TarihYazılar

Tarihimizde Padişah Emriyle Katledilen Son Sadrazam Benderli Ali Paşa

Tarihimizde Padişah Emriyle Katledilen Son Sadrazam Benderli Ali Paş

Bugünkü Moldova devletinin sınırları içinde yer alan Bender şehrinde doğmuştur. Babası gayet nüfuzlu bir kişi olduğu için iyi bir eğitim aldı. Gençlik yıllarında devlet hizmetine girerek birçok şehir dolaştı ve çeşitli kademelerde görev yaptı.

Benderli Ali Paşa’nın gençlik yıllarında Osmanlı Devleti fırtınalı ve çalkantılı bir dönem geçiriyordu. 1774 yılında Kırım’ı kaybetmemiz ve devamında 1789 Fransız İhtilali ile tüm dünyada ortaya çıkan kaos tabi ki bizi de derinden etkiledi. III. Selim, devleti hem ihtilalin etkilerinden korumak hem de çağdaş bir seviyeye ulaşmak gayesiyle başlattığı reform (ıslahat) hareketleri ile devletin yüzünü kesin bir şekilde Batıya çevirmişti. Fakat ülke içindeki taassup vesayeti bu durumdan memnun olmayarak orduyu kışkırttılar ve 1807 yılında patlak veren Kabakçı Mustafa İsyanı ile III. Selim tahttan indirilerek yapılan tüm ıslahatlar rafa kaldırıldı. Bunlar arasında belki de en önemlisi tarihimizde ilk defa Batı usulüne göre kurulan Nizam-ı Cedit ordusunun dağıtılması olmuştu. Yeniçeriler bir fırsatını bulup yine konumlarını sağlama almayı başarmışlardı. Derken darbe yapılarak asiler yönetimden uzaklaştırıldı ve reformistlerin desteği ile II. Mahmut tahta çıktı. Arkasında güçlü bir destek bulan II. Mahmut, III. Selim’in başlattığı reformizasyonu tamamlamak istiyordu. Ama maalesef sadece iç sorunlarla uğraşmak yeterli değildi. Fransız İhtilali’nin etkisiyle Milliyetçilik fikirleri Osmanlı topraklarında yayılıyor, özellikle Balkanlardaki azınlık Hristiyan unsurlar ayaklanmaya başlıyordu. İlk önce Sırplar kalkıştı bu işe. Tabi ki destekçileri Rusya oldu. Sonra Yunanlılar 1821 de Mora yarımadasında isyana kalktı. Bu sefer onları sadece Ruslar değil, İngiltere ve Fransa’da destekliyordu.

Yunan isyanı iki açıdan çok önemlidir. Zira dış politikada denge politikasını uygulamaya çalışan Osmanlı, genelde rekabet ettiği Rusya’ya karşı bazen Fransa’nın bazen de İngiltere’nin desteğini alıp başa çıkmaya çalışıyordu. Ama bu sefer destek alabileceği devletler de Rusya ile aynı saftaydı ve bu yalnızlık Osmanlı Devleti’nin üstesinden gelebileceği bir durum değildi. İkinci olarak Osmanlı Devleti topraklarında yaşayan azınlık Hristiyanlar arasında devlet ile en yakın ilişkilere sahip millet Yunanlılardı. Hatta pek çok devlet kademesinde çalışabiliyorlar, sarayda bile görev alabiliyorlardı. Bir nevi ayrıcalıklı bir muameleye tabiydiler. O sebeple Yunanlıların isyanı her şeyden önce saray yönetimini çok şaşırttı. Buna mukabil olarak da kızdırdı. Haliyle beklenmedik bir isyan olduğu için de Devlet-i Ali hazırlıksız yakalanmıştı. Derhal bölgeye asker sevk edilmeye çalışılıyor, isyanın çıkmasında parmağı olan kişiler tespit edilmeye çalışılıyor ve özellikle başkentte yaşayan Yunanlılara şüphe ile bakılmaya başlanıyordu. Başkent İstanbul’da tehlikeli bir provokasyon da çıkabilir masum Yunanlılar bundan zarar görebilirdi. İşin bir başka yönü de saray hizmetinde çalışan Yunanlıların işlerine son verilmesi ve hepsine açılan soruşturmalar, mahkemeler… Açıkçası başta padişah olmak üzere devlet kurumları da ne yapacağını bilemez vaziyette şaşkınlıklarını üzerlerinden atmaya çalışarak önlem almaya çalışıyorlardı.
Sultan II. Mahmut bu “beklenmedik” isyana karşı önlemler almaya çalışırken bir yandan da sorumluları cezalandırmaya başladı. Sorumlular derken gerek isyanın çıkmasında rolü olan kişiler gerekse de bu isyanın çıkmasını öngöremeyen devlet adamları akla gelmelidir. İlk önce işe mevcut sadrazamı azlederek başladı. Yerine Benderli Ali Paşa yeni sadrazam olarak atandı. Benderli Ali Paşa işe hızlı koyuldu ve İstanbul’da isyana destek veren ve kışkırtıcılık yapan Yunanlıları tespit ettirip ağır bir şekilde cezalandırdı. Dediğimiz gibi İstanbul’da önemli bir yunan nüfus vardı ve isyana destek verenler ile vermeyenleri ayırt etmek çok titizlik isteyen bir işti. Burada şunu söylemek isterim ki cezalandırılan Yunanlılar gerçekten bu konuda elle tutulur kanıtlar doğrultusunda yargılandılar. Yoksa bir millete karşı toplu bir nefret ve imha hareketine dönüşebilirdi. Cezalandırılan Yunanlılar arasında mesela padişahı zehirleyerek öldürmek için sarayın su kanallarına zehir karıştırmak için yakalananlar vardı. Benderli konunun nazikliğinin çok farkındaydı ve ince eleyip sık dokuyordu. Masum Yunanlılar cezalandırılmamalı belki de en önemlisi korunmalıydı. Çünkü milleti ne olursa olsun herkes devlete Allah’ın emanetiydi.

Bu kritik günlerde Benderli Ali Paşa’nın kulağına çok önemli bir istihbarat geldi. Buna göre İstanbul Fener Rum Patriği Grigoryus isyanın çıkmasında rol almış ve gizli gizli isyancılar ile haberleşmeyi ve desteğini sürdürüyordu. Tüm dünyadaki Ortodoks Hristiyanların ruhani lideri olan Patrik vatan hainliği ile suçlanıyordu. Bu olay tüm dünyanın gözlerinin bir anda İstanbul’a çevrilmesine sebep oldu. Eğer patriğin suçu yoksa ve bu yüzden idam edilirse tüm dünyadan büyük bir tepki geleceği malumdu. Eğer patriğin bu işte gerçekten parmağı varsa da büyük devletler onun idam edilmesini engelleyebilirdi. Ayrıca Ortodoks Hristiyanlar tam da o günlerde 1821 yılının paskalya bayramını kutlamaktaydılar. Soruşturma gayet gizli ve titizlikle yürütüldü ve elde edilen kanıtlara göre patrik suçluydu. Derhal padişah bilgilendirildi. O da şaşkındı ama vatana ihanetin affı olmazdı. Hele ki böyle bir isyanın daha ilk dönemlerinde gösterilecek bir zafiyet isyanı daha da alevlendirebilirdi.

İdam kararını alan Sadrazam Benderli Ali Paşa kurmaylarıyla toplanıp patriğin saraya getirilmesini emir buyurdu. Bir yandan da Patrikhaneye bir görevli göndererek Grigoryus yerine yeni bir patrik seçilmesini emretti. Yüksek dereceli papazlar yani metropolitler acil bir şekilde toplanarak yeni bir patrik seçimi yaptılar. Bu sırada da patrik saraya getirilmişti. Benderli patriği sorguladıysa da patrik suçlamaları reddetti. Ama kanıtlar kesindi ve patrik ve yardımcısı idama mahkûm edildi. İnfaz işlemi 23 Nisan 1821 günü patrikhanenin orta kapısında gerçekleştirildi. Cesedi ibret için üç gün darağacında bekletildi. Yunanlılar cesedi darağacından almaya cesaret edemediği için birkaç Yahudi cesedi alıp sürükleyerek denize attı. Patriğin idamını seri idamlar izledi. Pek çok önde gelen metropolit ve Rum liderler birer ikişer idam edildiler. İsyancılara ve destekçilerine göz açtırılmayacağı kararlılıkla gösteriliyordu.
Bir dipnot verelim. Patriğin idam edildiği o kapı bugün hala kapalıdır. Yunanlılar ve patrikhane bu olayı protesto ederek ve patrik Grigoryus’un yasını tutmaktadırlar. Açıkça da ifade ettikleri gibi bu olayın intikamını alana kadar o kapıyı açmayacaklar. Hatta bu yüzden bu kapıya kendi aralarında “Kin Kapısı” demektedirler.
Ancak tam da bu günlerde Benderli Ali Paşa, Sultan II. Mahmut’un huzuruna çıkarak isyanın çıkmasında rolü olan kişiler arasında padişahın en güvendiği kişilerin başında gelen Halet Efendi’nin de bulunduğunu arz etti. Sultan II. Mahmut büyük şoka girmişti. İlk önce Patrik şimdi ise Nişancılık makamına bizzat getirip tüm mahrem yazışmalarını ve diyaloglarını yürüten ve belki de en güvendiği insan olan Halet Efendi…

Benderli’nin bu suçlamasına karşın padişah hemen oracıkta kesin bir hüküm vermedi. Bunun ciddi bir suçlama olduğunu işaret eder gibi “bir araştıralım” dedi. Ertesi gün ise Benderli Ali Paşa hayatının şokunu yaşayacaktı. Çünkü Sultan II. Mahmut Benderli Ali Paşa’nın azledildiğini ve sürgüne yollanması gerektiğini ilan etmişti. Karar Benderli’ye ulaştığında ilk önce inanmak istemese de bunun anlamını hiçbir zaman anlayamadı…

Bir ay süren Sadrazamlık görevinde hemen hemen her gün büyük olaylar ve problemler ile uğraşan Benderli Ali Paşa gece gündüz yılmadan çalışmıştı ama en nihayetinde takdir görmeyi beklerken uğradığı akıbet acı vericiydi. Hani derler ya bu vatana hizmet edenler cezasız kalmaz! diye. Tam da öyle olmuştu.

Peki, Benderli Ali Paşa bu kadar başarılı bir sadrazamlık yürütürken neden birden görevden alındı?

Bunun iki sebebi var. Birincisi Patriğin idamı bütün Avrupa’da büyük bir infiale sebep olmuş, Avrupalı devletlerin İstanbul’daki büyükelçileri birer ikişer saraya çıkıp Padişaha tehditkâr bildiriler sunmuşlardı. Gerçekten Avrupa’nın tepkisi çok sert olmuştu. II. Mahmut bu tepkileri göğüslemekte zorlanıyordu ve nihayet geri adım atarak Patriğin idamı konusunda Sadrazam Benderli Ali Paşa’yı günah keçisi ilan ederek Avrupalıların önüne attı. Benderli Ali Paşa’nın görevine son vererek de biraz olsun Avrupa’dan gelen tepkileri yatıştırmaya çalıştı. İkinci sebep ise Halet Efendi idi. Çünkü Halet Efendi Padişah II. Mahmut üzerinde büyük tesire sahip bir devlet adamıydı. Kendisine rakip olarak gördüğü herkesi bu nüfuzunu kullanarak ortadan kaldırtmayı başarıyordu. Benderli Ali Paşa da Yunan İsyanı sırasında başarılı bir grafik çizmiş Halet Efendi’nin hedefi olmuştu. Padişah II. Mahmut’a Benderli’nin asi Yunanlılarla iş birliği yaptığına inandırarak ilk önce azlini sonra da katlini başarmıştır.

Benderli Ali Paşa görevinden alındıktan sonra sürgün edilmiş ve kısa süre sonra da 30 Nisan 1821’de öldürülmüştür. Bir ay civarında sadrazamlık yapmış ve padişah emriyle katledilen son sadrazam olmuştur. Tarihin garip bir cilvesi midir bilmem. Padişah emriyle katledilen ilk sadrazam Çandarlı Halil Paşa Bizans casusu olmakla suçlanmıştı. Padişah emriyle katledilen son sadrazam Benderli Ali Paşa’da ayaklanan Yunanlılarla işbirliği yapmakla suçlandı. Tabi ki her ikisinin de katledilme sebepleri ilgili somut kanıtlar olmamakla birlikte siyasi oyunlar ile ortadan kaldırılmak istendikleri için gereken bahaneler bu şekilde üretilmiş, dönem şartlarına göre kararı veren siyasi iradenin üzerine tepki çekmesi engellenmek istenmiştir. Yani “Siyaseten Katl” denilen şey de tam da bu olmuştur.

Tarihimizde unutulmaması gereken olaylardan biri olan Yunan İsyanı ve o dönemde devletin siyasi durumuna Benderli Ali Paşa perspektifinden ışık tutmaya çalıştık. Bir başka yazımızda buluşmak dileğiyle. Kalın sağlıcakla….

Emrah Öztürk

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu