan ve kendine özgü özellikleri ile ayırt edilebilen maddelerdir. Aynı cins atomların bir araya gelerek oluşturduğu saf madde olan elementi inceleyelim, bakalım elementlerin sonsuz dünyasında ilgimizi çekecek bir şeyler var mı?

Element kavramı ilk olarak M.Ö. 384-328 yılları arasında yaşamış olan Aristo tarafından ortaya atılmıştır. Aristo’nun dört element kuramına göre maddeler ateş-su-toprak-tahtadır! Ya da yok tahta değil havaydı hava! Tabi herhangi bir bilimsel araştırmaya değil sadece düşünceye dayalı bir çalışmadır.

Aristo daha sonra çalışmalarını geliştirmiş ve bu elementlerin sıcak-soğuk, ıslak-kuru gibi zıt özelliklerden iki tanesine sahip olabildiğini savunmuş ve sonuç olarak:

Ateş elementinin kuru ve sıcak,

Hava elementinin sıcak ve ıslak,

Su elementinin soğuk ve ıslak,

Toprak elementinin soğuk ve kuru özelliklere sahip olduğunu ifade etmiştir.

Aristo; elementlerin özelliklerini değiştirerek bir elementten başka bir elementina oluşabileceğini savunmuştur. Aristo’ya göre ateş soğutulduğunda toprak, toprak ıslak özellik kazandırıldığında suya dönüşebilir. Böylece bu dört elementi farklı oranda birbiriyle birleşmesiyle farklı maddelerin meydana geldiğini savunmaktadır.

Rönesans çağı ile element kavramı farklı bir yorum almış ve günümüz element kavramına yaklaşılmıştır. Günümüzde elementler; kimyasal yöntemlerle ayrıştırılamayan veya bileşim yoluyla elde edilemeyen, aynı cins atomlardan meydana gelen saf maddelerdir.

Dünyada ilk keşfedilen element fosfor olarak bilinir. Keşfedildiği yıllarda elementin ne olduğuna dair bir bilgi olmadığı için altın, bakır ve demir gibi elementler element olarak kabul edilmemiştir. Kimyasal olarak ilk incelenen madde fosfor olduğu için ilk keşfedilen element olarak kabul edilmektedir.

Eski dönemlerde elementler fiziksel özelliklerine göre sembolize edilirdi. Örneğin; 16.yy. da altın sarı ve parlak olduğu için Güneş’e, gümüş gri ve parlak olduğu için Ay’a, bakır Venüs’e, demir Mars’a benzetilir ve gezegenlere benzer şekilde sembolize edilirdi. Tabi ki zamanla elementlere ait gösterimlerde geliştirilmiş. Elementlerden bir araya gelerek oluşan kimyasal bileşikleri ve denklemleri simgelerle göstermek oldukça zor ve vakit kaybı yaratıyordu. Gördüğümüz gibi hiçbir şey tesadüf değil ihtiyaçlardan ortaya çıkıyor. Bu durumu kolaylaştırmak için İsveçli kimyacı Berzelius elementlerin Latince ve Grekçe adlarının ilk veya ilk iki harfini kullanarak daha kolay ve anlaşılır semboller kullanmaya başlamıştır. Gerek günümüzde gerek tarih boyunca herhangi bir kargaşaya sebebiyet vermemek için bu semboller kullanılmıştır.

Karbon / Carboneum / C                                                                   Cıva / Hydrargyrum / Hg

Bakır / Cuprum / Cu                                                                         Sodyum / Natrium / Na

 

Kimya da her şey bir düzen ve sistematik bilgi üzerine kurulu olduğundan elementlerde fiziksel ve kimyasal özelliklerine göre kategorize edilmiş ve periyodik cetvel meydana gelmiştir. Periyodik cetvelde 118 kutucuk bulunmaktadır ve merkezi ABD’de bulunan kimyasal sınıflandırma, terminoloji ve ölçümlerden sorumlu küresel örgüt, Uluslararası Saf ve Uygulamalı Kimya Derneği 113, 115, 117 ve 118 şeklinde belirlenen dört yeni elementi 30 Aralık 2016 da tescil etmesiyle 118 elementin 118’inin de keşfi tescillendirilmiştir. Bu elementlerin 23’ü laboratuvar ortamında üretilmiş, 95 element ise doğada bulunmuştur.

Peki biz bu elementlerle nerelerde karşılaşıyoruz veya onları farklı kılan özellikleri nelerdir? Hadi gelin isimlerini bile bilmediğimiz bazı elementlerin hayatımızın hangi alalarında bizlere yardımcı olduğuna bakalım.

Flor (F): Florlama işleminde kullanılır. Florlama işlemi; diş çürümesini önlemek için içme suyuna 1 ppm (1 kg suya 1 mg flor) flor eklenmesi durumudur.

Bor (B): Dünyadaki Bor rezervinin %72 si ülkemizdedir ve bor fiziksel özellikleri bakımından metallere, kimyasal özellikleri bakımında ametallere benzeyen bir yarı metaldir. Nükleer yakıt teknolojisinden kozmetiğe, ilaç sanayisinden temizlik ürünlerine birçok alanda kullanılmaktadır.

Helyum (He): Havadan hafif olan bir elementtir. Bu sebeple uçan balonların içerisinde helyum gazı bulunur.

Argon (Ar): Elektrikli aydınlatma ampullerinde ve floresan tüplerde kullanılır. Radyasyon seviyelerini ölçen Geiger sayaçlarında da kullanılır.

Rubidyum (Rb): İz gazları uzaklaştırmak için vakum tüplerinde kullanılır. Ayrıca kolay iyonlaşabilmelerinden dolayı, genellikle uzay araçlarında itici güç olarak da kullanılmaktadır.

İyot (I): Eczacılık alanı için çok önemli bir elementtir. Eczacılıkta, tentürdiyot gibi mikrop kırıcı özellikteki ilaçlarda kullanılırlar. Ayrıca bazı tiroit hastalarının da tedavilerinde kullanılır.

Kurşun (Pb): Bir geçiş metalidir. Yoğunluğu yüksek bir element olduğundan (11.3 g/cm3) X-ışını ekipmanlarında ve nükleer santrallerde radyasyon kalkanı olarak işlev görür. Molekül ağırlığı yüksek (207.2 g/mol) doğada bol ve ucuz bir metal olması nedeniyle mermi çekirdeklerinde kullanılır.

Antimon (Sb): Çoğunlukla pillerde, kablo kılıfında ve diğer metal ürünlerde kullanılır. Alev geçirmez malzemeler ve boyalar yapmak için kullanılabilir. Eski Mısırlılar bu elementi siyah göz makyajı olarak kullanıyorlardı.

Bizmut (Bi): Düşük erime noktasına bağlı olarak genellikle yangın detektörlerinde ve yangın söndürme sistemlerinde kullanılır. Aynı zamanda bu özelliğinden dolayı elektrik sigortalarında da kullanılmaktadır.

Elementler saymakla bitiremeyeceğimiz güzelliklere de sahiptir. Hayatımızın her alanında biz onları fark etmesekte bize yardımcı olurlar. Gerek renkleri gerek şekilleri gerek çıkarılış hikayeleriyle anlatmak ile bitiremeyeceğim uçsuz bucaksız bir alemdir. Elementlerin sonsuz yolculuğunda karşılaşmak ümidiyle…

Berna Yıldız

Bir Yorum

  1. Bilimi çok seven ve oldukça meraklı olan bir birey olarak yazıyı keyifle okudum. Ellerinize sağlık hocam.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu