ToplumYazılar

OTORİTEYE İTAAT ETME

OTORİTEYE İTAAT ETME

II. Dünya Savaşı birçok konuda insanlığı etkiledi. Özellikle Nazilerin neden olduğu katliamlar bilim insanlarını bu konu üzerine araştırmalar yapmaya yöneltti. Nasıl oldu da milyonlarca Nazi askeri insani ve ahlaki değerlerini göz ardı ederek verilen emirleri harfiyen yerine getirmeye çalıştı. Bu durumu anlamaya ve açıklamaya çalışan bilim insanlarından biri de Stanley Miligram’dır. Kendi adıyla anılan meşhur Miligram İtaat Deneyinde “İnsanlar neden itaat eder?” sorusuna cevap bulmaya çalışmıştır. Deneyin temel unsurlarından olan otorite kavramı oldukça önemlidir. Otorite; düşünce, fikir ve davranışı etkileme veya yönlendirme gücü olarak tanımlanmaktadır. Günlük hayatımızda farkında olmadan itaat ettiğimiz otoriteler davranışlarımızı yönlendirmektedir. Otorite, iki temel unsuru barındırır. Birincisi gücü uygulayan yani otorite, diğeri ise güce tabi olan itaat eden kişilerdir. Otorite ve itaat kavramlarının anlaşılması için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasıyla birbirine ilham veren ve öncülük eden Muzaffer Şerif’in “Grup Normunun Oluşması Deneyi”, Solomon Asch’in “Uyma Deneyi” ve Stanley Milgram’ın “İtaat Deneyi”dir. Konunun meraklıları diğer deneyleri de inceleyebilirler.

Bizim özellikle üstünde duracağımız Miligram’ın itaat deneyinin sonuçları ürkütücüdür. Deney o kadar sarsıcı bir etkide bulunmuştur ki, pek çok benzer deneyin yapılmasına, yüzlerce makalenin yazılmasına, ekonomiden hukuka kadar birçok alanda tartışılmasına, hatta bir filme bile kaynaklık etmiştir. Miligram’ın deneyi, yöntem konusundan tartışmalara yol açmasına rağmen sonuçları ve akla getirdiği yeni sorular nedeniyle büyük önem arz etmektedir.

Deneyin nasıl yapıldığına geçecek olursak; katılımcılar sıradan Amerikan vatandaşları arasından seçilmiş olup meselenin aslının gizlenmesi için katılımcılar “öğrenme ve hafıza” ile ilgili bir araştırmanın yapıldığını duyuran el ilanları ile bulunmuştur. Katılımcılara cezanın öğrenme üzerindeki etkisinin araştırıldığı söylenmiştir. Her bir araştırmada biri Miligram’ın ekibinden iki katılımcı yer almaktaydı ve hangisinin öğrenci hangisinin öğretmen olduğu hileli bir kura ile belirleniyordu. Gerçek katılımcı daima öğretmen rolünde, işbirlikçi ise daima öğrenci rolünde oluyordu. Ardından deney görevlisi öğrenciye öğretmenin gözleri önünde çok sayıda elektrot takıyor ve kuralları her ikisine de açıklıyordu. Öğretmen öğrenciye çok sayıda kelime çifti öğretecek ve öğrencinin her hatasında giderek artan voltajda elektrik şokunu öğrenciye verecekti. Deneyin bazı türevlerinde öğrenci “kalp rahatsızlığının olduğu için endişesini” dile getiriyor ve deney görevlisi “korkulacak bir şey olmadığını, şokun sadece acı verici” olduğunu açıklıyordu. Öğretmen, öğrenciyi göremeyeceği bir odaya alınıp “Elektrik Akımı Kontrol Paneli” olduğu söylenen bir kutunun önüne oturtturuluyordu. Panelin üstündeki şalterler 15 volttan başlayıp 450 volta kadar ulaşıyordu. Panelin üstünde volt değerlerinin yanı sıra “hafif şok”, “kuvvetli şok”, “aşırı derecede şiddetli şok” ve katılımcıyı tereddütte bırakacak şeklinde “tehlike xxx” seviyesine kadar ilerleyen bilgilendirici etiketlerde yapıştırılmıştı. Tahmin edileceği gibi öğretmen şok verdiğini zannetse de ortada elektrik şoku yoktu. İşbirlikçi öğrenci bilerek hata yapmaya başladıktan sonra düşük dozdaki şoklara hafifçe inleyerek tepki veriyordu, giderek artan dozdaki şoklara ise acı içerisinde bağırarak, duvarları yumruklayarak ve hatta kalp rahatsızlığını hatırlatıp “çıkarın beni buradan” şeklinde yalvarmaya başlıyordu. Bir noktadan sonra ise öğrencinin tepkileri kesiliyor ve diğer odadan hiç ses gelmiyordu. Öğretmen rolündeki katılımcı, öğrencinin durumunu kontrol etmek veya deneyden çıkmak istediğinde odada bulunan deney görevlisine döndüğünde “Lütfen devam edin.”, “Deneyin başarılı olması için devam etmelisiniz.”, “Devam etmeniz kesinlikle çok önemli.” ve “Başka seçeneğiniz yok, devam etmek zorundasınız.” cevaplarını sırasıyla alıyordu. Deney ya katılımcının dört kez sözlü olarak itiraz etmesiyle ya da artık sesi kesilen öğrenciye üç kez üst üste 450 voltluk şoku vermesiyle sona eriyordu.

Daha öncede söylediğimiz gibi deney yöntem açısından tartışmalara sebep olmuştur. Ancak biz açıklandığı zaman adeta bomba etkisi yapan sonuçlarına bakalım. Miligram deneye başlamadan önce akademisyenlere ve öğrencilere katılımcıların ne kadarının devam edip etmeyeceğini tahmin etmelerini istedi. Büyük çoğunluk bu sorusuna hayır şeklinde cevap verdi. Katılımcıların yalnızca çok az bir kısmının son aşamaya kadar gideceğini belirttiler. Dediğimiz gibi sonuçlar hiçte böyle değildi. Katılımcıların %65’i elektrik şoku vermeyi son aşamaya kadar sürdürmüştü. Öğrencinin kalp rahatsızlığı olduğunu iddia ettiği versiyonlarda ise son aşamaya kadar devam edenlerin oranı sadece %63’e düşmüştü. Tabi ki katılımcılar bunu soğukkanlılıkla yapmamışlardı; terlemişler, itiraz etmişler, hatta titremişlerdi. Fakat deney görevlisinin komutlarına itaat etmişlerdi. Rastgele seçilen bu sıradan vatandaşlar işkence ettikleri insanların çığlıklarına duymalarına rağmen sonuna kadar gitmişlerdi.

Miligram deneyin sonucunda şunu söylüyordu; “Sadece işlerini yapan sıradan insanlar sırf bir bilim insanı emretti diye herhangi bir kişisel husumetleri olmasa bile, korkunç bir yıkım sürecine alet olabilirler. Dahası, yaptıkları şeyin yıkıcı etkileri apaçık ortada olsa bile temel ahlak standartlarıyla uyuşmayan eylemlerde bulunmaları istendiğinde çok az insan otoriteye direnebilecek dirayete sahiptir.” Bu araştırmadan yola çıkarak Miligram “Araçlaşma Kuramı”nı ortaya atmıştır. Bu kurama göre kişi, otoritenin emriyle yaptığı eylemde amaç ve ahlak tartışmasını otoriteye bırakarak kendini davranışın sorumlusu olarak görmemektedir. Değerlendirme ve karar yetkisini otoriteye devreden kişi, kendi ahlak yargılarını değil, otoritenin emirlerini takip eder ve böylece tüm sorumluluk otoriteninmiş gibi düşünür. Nazi askerlerinin yaptığı “Görevimi yaptım.” savunması bir bahaneden çok, askerlerin düşünce yapısını ortaya koymaktadır. Tıpkı deneyin katılımcıları gibi kişisel duygular ile görev bilincini birbirinden ayrı kabul eden toplama kampı komutanları ve personelleri de otoriteye itaati ön plana almışlar ve sorumluluğu otoriteye bağlamışlardır.

Abdulkadir Özel

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu