Bilim-TeknolojiYazılar

Plastik Dünya

İnsanoğlu evvelinden beri kendine yarar sağlayacak, iş gücü veya maliyeti düşük malzeme üretmek ve geliştirmek için çok çabalamıştır. Plastikler de bu amaçla geliştirilen polimer malzemelerdir. Sanayide ve günlük hayatta çok kullandığımız, maliyeti düşük birçok ihtiyacı karşılayabilecek şekilde çok sayıda farklı türe sahiptir ve kolayca temin edilebilir. Plastiğin yapısı polimer olarak adlandırılan küçük tekrarlanan birimlerden oluşan kompleks moleküllerden oluşur. Çok eski tarihlerde kullanılan polimer malzemelerin başında selüloz, nişasta, doğal kauçuk vb. gibi doğal polimerler gelir. Günümüzde doğal polimerler, işlenme zorluğu ve bazı fiziksel, kimyasal ve mekanik özelliklerinin yetersiz olmasından dolayı yerlerini yarı sentetik ve sentetik polimerlere bırakmıştır. Doğal polimerlerin yapılarının değiştirilmesiyle oluşanlara yarı sentetik denilirken, tamamen endüstride sentezlenenlere ise sentetik polimerler denir.

Dünya üzerinde her yıl yaklaşık 300 milyon ton plastik üretiliyor. Ancak yaygın olarak kullanılan plastiklerin hiçbiri doğada kısa sürede kendiliğinden parçalanarak yok olmuyor. Tabi biyoplastikler gibi doğada parçalananlar da mevcuttur. Fakat çok yeni bir buluş olmasıyla birlikte bunların da doğada çözünme süreçleri en az iki yılı bulmaktadır. Plastiklerin bilinçsiz tüketimi her ne kadar doğaya zarar verse de bilinçli tüketildiği takdirde hayatı kolaylaştırmak adına yapılan en önemli buluşlardan biridir. Hiç dikkat ettiniz mi? Günlük yaşamda etrafta gördüğümüz her üç nesneden ikisi plastik içermektedir. Su, süt, içecek, deterjan vb. sıvıların paketlenmesinde kullanılan plastik şişeler genellikle polietilen (PE), polietilen tereftalat ( PET) ve polipropilen (PP) den; köpük bardak, tabaklar, özellikle elektronik cihazların darbelerden korunması amacıyla paketlemede kullanılan köpük malzemeler ise polistiren(PS) den;  boru ve tesisat malzemeleri ile kapı ve pencere profilleri, kan ve kan ürünlerinin torbalarında ve kateter gibi ürünlerde  polivinil klorür (PVC) en yaygın kullanılan polimerlerdir.

Gelelim plastiği neden gündemime aldığıma; “Coronavirüs tedbirleri plastik kullanımına olan talebi artırdı. Porselen, cam, metal tabldot kullanımından uzaklaşan vatandaş, en çok plastik bardak kullanmayı tercih etti. Bu durum plastik üretiminde 2 haftada yüzde 25 oranında artışa sebep oldu.”  29 Mart 2020 de yayınlanan bir gazetenin başlığı, bu bilgilendirmeyi yapan ise PAGEV (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı) kurumsal iletişim yönetmeni. Bu gazete haberi, bize pandeminin yanında bir tehlike ile daha karşı karşıya kalacağımızın sinyalini verir nitelikte. Belki bugün değil ama ileride bizi bekleyen tehlikenin farkında mıyız? Bu pandemi sürecinde Türkiye’de olduğu gibi Avrupa’da da tek kullanımlık plastikler ve gıda ambalajlarının kullanımı artış gösterdi. Firma yemekhanelerinde tek kullanımlık plastiklere geçildi. Karantina bölgeleri ve toplu yaşam alanlarının yanı sıra insanlar evlerinde bile tek kullanımlık ürünleri tercih eder hale geldi. Gıda, temizlik, medikal ve hijyen ürünlerine olan talepteki artış doğal olarak plastik üretimini de oldukça arttırdı.  Bunun bize ne gibi zararı var? Ne güzel işte üretim artmış, insanlar hijyene önem vermişler diyebiliriz ama doğaya verdiği zararı düşünüyor muyuz? Bu zararı gerek çevre mühendisleri gerek çevre kimyacıları ve çevreciler üstüne basa basa her fırsatta dile getiriyorlar peki biz bunlara kulak veriyor muyuz? Sadece karada değil okyanuslardaki tehlike de oldukça vahim durumda. Bunlardan en büyüğü Kuzey Pasifik’teki “Büyük Pasifik Çöp Alanı (7.kıta)” olarak isimlendirilen bölge. Türkiye’nin yüzölçümünün yaklaşık iki katı genişliğindeki bu alanda 80.000 ton (1,8 trilyon adet) plastik atık olduğu tahmin ediliyor. Evlerimize çekildiğimiz bu dönemde sosyal medyada gördüğümüz; ormanların, denizlerin, dağların, gökyüzünün asıl sahipleri olan canlıların, doğanın tadını çıkardıkları sevimli görüntüleri bize tebessüm ettirse de aynı zamanda bizi, doğaya verdiğimiz zararlar hakkında düşündürmeli.

Artık başımıza gelen her şeyden bir ders çıkarmamız gerekmiyor mu? Peki neden hala bilinçli üretip bilinçli tüketmeyi ısrarla reddediyoruz. Bunca zamandır demek ki yanlış yapıyoruz, artık bilime kulak vermenin zamanı gelmedi mi? Bilim insanları, plastiklerin sebep olduğu kirliliğin üstesinden gelmek için tekrar tekrar geri dönüştürülebilir ve biyolojik olarak parçalanabilir özellikte plastiklerin geliştirilmesiyle  geri dönüşüm sürecini daha verimli hale getirmeye yönelik araştırmalar yapmaya devam ediyor. Gelin biz de bilimin yol gösterdiği şekilde, plastik tüketimimizi minimum düzeyde tutup bu konuda bilinçlenerek, yaşadığımız ve diğer canlılarla paylaştığımız doğamızı koruyalım.

Bilimin ışığında birlikte yürümek olmak dileğiyle.

Berna Yıldız

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu