bi Öneri

Eğitimciyim Ben Tüccar Değilim!

Ramazan ayı ve karantinaların sonuna doğru yaklaşırken, bayram karantinasında bayram şekeri tadında birkaç film derledim sizler için. Öğretmenliğin sadece “Ben anlatır maaşımı alır giderim, siz derdinize yanın.” klişesinden çok, kalplere dokunmak olduğunu ve çocukla çocuk olunabileceğini ve çocuklarında birer birey ve geleceğin yetişkinleri olduklarını bizlere gösteren, bizim de kalplerimize dokunacak filmlere gelin birlikte bakalım.

Ölü Ozanlar Derneği (1989)

50’lerin Welton Akademisi, ciddi, disiplinli ve akademik çevrelerde saygınlığı yüksek olan bir okuldur. Okul yönetiminin muhafazakâr ve ortodoks tavırları okulu öğrenciler için sıkıcı ve bunaltıcı bir hale getirmektedir. Fakat yeni İngilizce öğretmeni John Keating’in (Robin Williams) okula atanmasıyla çok şey değişecektir. Kitapları yırtan, masaların üzerinde gezen, adeta öğrenci ile öğretmen arasındaki “4. Duvar” tabirini yıkan bir öğretmen bu Keating. Sıra dışı tutumları ve başkaldırışı çocuklarında hayata bakışını değiştirecektir.

Sakıncalı Düşünceler (1995)

Gerçek bir hayat hikayesine dayanan bu inanılmaz öyküde Michelle Pfeiffer, Amerikan Deniz Kuvvetleri’ndeki görevinden ayrıldıktan sonra, belalı ama gerçekte zeki öğrencilerden oluşan bir sınıfa atanan deneyimsiz öğretmen Lou Anne Johnson’u canlandırıyor. Geleneksel metotlarla öğrencilerine ulaşamayan Bayan Johnson, kalıplara meydan okuyarak kendi kurallarını kendi yaratır. Bu süreçte onları bir yandan içlerindeki potansiyeli keşfetmeleri için motive eder, bir yandan da yavaş yavaş kendine güven duygusu aşılar. Star bir oyuncunun performansıyla daha da güçlenen, alkışlanacak bir yapıt olan “Sakıncalı Düşünceler” uzun süre unutamayacağınız bir film.

Özgürlük Yazarları (2007)

23 yaşındaki idealist genç öğretmen Erin Gruwell (Hilary Swank), ilk ders günü için Wilson Lisesi’nin kapısından adımını atarken içine girmekte olduğu yepyeni dünyayı kucaklamaya hazırdır. Sınıfında çok çeşitli ırk ve toplum katmanlarından gelen sorunlu öğrenciler vardır. Hepsinin de günü yaşamaktan başka umudu, beklentisi kalmamış gibidir. Gençlerin durumuna yüzeysel bakınca, paylaştıkları tek şey birbirlerine karşı nefretleridir. Fakat bu nefretlerini kağıda dökmeleri istendiğinde belki de tüm dünyayı değiştirecek bir hikaye ortaya çıkmakta.

Muhteşem Münazaracılar (2007)

Teksas’ta, siyahi öğrencilerin çoğunlukta olduğu Wiley College’de profesör olan Melvin B. Tolson’un (Denzel Washington) gerçek yaşam hikayesi…

Profesör Tolson, eğitim eşitliğinden fazla yararlanamayan öğrencilerinin gelişimine katkı sağlamak için bir tartışma grubu kurmaya karar verir. İlk başta ifade güçleri sınırlı olan bu öğrenci topluluğu, giderek kelimelerin gücünü öğrenmeye başlar. Kendi dönemlerindeki toplantılarda yükselmeye başlayan Wiley Koleji tartışma grubu bir süre sonra Harvard’ın en güçlü rakibi olacaktır.

İki Dil Bir Bavul (2008)

Üniversiteden yeni mezun olmuş ve uzak bir Kürt köyüne atanmış Türk öğretmenin bir yılını, onun okula yeni başlayan ve Türkçe bilmeyen çocuklarla yaşadıklarını anlatır. Bir yıl boyunca öğretmenin farklı bir topluluk ve kültür içindeki yalnızlığına, çocuklar ve köylülerle yaşadığı iletişim problemine, çocuklardaki değişime tanık oluruz. Bu süreç boyunca öğretmen ve çocuklar birbirlerini yavaş yavaş tanımaya ve anlamaya başlarlar.

Ve tabi ki es geçemeyeceğimiz bir başyapıt:

Hababam Sınıfı (1975)

            Rıfat Ilgaz’ın ölümsüz eserinden uyarlanan, Türk sinema tarihine damga vurmuş bir başyapıt. Oyuncuların çoğunun gazete ilanı ile bulunup seçildiği, Kemal Sunal, Tarık Akan, Halit Akçatepe ile birlikte diğer seçilen kastın birbirlerine alışması ve kaynaşması için yurtta kalıp birlikte maç yaptığı bir film. Üstat Ertem Eğilmez imzası taşıyan bu filmin en önemli özelliklerinden birisi sizi müziği ile yönlendirebilmesi hem de bunu özgün bir şekilde üretilen Melih Kibar besteli bir şarkıyla yapması. Hızlı çalındığında izleyici neşelendiren yavaş çalındığında ise hüzünlendiren bir müzik. Bu sinema tekniği üzerine yıllar sonra okullarda ders bile okutulacaktır kaldı ki sadece bu filmde değil Gülen Gözler, Bizim Aile, Aile Şerefi ve birçok filminde kullanmıştır bu taktiği Ertem Hoca.

Öğretmenlik dünya üzerinde annelik ve babalıktan sonra en önemli mertebedir.1995-2007 arası çıkmış bu filmlerden tarih olarak çok önce fakat vizyon olarak çok ilerde bir filmi en sona bıraktım ki, kendimizi eleştirme vaktimizin geldiğini düşünüyorum. Devam filmi niteliğinde Ertem Eğilmez’in çektiği diğer Hababam Sınıfları hariç, hiçbir Hababam Sınıfı eski tadını vermemektedir. Çünkü eski filmlerde görmeye alışık olduğumuz haylaz, düzeni bozan ama hocasına hiçbir saygısızlıkta bulunmayan ve kalp kırmayan öğrencilerin yerine tam tersi bir nesil oluşturuldu. Diğer taraftan yakın zaman da internetteki bir platformda çıkan yerli yapım dizide de nasıl bir nesil ortaya koyduğumuz aşikâr. Uzun saçla okula giden, öğretmenlere aleni küfürler savurup hakaret eden bir nesil.

Sonuç olarak aslında olmamız gereken yeri kendimiz belirlemeye çalışırken olmamamız gereken yerlere demir atıyoruz. Olması gerekeni olmaması gereken pencereden popüler kültür ile harmanlamaya çalışıyoruz. Boş verin bunları, biz eski hocalarımızı ve eski Hababam Sınıfımızı geri istiyoruz.

Emir ERDİN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu