Bi Gezgin

Pek Şanlı Urfa

Her köşesi tarihten izler barındıran, peygamberler şehri Şanlıurfa. Gezerken göreceksiniz ki her köşesi bir hikayeyi barındıran bir şehir. Geçmişle bağını asla koparmamış otantik kalabilmiş bir şehir. Harran, Halfeti, balıklı göl, son yıllarda özellikle göbekli tepe ile görülmeye değer bir şehir.

Benim ilk günüm balıklı göl ve çevresinde geçti çünkü aklımda Urfa kebabıyla çok da gezmek doğru olmazdı. İlk olarak kalacak bir yer önerisiyle başlayayım. Balıklı göle komşu, bölgenin kültürünü yansıtan bir otel El Ruha tercihiniz olabilir. Cumartesi akşamları sıra gecesi yapılması da bu otelin en güzel yanlarından biriydi. Otel içinde bulunan doğal mağaralarda yapılıyor hem de sıra geceleri ve gayet ekonomik fiyatlar karşılıyor sizi. Yine şehirde sıra gecesi yaşamak için Cevahir Han da tercih edilebilir. Ben otelin imkanlarından faydalandım.

Kahvaltımızı otelde yaptıktan sonra şehri yaşamaya başlıyoruz ve sabırsızlanıyoruz. İlk hedefim tabi ki balıklı göl oluyor ve burada çevrenizi küçük rehberler sarıyor. Siz balıklara yem atarken bölgenin çocukları gölün hikayesini anlatıyor. Dönemin kralı Nemrut bir rüyasını yorumlatır ve yorumlayan kişi “bu sene doğan bir erkek çocuk tarafından öldürüleceksiniz.” der. Hal böyle olunca Nemrut tüm erkek çocukları öldürtür. Aralarında Hz. İbrahim kalır ve annesi tarafından bir mağaraya bırakılır. Fakat 10 yaşında tekrar döndüğünde bu sefer de Nemrut tarafından günümüzde gördüğünüz kaleye çıkartılır ve şu an Balıklıgöl olan ateşin içine atar. Fakat Hz. İbrahim atıldığında ateşler su, odunlar ise balık olur. Balıklı gölün hemen yanında ufak bir göl daha var o da Aynzeliha gölü. Kral Nemrut’un kızı Aynzeliha, Hz. İbrahim’in ateşe atıldığını görünce o da arkasından atlar ve Balıklıgöl’ün hemen yanındaki göle düşer. O sırada da bu gölün oluştuğu söylenir. Bu gölün çevresinde bir çay bahçesi de bulunmakta.

Yine balıklı göl yakınlarında ziyaret edeceğimiz yer Mevlid-i Halil Külliyesi ve Dergâh Camii olmalı. Hz. İbrahim’in doğduğu mağara olarak biliniyor burası. Şehrin en önemli camisi olmasının yanı sıra buradan çıkan suyun zemzemden sonra en değerli, şifalı su olduğuna inanılıyor.

Şehrin önemli bir merkezi de Harran ovası. Bölgede ağaç yetişmemesi nedeniyle kerpiç olarak bilinen evlerden yapılan yapılardan bölgede 900’den fazla varmış. Bu evlerin en büyük özelliği ahşap malzemesinin olmaması, Günümüzde bu evlerde yaşayan insanlar hâlâ var. Harran da hâlâ yerleşim mevcut. Bölgede iki tane örnek Harran evi var. Amaç kültürü anlatmak, yaymak. Bunlardan birisi Harran House olarak geçen Harran Evi. Diğeri ise Harran Kültür Evi olarak geçen bir yer. Bu alanda yöresel kıyafetlerle fotoğraf çekilebiliyorsunuz.

 

Dünyanın en eski tapınağı olarak kabul edilen Göbeklitepe’de öyle güzel bir müze yapılmış ki hayret edersin. Dünyanın medeniyetine yön veren ve Mısır Piramitlerinden bile 6000 yıl eski olduğu değerlendirilen bu tapınakta son dönemin en güzel müzesi yer alıyor. Tüm dünyanın aktığı bir yere de bu yakışırdı zaten. Başlı başına bir ziyaret yeri olacak kadar kıymetli bir alan. Bu şehrin kıymetini katlarca artıran bir noktası daha diyebiliriz.

Elbette Urfa’ya kadar gelinir de Viranşehir ilçesi yakınlarında sabrın en büyük timsali Eyüp peygamber de ziyaret edilmezse olmazdı. Sağ olsun eskiden belde belediyesi olan Eyüpnebi’nin belediye başkanı şu anda da türbe ile alakadar oluyor. Bizle de alakadar olması ayrı bir mutluluk verdi tabi. Adını anmadan da geçmek olmazdı yapılan misafirperverliğin yanında.

Antep ile Urfa’nın kesiştiği yerde bir batık şehir. Merak uyandıran ziyaret edilmesi elzem bir yer. Oluşan göl üzerinde bölgenin eski sakinlerinin torunları, çocukları teknelerle turlar düzenliyor. Bizim teknenin kaptanıyla konuştuğumda aklımda kalan et etkili sözleri. Dede topraklarını suların altında bırakmak üzmüş, büyüklerinin mezarları da suların altında kalmış. Ama her şeye rağmen kendileri için bir ekmek kapısı olarak bakmaya da devam ediyorlar. Halfeti’de görebileceğiniz yerler Savaşan Köyü ve Rumkale. Savaşan Köyünde batık camiyi ister yanındaki kafelerden fotoğraflayabilir isterseniz tekneden görüntüleyebilirsiniz. Ben tekne turunu tercih ettim.

Bu güzergahı bir güne sığdırmak zor ama imkansız değil ben başardım ama yemek yemeyi akşama saklamak kaydıyla bunu yaptım. Ve tabi kaleden şehri seyretmeyi de akşama sakladım. Tekrardan Haliliye yani merkeze döndüğümüzde kebapçılarla dizilmiş bir sokak sizi adeta dumanıyla çağıracak. Balıklı gölün çevresinde çokça kebapçı bulabilirsiniz. Bu şehirde nerde olursa olsun kötü yemeğe rastlamadım ki ondan fazla yerde yemek tattım. Günün her vaktin yenilebilen ciğer ve kebabın türlü hali. Urfa’da kebap denilince de aslında akla ilk ciğer gelir. Buranın bir geleneği de fırına bol biberli içinde kuzu etleri olan tepsi götürmek. Ekmek aldığınız fırında pişirilen bu tepsi de afiyetle yiyebilirsiniz. Bostana salatası ise Urfa’nın sıcağında serin bir lezzet olur. Çiğ köftesi ise yumurtalı yapılır. Şıllık tatlısı ise adı enteresan tadı güzel bir tatlı.

Yemekleri yiyip karnınızı doyurunca tekrardan balıklı göle doğru yolumuzu çevirip bu esnada kapalı çarşıyı da gezebilirsiniz. Türlü baharatları ve nar ekşinizi buradan alabilirsiniz. Kaleye çıkarken yol üzerinde mağara içinde veya şehir manzarasında durup hem yemek yiyebileceğiniz hem de çay kahve içebileceğiniz mekanlar bulunmakta. Urfa’ya kadar gelince tabi ki içeceğiniz kahve acı mırra olacaktır. Eskilerde kalmış bir adet olsa da sakın fincanı masaya bırakmayın. Fincanı masaya bırakmanın cezası, fincanı altınla doldurmak veya kahve ikram edeni evlendirmek gibi cezaları var dikkat etmekte fayda var. Gayet sert fazlası çarpıntı yapabilir bu da mırra konusunda dikkat edilecek bir diğer nokta.

 

Karnımız tok sırtımız pek şehir manzarasına karşı GAP turumuzun bir durağı Urfa ziyaretimizi sonlandırıyoruz ama Güneydoğu Anadolu devam ediyor. Bir sonraki durağımız Mardin’de görüşmek üzere.

Kalın sağlıcakla.

Furkan Tandoğan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu