TarihYazılar

Kutü’l – Amâre Zaferi

 

“İngiltere’nin askeri tarihindeki en sefilane teslimiyet”

İngiliz Tarihçi James Morris

İtilaf Devletleri, Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u ele geçirmek, Rusya’ya erzak ve asker yardımı yapmak ve Almanya’nın müttefiki olan bir devleti savaş dışı bırakmak niyetiyle Gelibolu Yarımadasına asker çıkartmıştı. Balkan savaşlarında ağır yenilgiler alan ve askeri gücü büyük ölçüde yok olan Osmanlı ordusu 1915 – 1916 yılları arasında yaşanan Çanakkale Savaşı’nda adeta küllerinden doğmuş ve İtilaf Devletlerinin emellerini boşa çıkartmayı başarmıştır.

Birinci Dünya Savaşı boyunca saldırgan bir tutum izleyen İngilizler, Çanakkale’de büyük bir mağlubiyet yaşadıktan sonra yönlerini Irak Cephesi’ne çevirmişler ve hem Rusya’ya yardım edebilmek hem de petrol bölgelerine yakın olabilmek için açtıkları Irak Cephesi’nde de Osmanlı ordusuyla karşılaşmışlar ve unutamayacakları bir yenilgi alarak ikinci defa Osmanlı Devleti’ne boyun bükmek zorunda kalmışlardır.

Bağdat ile Basra arasında ve Dicle Nehri’nin kenarında yer alan Kutü’l Amâre stratejik önemi sayesinde İngilizlerin bölgeyi kontrol etmek adına işgal edecekleri mevki olmuştur. İngilizler Hindistan yolunun güvenliğini sağlamak, petrol yataklarına yakın olmak ve Arap aşiretlerini kendi yanlarına çekerek Osmanlı’ya karşı kışkırtmak istiyorlardı. Osmanlı Devleti ise Çanakkale’nin ardından Irak’ta da savaşın seyrini değiştirecek çok önemli bir cephe kurmuştu.

Ayrıca İngilizler II. Abdülhamit’in kurduğu Hicaz demir yolundan da rahatsız oluyorlardı ve içinde Hindistanlı Müslümanlarında bulunduğu bir birlikle Irak’a sefer düzenlemişlerdi. Bu sırada Osmanlı ordusu Irak’ta ki kuvvetlerini diğer cephelere kaydırmıştı bunu bilen İngilizler bu durumu fırsat bilerek Basra Körfezi kıyısında bulunan Fav şehrine asker çıkarttılar. Ardından Fırat ile Dicle nehirlerinin birleştiği Şattü’l Arap bölgesini ele geçirdiler.

İngiliz savaş tarihine “kuvvetsiz, teşkilatsız, komutansız Irak baskına uğramıştır.” şeklinde geçen bu İngiliz ilerlemesi aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu zor durumu ortaya koymaktaydı.

Osmanlı kurmayları bölgedeki İngiliz ilerleyişini durdurmak için yeni stratejiler geliştirmeye çalışıyorlardı ve bu kapsamda Teşkilat-ı Mahsusa’nın (İttihatçıların kurduğu Osmanlı Devleti’nin ilk istihbarat teşkilatı ve bugünkü Milli İstihbarat Teşkilatı’nın temeli) kurucularından Süleyman Askeri Bey’i, bir kısım kuvvetle birlikte bölgeye göndermişlerdi. Süleyman Askeri Bey, Osmanlı’ya bağlı Arap aşiretleri ile birlikte Rota mevkiinde İngilizleri durdurmayı başardı ancak İngilizler bu başarısızlığın ardından kuvvetlerini arttırarak yeniden harekete geçtiler ve Şuabiye Muharebesinde Osmanlı birliklerini yenmeyi başardılar. Süleyman Askeri Bey özellikle Arapların isteksiz savaşmaları neticesinde kaybedilen bu savaş sonrasında durumu hazmedemeyip maalesef kendi canına kıymıştır.

Süleyman Askeri Bey’in intihar etmesi üzerine bölgeye Sakallı Nurettin Paşa olarak ta bilinen Albay Nurettin Bey gönderildi. Kutü’l Amâre’de bir savunma hattı oluşturan ve İngilizleri burada karşılayıp ilerlemelerine engel olmak isteyen Sakallı Nurettin Paşa bu gayesinde maalesef başarılı olamadı ve Kutü’l Amâre İngilizler tarafından işgal edildi.

Bağdat’ı ele geçirmek isteyen İngilizler 6. Hint Tümeni Komutanı Charles Townshend’i görevlendirdi. İngilizlerin Bağdat’a ilerlemesi Osmanlı tarafında büyük bir panik yarattı ve hemen müstakil bir ordu kuruldu ve bu orduya 6. Ordu adı verildi, ordunun başına da Goltz Paşa diye bilinen Alman Mareşal Von der Goltz getirildi. İngilizler Bağdat’ı ele geçirip doğuda Osmanlı’ya karşı bir güç gösterisi yapmak istiyordu. Osmanlı ordusu ise Çanakkale cephesinde büyük bir bozguna uğrattığı İngilizleri bir kez daha bozguna uğratmak ve Bağdat’ı alınmaz kılmak istiyordu.

Sakallı Nurettin Paşa, Ordu Komutanı olarak İngiliz ordusunu Bağdat’ın güneyinde yer alan Selman-ı Pak’ta karşıladı ve Selman-ı Pak Muharebesinde Osmanlı Ordusu, İngilizleri bir kez daha mağlup etmeyi başardı. İngiliz generali Townshend komutasındaki İngiliz ordusu geri çekilmek zorunda kaldı.

İngiliz ordusunun Kutü’l Amâre’ye çekilmesiyle birlikte ibre tekrar Osmanlı lehine dönmüştü. Kutü’l Amâre’de İngiliz ordusuna 2 ay boyunca yetecek erzak vardı ve Kutü’l Amâre savunma savaşı yapmak için coğrafi olarak çok uygun bir yerdi. General Townshend İngiltere’nin 1 ay içinde kendilerine yardımcı kuvvet göndereceğinden emindi ve yardımcı kuvvet geldiğinde Osmanlı ordusunu dağıtacak askeri gücü elde etmiş olacağından emindi.

Ancak İngiltere’nin Irak’a sevk edecek herhangi bir askeri kuvveti yoktu ve Kutü’l Amâre’de kuşatılan İngiliz ordusunu kurtarması için Irak’ta ki diğer birlikler görevlendirildi. Bu birlikler 4 defa Osmanlı ordusuna saldırdılar fakat başarılı olamadılar.

Kutü’l Amâre’de mahsur kalan İngiliz ordusu kasabada bulunan 6 bin kadar Arap ahaliyi savunmanın bir parası haline getirmeye çalıştılar ancak önce Arapların bazıları daha sonra da Müslüman Hintli İngiliz askerleri taraf değiştirerek kaçtılar ve Osmanlı ordusuna dahil oldular.

Kutü’l Amâre’de yiyecekleri tükenmeye başlayan İngilizler atları ve katırları yemeye başlamışlardı. Artık açlıktan günde 20 asker ölüyordu. Bu sırada Goltz Paşa vefat etti ve yerine 6. Ordu Komutanlığına Halil Paşa getirildi. Halil Paşa, General Townshend’e teslim olmaları için bir mektup gönderdi, general ise 1 milyon İngiliz Sterlini karşılığında kendisinin ve askerlerinin serbest bırakılması istedi. Teklifi nazikçe reddeden Halil Paşa bu şanlı zaferi hiçbir şeyle değiştirmek istemiyordu. Bunun üzerine 29 Nisan 1916 Salı günü General Townshend ve emrinde İngiltere 6. Ordu teslim oldu. Binbaşı Nazmi Bey komutasındaki 3. Alay marşlar söyleyerek Kutü’l Amâre’ye girdi ve hükümet binasına Türk Bayrağını dikti.

13 bin kişilik İngiliz ordusu koşulsuz – şartsız bir şekilde Osmanlı ordusuna teslim oldu. Kutü’l Amâre, son derece güç şartlara ve imkansızlıklara rağmen kazanılan büyük bir zaferdir. Bu süreci yöneten komutanlarımızın askeri dehasının bu zaferde büyük bir yeri vardır. Sadece Kutü’l Amâre’de kuşatılan İngiliz ordusunu kurtarmaya çalışırken 20 bin İngiliz askeri hayatını kaybetmiştir. Çanakkale zaferinin ardından bir de Irak’ta İngilizleri yenilgiye uğratan Osmanlı ordusu İslam dünyasının üzerine kâbus gibi çöken İngiliz baskısının yerle bir olmasını sağlamıştır. İngiltere’nin cihan imparatorluğu unvanına ağır bir darbe indirilmiştir. İngiltere’nin Ruslara yapacağı yardım bir kez daha Osmanlı ordusu tarafından engellenmiş ve Birinci Dünya Savaşı’nın gidişatı bir kez daha Osmanlı tarafından İtilaf Devletlerinin aleyhine yönlendirilmiştir.

Kutü’l Amâre Zaferi Neden Unutturuldu

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İkinci Dünya Savaşı yaşanmış ve uluslararası dengeler tamamen değişmiş, yeni devletler ortaya çıkmış ve yeni stratejiler oluşmaya başlamıştır.

İçeride tarihi aktörlerin yani Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadronun tarihi kendi perspektifine göre yorumlaması sonucu Kutü’l Amâre Zaferi bir köşeye itilmiştir. Yani Kutü’l Amâre Zaferini kazanan komutanların hepsinin İttihatçı Paşalar olması ve hem Osmanlı’nın son dönemlerinde hem de Cumhuriyetin ilk yıllarında İttihatçılar ile M. Kemal Atatürk’ün siyasi olarak anlaşamıyor olması ve Halil Kut Paşa’nın, Enver Paşa’nın amcası olması bu zaferin Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra 1952 yılına kadar sadece askeriye içerisinde kutlanan bir zafer haline getirmiştir. Toplumun hafızasından hem bu önemli zaferin hem de bu önemli zaferi kazanan paşaların isimlerinin silinmeye çalışılması ne yazık ki söz konusu olmuştur. Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin NATO’ya üyelik süreci başlamış ve Osmanlı’nın İngilizleri ağır bir yenilgiye uğrattığı ve Birinci Dünya Savaşının seyrini değiştiren, İngilizler için yüz karası olan bu yenilginin kutlanmasına İngilizlerin baskısı ile 1952 yılında Adnan Menderes Başbakanlığındaki Demokrat Parti iktidarında ne yazık ki tamamen son verilmiştir.

Son birkaç yılda Türk milleti için çok şey ifade eden bu önemli zafer hatırlanmış ve tekrar milletçe kutlanılmaya başlanmıştır. Böyle önemli bir zaferin kutlanması ve hatırda tutulması tarihi bir görev ve sorumluluktur. Hiçbir uluslararası antlaşma ya da siyasi-askeri ortaklık bu zaferi gölgelememelidir.

Halil Kut Paşa’nın Kutü’l Amâre Zaferi sonrasında yazdığı günlük ordu emri:

Orduma

“Arslanlar!

Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum.

Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale’de ikinci vakayı burada görüyoruz. Yalnız süngü ve göğsümüzle kazandığımız bu zafer yeni tekemmül eden vaziyet-i harbiyemiz karşısında muvaffakiyet-i atiyemizin parlak bir başlangıcıdır.”

Mehmet Caner Çavuş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu