Yazılar

Yaşantımız Farklı Olsa da İhtiyacımız Aynı

 

Su’dan Meseleler

Şüphesiz yaşamın vazgeçilmez bir unsuru olan su, yeri doldurulamayan, ihtiyacı başka bir kaynaktan karşılanamayan ve maalesef ki dünya üzerinde sınırlı olan bir doğal kaynaktır. Geçen hafta suyun kalitesi var mıdır? Kaliteli su nasıl olmalıdır? İçme suyumuzu seçerken nelere dikkat etmeliyiz bunun üzerinde tartışırken bu hafta suya bambaşka bir açıdan bakmak istedim.

Sağlıklı, kaliteli, vücudumuzun ihtiyacını karşılayan suya ulaşmak tartışmasız temel bir insan hakkı olmalıdır.  Fakat ne yazık ki gününüzde bu pek de mümkün değildir. Dünya genelinde hızlı nüfus artışı, küresel ısınma, sanayileşme, yer altı ve yer üstü kaynaklarının aşırı şekilde, bilinçsizce ve bencilce kullanılması gibi sebeplere bağlı olarak dünya genelinde bazı bölgelerde tatlı suya erişimde ciddi sıkıntılar meydana gelmektedir. Açlığın, kıtlığın yanında su sorunu ile de mücadele eden Afrika da bu kıtaların başında gelmektedir. Afrika da yaklaşık bir milyar insan sağlıklı ve temiz suya ulaşım imkânlarından mahrumdur.  Bu durum sayısal olarak ifade edildiğinde her sekiz kişiden birinin suya erişememesi anlamına gelmektedir.

Öyle ki Afrika da bir köy akarsu etrafına kurulmuşsa şanslı sayılmaktadır. Fakat düşünün ki küçük bir akarsudan birkaç köy halkı içme ve kullanım amacıyla su çekmiyorsa bu durum ciddi problemlere neden olacak ve sağlık problemlerini beraberinde getirecektir. Temiz su olmayışı çeşitli salgın hastalıklara yol açarken ortak kullanılan akarsuyun taşıdığı uyku hastalığı, nehir körlüğü sıtma gibi hastalıklarda yaygın olarak görülmektedir. Bu hastalıkların yanı sıra su kıtlığından dolayı sağlığa uygun bir ortam sağlanamaz ve kolera, tifo dizanteri, zatürre gibi hastalıklar sebebiyle de kıta genelinde rekor sayıda çocuğun ölümüne sebep olabilmektedir.

Yakın bir zaman içerisinde Afrika kıtasının sembollerinden biri olan ‘baobab ağaçları’nın gizemli bir şekilde aniden ölmeleri ile ilgili bir haber okumuştum. Bu bilim dünyası için oldukça şaşırtan bir durumdur. 3000 yıl yaşamını sürdüren bu ağaç türü hem insanları hem hayvanları meyveleriyle beslemesinin yanı sıra önemli bir su kaynağıdır. Yapılan araştırmalarda bu türdeki devasa ağaçların insanlar tarafından doğrudan öldürülmeleri mümkün olmasa da iklim değişikliği ile yok etmeleri mümkündür.

Dünyanın %80 i sudur. Fakat bu suyun sadece %1 inin içme suyu olarak kullanılabilmesi ve eşit olarak dağılım sağlanamamasıyla beraber dünyanın %90’ının da kirlilik olduğunu göz ardı etmemek lazım. Ya %80 diyorum o kadar kaynaktaki su nasıl bitsin dediğinizi duyar gibiyim. Geçen haftada bahsettiğimiz gibi bu suların hepsi temiz, içilebilir değildir keza bilinçsizlik ve bencillikten kirlettiğimiz su da cabası. Tarımda, enerji üretiminde, endüstri de ciddi rakamlarda su kullanılmakta ve kirletilmektedir.

İş başa gelmeyince anlamıyoruz. Elimizdekini kaybetmeden kıymetini ne yazık ki bilemiyoruz. Kaybedince ne olacağını ne ile karşılaşacağımızı belki bilmiyoruz belki bilmezden geliyoruz. Gerek geçen hafta ki yazım için gerek bu hafta ki yazım için araştırma yaparken gördüğüm izlediğim okuduğum tek bir şey vardı, bir yudum suya muhtaç olanların buldukları zaman yaşadıkları tarifsiz mutluluk. Ne yazık ki buldukları o bir yudum su mutlulukları, umutları ve gülümsemeleri kadar saf ve temiz değildi.

Bilimin, bilim insanlarının uyarılarını dikkate aldığımız, elimizdekinin varken kıymetini bildiğimiz sağlıklı günlerde beraber olmak dileğiyle.

Berna YILDIZ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu