Bilim-TeknolojiYazılar

Yapay Radyasyon Kaynakları

Geçtiğimiz hafta doğal radyasyon kaynaklarından bahsetmiştik bu hafta da yapay radyasyon kaynaklarını inceleyelim. Canlıların yaşamını etkileyen doğal radyasyon kaynakları gibi yapay radyasyon kaynakları da vardır. Uluslararası atom enerji ajansının verilerine göre bu iki kaynak kıyaslandığında, bir insan %85 oranında doğal radyasyona maruz kalırken %15 oranında yapay radyasyondan etkilenmektedir.  Yapay radyasyonda uygulanacak doz miktarı kontrol edilebildiğinden dolayı oran bu kadar küçüktür.

Yapay radyasyon kaynakları doğada mevcut olmayan, gelişen teknolojiyle birlikte insanların ürettiği ve çeşitli ihtiyaçlar sebebiyle kullandığı kaynaklardır. Bu kaynaklar birçok işin daha kolay yapılmasına olanak sağlar. Maruz kalınan yapay radyasyonu medikal (tıbbi) kaynaklar, endüstriyel uygulamalar, nükleer kaynaklar, tüketici ürünlerinde kullanılan radyoaktif maddeler gibi çeşitli başlıklar altında inceleyebiliriz.

Medikal (Tıbbi) Kaynaklar

Tıbbi kaynakların kullanım amacı radyasyonla görüntü elde ederek teşhis koymak ya da hücre ve tümörleri tedavi etmektir. Radyasyonun tıbbi alanda halen kullanılmakta olan ve gün geçtikçe geliştirilen en eski çeşidi X ışınları diğer adıyla Röntgen ışınlarıdır. Bu ışın radyasyon içeren, gözle görülmeyen ve insan vücudundan geçebilen özelliğe sahiptir. Genellikle teşhis amaçlı kullanılan bu ışın heterojen yapıya sahip insan vücudunun içyapısını incelemek için kullanılır. Vücuda belirli bir dozda gönderilen ışın kemik dokuya çarptığında farklı, kas dokuya çarptığında farklı görüntüler meydana getirir. Bu durum teşhisi oldukça kolaylaştırır. Bu ışınlar röntgen cihazı, bilgisayarlı tomografi, anjiyografi ve mamografi tetkiklerinde bulunurken, ultrasonografi ve manyetik rezonans görüntülemede bulunmazlar. Bilmemiz gereken en önemli ayrıntı ise X ışınlarının uygulama bittiğinde vücutta kalmıyor olmasıdır. Yani bu tetkiklerden geçen bir insan uygulama bittikten sonra dışarı radyasyon taşımamaktadır.

 

Ayrıca nükleer tıp adı altında hastanelerde gördüğümüz farklı bir tanı tedavi yöntemi de vardır. Bu yöntemde incelenecek organa radyoaktif çekirdekler gönderilir ve bu çekirdeklerin incelenecek dokuda bir ilaç yardımıyla toplanması sağlanır. Radyasyon görüntüleme kameraları yardımıyla ilacın vücuttaki dağılımına göre tanı ve tedavi gerçekleştirilir. En sık kullanılan görüntüleme yöntemlerinden biri PET (Pozitron Emisyon Tomografisi) uygulamasıdır. Bu uygulamada en sık kullanılan radyoaktif çekirdek (radyonüklid) Teknesyum-99m’dir. Bu çekirdeğin tercih edilmesinin sebebi, kolay elde edilebilmesi, yaklaşık altı saat gibi uygun bir yarı-ömrünün olması ve vücudun beyin, karaciğer, böbrek gibi çok farklı organları ile ilgili teşhisler için uygulanan ilaçlar ile birlikte kullanılabilir olmasıdır. Nükleer tıpta uygulanan radyoaktif maddeler bir süre daha vücutta kaldığı için hasta belli bir süre daha dışarıya çıkarılmamakta, hatta bu kişilerin idrarları, dışkıları bir süre korunmakta, zararsız seviyelere çekildikten sonra da atılmaktadır.

 

En yaygın yöntemlerden diğeri ise genellikle kanser hastalarının tedavisinde kullanılan radyoterapidir. Tümörü öldürmek ve zararlı hücreleri etkisiz hale getirmek amacıyla kullanılır. Bu yöntem insanları yüksek miktarda radyasyon dozuna maruz bıraktığından dolayı son çare olarak kullanılmaktadır. Tedavi için kanserli organa radyasyon verilirken diğer sağlam doku ve organlara da zarar verebilir. Çünkü bu tedavi yönteminde kullanılan radyasyon miktarı diğerlerine göre kat kat fazladır. Bunun önüne geçebilmek için kanserli organa farklı noktalardan ışınlar gönderilir. Bu tedavide kobalt-60 izotopu kaynaklı gama ışınları kullanılır.

Endüstride Kullanılan Kaynaklar

Radyasyon endüstriyel alanda oldukça sık kullanılmaktadır. Bunların en yaygını makine aksamları, borular, buhar kazanları, uçak gövdeleri gibi cisimlerin hata içerip içermediğini keşfetmesidir. Bunlar için özel x ışınları gönderen cihazlar üretilmiştir. Bu cihaz incelenecek cisimde mikro hasar tespiti yapma özelliğinde sahiptir.

Ayrıca radyonüklid adı verilen bir cihaz ile demir, çelik, kağıt gibi ürünlerin üretim aşamasında yoğunluk, nem denge oranına bakmak, kömürde bulunan ve asit yağmurlarına sebep olan kükürt ve azot miktarlarını ölçmek, kayaların yoğunluk ve kimyasal elementlerini saptamak için radyasyondan yararlanılır.

Nükleer Kaynaklar

Öncelikle nükleer enerjiyi tanımlayacak olursak, ağır radyoaktif atomların bir çarpışma sonucu daha küçük atomlara bölünmesi (fisyon) veya hafif radyoaktif atomların birleşerek (füzyon) ağır atomlar oluşturması durumunda çıkan enerjiye denir diyebiliriz.

Günümüzde sıkça karşılaştığımız konulardan biri olan nükleer güç santralleri şu anda dünyada %16’lık bir oranda enerji üretimi sağlamaktadır. Bu santraller Uranyumdan oluşan nükleer santral yakıtının madenciliği, işlenmesi, santralde kullanılması ve atık haline geldikten sonra depolanması esnasında çevreye çok az miktarda radyoaktif madde saçar. Bu saçılma dolaylı yollardan insan vücuduna ulaşabilir olsada oldukça küçük bir miktardır. Meydana gelebilecek kazalar sonucunda ciddi bir zarar ile karşı karşıya kalınabilir. Geçmişe bakıldığında Windscale, Three Mile Island ve Çernobil reaktörlerinde meydana gelen kazaların sonucu günümüze bile ulaşmıştır. Bu tarz kazaların tekrarlanmaması için oldukça fazla önlem alınmalıdır.

Ayrıca bomba denemeleri sonucu meydana gelen radyoaktif serpintiler, radyoaktif çevre kirliliğine neden olan en büyük yapay radyasyon kaynaklarından biridir.

Tüketici Ürünlerinde Kullanılan Kaynaklar

Günlük yaşantımızda kullandığımız fosforlu saatler, televizyonlar, fön makinesi, floresan lambalarının başlatıcıları, cep telefonları gibi malzemelerde de radyasyon bulunabilir. Bu ürünlerin radyasyon miktarı tıbbı kaynaklarla kıyaslandığında yok denecek kadar azdır.

Üniversiteler ve diğer araştırma merkezlerinde de fizik, madencilik, metalürji, biyoloji, tıp, tarım, çevre, jeoloji, kimya alanlarında radyasyon kaynakları araştırma amaçlı olarak kullanılmaktadır. Bu araştırmalar sonucunda yeni metotlar ve ürünler geliştirilmektedir. Her geçen gün canlıların sağlığını daha az tehlikeye atmak amacıyla yapılan bu çalışmalar artmaktadır. Sağlıklı günlerde görüşmek dileğiyle…

Banu Kevser Akçay

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu