ToplumYazılar

Yarın Hangi Afetin Kahramanıyız?

 

 

Dünyanın her köşesinde milyonlarca çocuk; afet, savaş, terör, salgın hastalık gibi olayların doğrudan veya dolaylı olarak toplum nezdinde olumsuz etkilenenlerin en başında gelir. İnsan doğanın yapısına müdahale ettikçe, doğa da insan yaşamına telafisi olmayan sonuçlarla ders vermeye devam eder. Afetlere sadece bir tür tabiat olayı olarak bakmak günümüz koşullarına göre eksik bir ifadedir. İnsanoğlunun neden olduğu afetler tesadüfi değil kasti olarak gerçekleştirdiği; ayaklanmalar, devrimler, darbeler, terör, politik afetler, gecekondulaşma, çarpık kentleşme, düzensiz trafik gibi kendilerine ekonomik ve sosyal yönden birer yaralı şehirler inşa ederler. İnsanlar doğal afet deyip işin içinden kolayca sıyrılırsa da afetler ister doğal olsun ister yapay olsun dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ortaya çıkmaktadır. Afetlerdeki yıkım, ekonomik kayıp her şeyden önemli olan halk sağlığı problemidir. Gündemimizden daha uzun yıllar çıkmayacak olan COVİD 19 salgını da insan eliyle oluşan yapay, biyolojik bir afettir.

 

2. Dünya Savaşı sırasında, çocukların savaş ve ilişkili durumlarda oldukça etkilendiği gözlemlenmiştir. Savaşlarda bombalara ve savaşın diğer korkutucu ögelerine maruz kalan çocuklarda ‘’travmatik şok’’ bulguları bildirilmiştir. Afet sonrası çocuklar üzerinde etkisi Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) olarak ciddi sonuçlar doğurur ve kalıcıdır. Çocuklarda korku yanıtları, inanmama, reddetme, hüzün gibi tepkiler afet sonrasında en başta görülür. Afetten aylar ve haftalar sonra çocuklarda oluşan bazı duygusal zorluklar:

-agresyon (saldırganlık)

-anksiyete

-apati (duygu eksikliği)

-geri çekilme

-gelecek hakkında olumsuz düşünce

-uyku bozuklukları

-travmayı andıran oyunlar meydana gelir.

 

Çocukların yaşları büyüdükçe travmanın altında yatan nedenleri ayırt etmeye başlayabilir. İlkokul dönemindeki çocuklarda ayrılık kaygısı yakınlarının kaybetme korkusu başlar. Ergen yaş gruplarında ise TSSB, depresyon ve anksiyete olarak ortaya çıkar ve risk alıcı davranışlarda bulunabilir. Kız çocukları afet ile ilgili duygularını dil yoluyla daha rahat ifade edebilirken, erkek çocuklarında daha antisosyal, saldırganlık, şiddet davranışları görülür. Medya etkisi ve yaygınlığı sosyal sınıfa göre değişmektedir. Medya araçları çocuk ve ergenler üzerinde etkisi gün geçtikçe artmaktadır. Medya iletişim araçları afet sonrası travmayı tetikler. Çocuklardaki ruhsal iyileşme ve uyum hali aile içerisindeki uyuma bağlıdır. Çocukların psikolojik olarak toparlanabilmesi için ilk rol ebeveynin ruhsal durumuna yani travmadan ne kadar etkilendiğine bağlıdır. Ebeveynlerde ortaya çıkan semptomlar çocukları da etkiler. Afet sonrası ‘’uyum’’ ve ‘’toparlanma’’ süreci önemlidir. Afetlerin olumsuz sonuçlarına karşı direnç göstermek, iyileşme konusunda çaba göstermek ve meydan okumak kişiden kişiye değişmektedir. Bu toparlanma aşamaları insanla, aileyle, toplumla ve çevreyle iletişim sürecidir. Ebeveyn ölümü, hastalık gibi durumlar her yaştaki bireyin uyumunu ve toparlanmasını zorlaştırır. Dini inanç bireyin kendisini denetlemeyi ve dengeli bir tutum sağlamasındaki tek anahtardır. Yaratana sığınma ve dayanışma duyguları afet durumlarında daha belirgin hale gelir. Dinsel görevlerini yerine getiren kişilerde afet alanında duyarlılık artışı gözlemlenir; bu da psikolojik ve kolektif açıdan bilinç oluşumunda katkı sağlar. Kendini yenilenmiş hisseden birey ibadet sayesinde insana ve doğaya tekrar yakınlık kurar. Dini kimlik ortak bir tutumu ve davranışı bir araya getirip sosyokültürel ritüelleriyle uyum ve toparlanmada rolü etkilidir. Toplumda afetlerden sonra ‘’kahramanlık evresi’’ denilen 2-3 gün süren bir dönem vardır. Önce bireysel çabalar daha sonra dayanışmayla birlikte toplumsal çabayı oluşturur. İkinci evre ‘’balayı evresidir’’. Balayı evresinde ‘’ başıma gelen tam bir felaket, bana yardım yapılmalıdır’’ anlayışı ortaya çıkar. Afet sonrası hayal kırıklığı evresi 3 ay sürer ve gelecek kaygısı, terk edilmişlik ve yalnızlık duyguları görülür. Düzene girme evresi 6 aydan başlar ve 36 ay sürer. Afetten 7-30 gün sonra mağdurlara akut stres bozukluğu tedavisi uygulanmalıdır. Afetten kişinin ne derecede etkilendiği tespit edilmelidir. 6-12 ay içerisinde günlük hayatlarına dönerler. Görünürde problem yokmuş gibi davranırlar ancak travmanın uzun vadeli sonuçları çıkar. Psikopatolojinin tespiti gereklidir. Risk faktörleri, geçmiş yaşamı, geçirilmiş afetin şiddeti, psikososyal yeterliliği ve uygunluğu dikkate alınmalı ve kesintisiz uzun vadeli psikoterapi gereklidir.

 

Afeti çok sayıda insan yaşar tanıklık eder ve seyreder. Afetin sebep oldu travma medya arayıcılığıyla tüm toplumu etkiler. Afet sırasında çalışan acil sağlık ekiplerinde de ayrılma kaygısı bozukluğu ortaya çıkar. Daha önce yazılarımda bahsettiğim tükenmişlik sendromuna sebep olur. Duygusal tükenme, duyarsızlaşma tükenmişlik sendromu yaratır. Afet meydana geldikten sonra sosyal dayanışma gizil olarak bir sosyal çatışmayı da beraberinde getirir. Afet herkesin başına gelebilir ama herkesi aynı oranda etkilemez. Bir yoksulun kaybettiği daha az şey vardır belki ama onarma gücü daha zordur. Yani ‘’Başımıza gelen…’’ ‘’Herkesin başına gelmez.’’

‘’Yarın ne olacak sorusu’’

Bir yetişkini ilgilendirir lakin sonuçlarına bir çocuk katlanır.

Küresel ölçekli afetler ve doğal yaşam insanı öldürmez.

İnsanı öldüren yine insandır.

Doğayı doğal yaşam, ekosistem tahrip etmez.

Doğayı insan tahrip eder.

 

Bize kalan sosyal medya paylaşımlarımızla depremzedelerin acılarına ortak olduğumuzu zannetmektir ancak bu paylaşımlar tramvayı tetikleyen anlık, kısa süren bir kahramanlık öyküsü olarak kalmaktadır. Tahrip ettiğimiz doğaya bir hüzün görseli paylaşıp üç gün sonra unuturuz. Elifler, Aydalar 3 yıl sonra başkalarının profillerinden kendi fotoğraflarını görüp travmalarına bir kurşunu da bizden yemiş olur.

Ayşe Yazıcı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu