EdebiyatYazılar

Cumhuriyet ve Türkçe

Yazı dili olarak en az 1300 yıllık geçmişe sahip Türkçenin konuşma dili tarihi çok daha öncelere uzanır. İlk yazılı kaynaklardan olan Orhon Yazıtlarında kullanılan dilin işlekliği, akıcılığı, dildeki soyut kavramlar için kullanılan sözlerin özellikleri ve kimi ölü dillerdeki söz benzerliği göz önüne alındığında Türkçenin dört-beş bin yıllık bir konuşma dili tarihine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Yeryüzünde çok az sayıda dil, bu kadar tarihî derinliğe sahiptir. Kökleri binlerce yıl öncesine dayanan Türkçe, Türklerin değişik kültürlerle teması dolayısıyla pek çok dille etkileşim içerisine girmiş, söz (kelime) alışverişinde bulunmuştur. Zaman zaman etkilenme tek yönlü olmuş, dönemin baskın kültürlerinin etkisiyle Türkçeye yabancı dil öğeleri doluşmuştur. Bu olumsuz durum; kimi şair, yazar ve aydınların tepkileriyle karşılaşmışsa da Türkçedeki yabancı sözlere, yabancı dil birimlerine karşı en sistemli, en etkili ve sonuç verici çalışma Cumhuriyet döneminde olmuştur. Türkçenin bilim dili hâline gelmesi düşüncesi, Cumhuriyet döneminde gerçekleşmiştir. Türkçe üzerine bilimsel çalışmalar da Cumhuriyet döneminde yoğunluk kazanmıştır. Osmanlı devletinin son dönemlerinde ortaya çıkan ve giderek artan dil tartışmaları, Cumhuriyet döneminde de sürmüştür. Türkiye Cumhuriyeti’nde dilin bir devlet politikası hâline gelmesi ve bu alanda yapılan atılımlarla Türkçenin yeni bir evresi başlamıştır. Yıllardır tartışılan konular ve çözüm bekleyen sorunlar, Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün önce alfabe, daha sonra da dil alanında yaptığı devrimlerle çözülmüştür. Ancak, Türkçe üzerine yapılan tartışmalar bitmemiştir. Dilde bugün ulaşılan noktayı iyi kavrayabilmek, tartışmaların kökenine inebilmek için Cumhuriyet öncesi dil tartışmalarına, hatta Anadolu’da Türk yazı dilinin kurulduğu dönemde Türkçenin durumuna ve Türkçe konusundaki görüşlere de kısaca değinmek gerekir.

Türkçenin XIII. yüzyılda Anadolu’da yeni bir yazı dili olarak gelişmeye başladığı yıllarda Arapça ve Farsça bilim ve edebiyat dili olarak hüküm sürüyordu. Arapça veya Farsça yazmak üstünlük sayılıyordu. Zamanla Fars kültürünün etkisinin artmasıyla Farsça yazma eğilimi daha da arttı. Halk ise bu dilleri bilmiyor, Türkçeden başka dili anlamıyordu. Anadolu Beylikleri Dönemi’nde de Arapça ve Farsçayı bilmeyen Türk beyleri, edebî ve dinî ürünlerin Türkçeye çevrilmesine öncülük ettiler. İşte Karamanoğlu Mehmet Bey, böyle bir ortamda çok ünlü fermanını okutarak; divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka bir dilin konuşulmasını yasakladı.

Şairlerin ve yazarların bir bölümü Türkçe ile eser vermenin güçlüğünden yakınıyorlar, Türkçenin yetersiz olduğunu, darlığını dile getiriyorlardı. Buna en iyi örnek Hoca Mesut’un Türkçeye çevirdiği Süheyl ü Nev-bahâr’dır.

Birkaç yüzyıl Arapça ve Farsçanın etkisinde kalan Türkçe, Tanzimat Dönemi’nden itibaren aşamalı olarak kendi benliğine kavuşmaya başlamış, Cumhuriyet Dönemi’ne gelindiğinde Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı uygulamalarla bir dönüşümün (inkılabın) en etkili, en sıcak (hararetli) yılları yaşanmıştır.

Cumhuriyet dönemiyle birlikte Türkçe ve edebiyat öğretiminde bir milât başlamıştır. Bunun öncüsü de hiç şüphesiz Türkçenin ve Türklüğün en büyük sevdalısı Atatürk olmuştur. 1928’de yeni Türk alfabesinin kabulüyle birlikte bütün öğretim alanlarında olduğu gibi Türkçe ve edebiyat öğretiminde de önemli adımlar atılmış; zaman zaman yapılan atılımlar yeterli görülmeyerek daha etkili adımlar atılmıştır. Ancak bu olumlu gelişmelerin yanı sıra, bazı dönemlerde Türkçe ve edebiyat öğretimi çeşitli sebeplerle ihmal edilmiştir. Bu yazıda Cumhuriyet’in ilânından bugüne Türkçe ve edebiyat öğretiminin tarihî seyri anlatılmıştır.

Bazı dönemlerde gerektiği kadar önem verilmemiş, yanlışlıklar yapılmış, eksik verilmiş olsa da Cumhuriyetin ilânından günümüze Türkçe ve edebiyat öğretiminde çok önemli gelişmeler olmuştur. Hükûmetler değiştikçe değişen millî eğitim politikaları, çağın ihtiyaçlarına ve modern eğitim anlayışına cevap veremeyen öğretim programları Türkçe ve edebiyat öğretimini olumsuz yönde etkilemiştir. Bütün alanlarda başarılı olmanın yolu etkili bir dil ve edebiyat eğitiminden geçtiği için hemen her dönemde Türkçe ve edebiyat öğretimine önem verilmiş ancak uygulamadaki bazı eksiklikler ve yanlışlıklar beklenen hedeflere ulaştırıcı olmamıştır. Ancak yine de Türkçe ve edebiyat öğretiminde önemli aşamalar kaydedilmiştir. Eğitimde beklenen hedeflere ulaştırıcı olmada, hiç şüphesiz, en önemli işlev Türkçe ve edebiyat öğretimine düşmektedir. Bunun için de Millî Eğitim Bakanlığı hemen her dönemde olduğu gibi günümüzde de titiz ve özenli çalışmalarını sürdürmektedir. Gelecek daha güzel olacaktır. Türkçeye ve Türk edebiyatına hizmeti Nihad Sami BANARLI’nın ifadesiyle “bir ibadet gibi” bilenler oldukça geleceğimiz daha aydınlık olacaktır.

Cumhuriyet, milletin iradesini birçok gölgeden kurtararak yalnızca özgürlüğün gölgesine emanet etmiştir. Asabiyesinin gereği Türk, koyun sürüsünün rahatı için gölgesine; vatanın istikbali uğruna serdengeçti oldukları için başbuğlarının gölgesine ve istiklalini temsil ettiği için yalnızca ay yıldızın gölgesine sığınmıştır. Al bayrağın gölgesinde, dil şuuru her zaman canlı tutmak dileğiyle…

 

Mehmet Akif Sadan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu