bi Öneri

Kayıp Bir Kitabın İzinde: Bir Yüzyılın Hikayesi

Amin Mauloof Lübnan’lı bir yazar. Kaleminin güçlü olduğu tartışılmaz. Lakin kaleminden daha güçlü bir silahı var Maalouf’un. O da kurgu yeteneği.

“Atlas Okyanusu’nun dibinde bir kitap yatıyor. Anlatacağım işte onun hikayesi.” Diyerek başlıyor Amin Maalouf kitabına. Bu kitap Ömer Hayyam’ın rubaiyat adlı eseri ve başlıyor yazarımız Hayyam’ın Rubaiyat adlı eserinin izinden bize 11. yüzyılı sunmaya.

Bir yüzyıl düşünün. Yaşanan olaylar üzerinden yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen hala konuşuluyor ve tartışılıyor. Bir yanda Haşhaşi tarikatının kurucusu Hasan Sabbah, diğer yanda Selçuklu’nun büyük emiri Nizamül Mülk. Öte yanda da rubai ve şiirde asırlardır konuşulan bir isim; Ömer Hayyam.

Biri Selçuklu’nun kudretli veziri, diğeri bir astronom, bir diğeri ise devletin istihbarat yetkilisi olup o görevden azledilen, sonrasında tarihte herkesin adını duyduğu fedailerinin lideri.

Semerkant ikliminde geçen bu hikaye yukarıda saydığım üç isim arasında geçen bir yüzyılı anlatıyor. 11. Yüzyıl ve bu yüzyılın tüm renklerini sunuyor okuyucuya. Hem de o kadar güzel anlatıyor ki kendinizi hem dönemin şehir ve kültür iklimine kaptırıyorsunuz hem de Hayyam’ın gözünden o siyasi entrikaları ve yaşanan olayları izliyorsunuz.  Özellikle kitabın Hayyam ekseninde kaleme alınması da bir başka güzellik. Çünkü bugün dahi rubaileri hala tartışılan Hayyam’ın hayatına da bakma fırsatınız olacak. Tek solukta okuduğum ve sayfasını kapatınca devamını merak ettiğim pek az kitap oldu çünkü hayatımda. Kitapta aşktan edebiyata, siyasetten istihbarata, güç savaşlarından esarete birçok duyguyla karşılaşacaksınız.

Elbette ki kitap bir tarih kitabı değil. Her roman gibi içerisine bir sürükleyicilik katılmış ve bu bakımdan tamamen tarihi gerçekleri yansıtıyor diyemeyiz. Ancak okurken kendinizi o iklimde hissedeceğinize söz bile verebilirim.

Amin Maalouf’un konuya ne kadar hakim olduğu da tartışılmaz. Açık söylemek gerekirse roman okumayı pek seven bir okuyucu değilimdir. Lakin boş bir vaktimde elime geçen bu kitabı bitirdikten sonra “neden daha önce okumadım?” diye hayıflanmadım değil.

Rubai ve şiirleriyle anılan Ömer Hayyam’ın Hasan Sabbah ile olan diyalogları, Hasan Sabbah’ın Haşhaşi yapılanması, Nizamül Mülk’ün öldürülmesi, kitabın en güzel yanı da okuyucunun gözünün önünde canlanan sahneler oluyor. Türkçe çeviri meselesi zor ve ehemmiyet isteyen bir iştir. Her çevirmen bu hissi yaşatamaz. Bu nedenle Ali Berktay’ın da hakkını teslim etmek gerek.

Özetle film tadında bir kitap sunuyorum size kıymetli takipçilerim. Eğer biraz tarihe biraz da doğu kültürüne ilginiz varsa bu kitaptan sonra bana teşekkür edeceğinize de eminim. Zira 11. yüzyıl gerçekten çok büyük gizemlerle dolu ve o yüzyılın hikayesi de okunmaya değer.

Yakup Kaya

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu