Bilim-TeknolojiYazılar

Gökyüzüne Bak Ayı Gör

 

Bir karartı vardı uzaklarda. Büyük bir toz bulutu sarmıştı ufku. Bir kalabalık… 9 ok atımı uzaktan geliyorlardı, adeta rüzgarla yarışırcasına. Her ne ise bu gelen, heybetiyle geliyordu. Kaygı, korku ve hüznü kovalarcasına… Tarifsiz alelade bir uğultu muydu bu ses yoksa anlamlı, coşkulu bir şeyler miydi hep bir ağızdan yükselen? Görülmüyordu ama bir şeyler vardı ruhlara huzur veren…

Mevsimlerden kıştı. Aylardan küçükay (şubat)… Koparılacak takvim yaprağı yoktu o günlerde. Hangi gündü bugün? Bir gündü… Kutlu gündü… Dedim ya mevsimlerden kıştı. Güneşin az kaldığı, yerin ayazlandığı, karanlığın arttığı günlerdi. İşte o kış güneşi artık batmaya yakındı doğunun doğusundan… En doğu neresiydi? Batı neresiydi? Güneş batmasına batacaktı ama biliyorlardı ki o gece gökyüzünün bayramıydı. En parlak, en görkemli haliyle o gece gökyüzünde Dolunay vardı.

Dumanlar tütüyordu çadırların arasından. Güzel kokular sarmıştı dört bir yanı. Balalar koşuşturuyordu birbirleri ardından. Yorulmuşlardı ama farkında değillerdi yorgunluklarının. Oynadıkları oyunlar, soğuktan kızarmış yanaklarından yansıyan mutluluk sanki hissettirmiyordu yorgunluklarını. Hiç çağırılmasalar bile sofraya, ne zaman yemek yiyeceklerini sormazlardı. Küçüğünden büyüğüne bir huzur hakimdi obaya.

Batıdan, güneşin kızıllaştırdığı ufuktan gelenler daha da belirginleşiyordu. Toz duman girdabından yükselen seslere kulak verdi obadakiler. Sesler neşeliydi, ekseriyetle her cenk dönüşü olduğu gibi. Ayrı ayrı ama ahenkli yükselen türküler şimdi daha da net işitilir olmuştu. Sağ ve sol uçlarda birer adam boyu yükselen sancaklar sanki bu coşkulu topluluğa eşlik edercesine dalgalanıyordu.

Serinleyen havaya yarenlik etmek istercesine bir esinti çıkmıştı. Çadırların işlemeli çevrelerini dans ettiriyordu. Sanki onlar da hazırlanıyordu akşamki şenliğe…

Güneş batmıştı artık. Son huzmelerini de toplayıp gitmişti yarınki sabaha… Büyük yastağaçlar üzerine yer sofraları kurulmuştu. Çocuklar en güzel kıyafetlerini giymişti. Aileler bu güzel sofrada buluşmaya hazırdı artık… Şimdi birlikteydi herkes, kopuzlar çalındı, yemekler yendi afiyetle… Vakur bir halde topluluğun en başında oturan, heybeti diğerlerine göre daha belirgin olan Kağan başını yukarıya kaldırdı. Yolunu kaybetmiş birkaç buluttan sıyrılan Dolunay tüm ihtişamıyla geceyi aydınlatıyordu. Herkes Kağan’a dikkat kesilmişti. Elini yukarı kaldırdı. İşaret parmağıyla Dolunay’ı göstererek, bu topraklardan, bu milletten, bu devletten sonraki nicelerinin yaşayacağı zaferleri işaret edercesine şöyle seslendi gür sesiyle: “Gökyüzüne Bak Ayı Gör.”

 

İşte o günlerden yaklaşık 1500 yıl sonra Anadolu’nun kutsal topraklarını yurt edinmiş o yüce milletin fertleri kazandıkları binlerce zafere, yaşadıkları binlerce fethe Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında bir yenisini daha eklemek için hazırlanıyordu. Bu kez hedef gökyüzünün ötesiydi…

Bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde (9 Şubat 2021) Milli Uzay Programı’nın tanıtımı yapıldı. Böylelikle Şanlıurfa’da üzerinde Göktürkçe, Gökyüzüne Bak Ayı Gör  yazılı monolitin de sırrı çözülmüş oldu. Merakla beklenen bu tanıtım öncesi malum hepimiz çok heyecanlıydık. Özellikle uzay ve ötesi, astronomi konuları insanlığın her daim ilgisini çekmiştir. Bu ilginin oluşmasına popüler kültür olarak bakıldığında medyanın büyük etkisinin olduğu görülmektedir. Fakat genel olarak uzayın gizemli ve sürekli keşfe açık bir yapıda olması bilimsel araştırmaları ve merakı tetikleyen konulardır. Sınırları bilinmeyen evren hakkında birçok bilimsel model ortaya atılmış olup bunlar üzerinde halen çalışılmaktadır. Tabi ki bu çalışmalar çoğunluğu itibariyle teorilere dayalıdır. Şuan insanlığın ulaşabileceği uzay sınırları günümüz teknolojisi ile bizlere belli sınırlamalar getirmektedir. Uzay ekonomisine ayrılan bütçe ile bu alandaki teknolojik gelişim ve sürdürebilirliğin de doğru orantılı ilerlediği görülmektedir. Bugün uzay harcamalarında ABD, Rusya, Çin gibi ülkelerin milyar dolarlarla anılan bütçeleri göze çarpmaktadır. Bu çalışmaların birçoğu daha uzun süreli ve daha yüksek kalitede çalışabilecek uydu sistemleri üzerine olmaktadır. Bu uydularla hedeflenen yüksek verimde görüntüleme ve haberleşmedir. Hatırlanacağı üzere yakın zamanda Türksat 5A uydumuzu uzaya gönderdik, ilk sinyalleri aldık. Ünlü girişimci Elon Musk’ın Space X firmasına ait Falcon 9 roketi ile Türkiye’nin 7. uydusu uzaydaki yerini aldı. Sırada yine heyecanla beklediğimiz, ilk yerli ve milli uydu projemiz olan Türksat 6A projemiz bulunmaktadır. Bu projeyle birlikte 2022 yılında dünyada haberleşme uydusu üreten 10 ülkeden biri olmuş olacağız. Yerli ve milli teknolojilerimiz hakkında ayrıca bir yazı kaleme alacağım.

 

(Şanlıurfa Göbeklitepe’deki Göktürkçe yazılı monolit-Fotoğraf Kaynak: NTV)

Biz şimdi gelelim güncel konumuza. Türkiye Uzay Ajansı nedir? Neden kuruldu? Milli Uzay Programıyla amaçlanan nedir? Ajansın resmi internet sitesi hesabında geçen ifadelere göre;

Türkiye Uzay Ajansı (TUA), uzay ve havacılık bilimi ve teknolojilerinde dışa bağımlılığı azaltmak, uluslararası alanda rekabet gücünü artırmak, bilimsel ve teknolojik altyapıyı oluşturmak ve her türlü yeni teknolojinin geliştirilmesi amacıyla Ar-Ge ve yüksek teknoloji girişimciliği destek programları hazırlamakla görevlidir.” Bu ifadeler ile ajansın temel hedeflerinin ne olduğu tam olarak anlaşılmaktadır. Milli teknoloji, yerli sermaye, güçlü altyapı ve uzay teknolojilerinde her daim ben de varım diyen bir Türkiye. Milli uzay programının işte bu temeller üzerine kurulduğu görülmektedir. Programa bakıldığında; “Dünya’daki gelişmeleri dikkate alarak, ülkemizdeki mevcut potansiyeli değerlendirmek üzere ülkemizin uzay politikaları alanındaki vizyonunu, stratejilerini, hedeflerini ve projelerini, koordineli ve entegre olarak yürütülmesine yönelik hazırlanmış kapsamlı bir projedir.” ifadeleri göze çarpmaktadır. (https://www.tua.gov.tr/tr) Türkiye’nin başta savunma sanayii olmak üzere her alanda millilik hamlesiyle sürdürdüğü teknolojik gelişmelerin devamı olarak karşımıza çıkan milli uzay programını, hem maddi hem de manevi anlamda çıtanın yükseklere çıktığının göstergesi olarak kabul edebiliriz. Programın tanıtımının yapıldığı gün hedef olarak belirlenen 10 madde oldukça dikkat çekiciydi. Bu maddeleri tek tek sıralayacak olursak;

  1. Uydu Üretimlerinin Tek Çatı Altına Toplanması ve Yerli Uydu Geliştirme Programı
  2. Ay Programı
  3. Bölgesel Konumlama ve Zamanlama
  4. Uzaya Erişim ve Uzay Limanı
  5. Türk Astronot ve Bilim Misyonu
  6. Uzay Havasına İlişkin Teknolojik Araştırmalar
  7. Uzay Nesnelerinin Yerden Gözlemi ve Takibi
  8. Uzay Sanayi Ekosisteminin Geliştirilmesi
  9. Uzay Farkındalığı ve İnsan Kaynağının Geliştirilmesi
  10. Uzay Teknolojileri Geliştirme Bölgesi

 

Program ile hedeflenen bu 10 maddeye bakınca heyecanlanmamak elde değil. Her bir madde ayrı ayrı ele alınması gereken çok büyük hedeflerden oluşmakta. Programın ve tüm maddelerin detaylarına daha önce linkini verdiğim ajansın sayfasından ulaşabilirsiniz. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını bizzat ilgilendiren bu konuyu incelemenizi tavsiye ederim.

Uzay teknolojilerine sahip olan ülkelere baktığımızda yarışın büyük olduğu görülmektedir. Ülkelerin her alanda güçlü olmalarının, temel bilimlerde yapmış oldukları çalışmalar ve buluşlarla doğru orantılı olduğu görülmektedir. Uzay teknolojileri konusuna baktığımızda da başta kendi branşım olan temel bilimlerden ‘Fizik’ ve ‘Mühendislik’ uygulamaları lokomotif konumunda bulunmaktadır. Astrobiyoloji ve astrokimya gibi konuların da evrenin oluşumunu anlama ve analiz etme çalışmalarında önemli yeri bulunmaktadır. Bu vesileyle son yıllardaki teknoloji tabanlı yarışların içinde yer almak, farklı keşifler yapabilmek ve ülke olarak dünyanın geleceğinde söz sahibi olabilmek adına bilimde farkındalık sahibi bireyler olmamız ve yeni nesilleri yetiştirirken de bu farkındalığı aşılamamız gerekir. Bu farkındalığı oluşturmak ise en başta toplumun her kesimine temel bilimleri sevdirmek ve benimsetmekten geçer.

Milli Uzay Programımızın ülkemiz adına hayırlı olmasını ve bu konu ile ilgili atılacak her bir adımın başarıyla sonuçlanmasını temenni ederim. Gökyüzüne bakıp Ay’ı görenlerden olmamız dileğiyle…

Misafir Yazar : Caner AZKESKİN

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu