Bilim-TeknolojiYazılar

Asteroit Madenciliği

 

Asteroit madenciliği ya da uzay madenciliği, asteroitlerden ve dünyaya yakın küçük gezegenlerden hammadde çıkarılması işleminin adıdır. Asteroit madenciliği, asteroitlerden mineral ve gaz, uzayda inşa edilecek yapılarda kullanmak üzere demir, nikel ve titanyum, astronotların bu yapılarda çalışmalarını devam ettirebilmeleri için gerekli su ve oksijen, roket yakıtında kullanmak için hidrojen ve oksijen temin etmek gibi görevler üstlenir. Uzay araştırmalarında bu aktivitelere “yerinde kaynak temini” denir.

Asteroit nedir?

 

Bu soruyu cevaplamak için, Güneş Sistemi tarihini biraz inceleyelim. Yaklaşık 4,6 milyar yıl önce güneşimiz, merkezde yerçekimi çöküşü yaşayan bir gaz ve toz bulutsusundan oluştu. Yaygin olan modele göre gaz ve toz bulutsusunun merkezindeki birçok malzemeyi tüketen Güneş dönmeye ve katılaşmaya başlarken çevresindeki büyük parçalar ise gezegenleri oluşturdu. Bir araya gelemeyenler ise soğuyup katılaşarak kalan mazleme olarak evrene  dağıldı.

Mevcut astronomik modellerimize göre asteroitler, Güneş Sisteminin oluşumundan kalan malzemedir. Bu bağlamda, Dünya gibi asteroitler ve gezegenler aynı başlangıç ​​malzemelerinden oluşmuştur.

  • Asteroid kuşağı bilinen asteroidlerin büyük bölümünü içerir. Boyutları 1 kilometreden büyük objelerin sayısının 1.1 ve 1.9 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir.
  • Truvalılar (Trojanlar) olarak bilinenler ise gezegenlerin ve uyduların yörüngelerini stabil Lagrangian4 ve 5 bölgelerinde paylaşırlar. Bu bölgeler gezegenin bulunduğu konuma kıyasla 60 derece ileride ve/veya geride aynı yörüngede bulunurlar.
  • Dünyaya-yakın asteroidler (Near Earth asteroids – NEAs) dünya ile kesişen veya yakın yörüngelere sahip olanlardır. Yaklaşık 12.000 tanesini takip etmekteyiz, bunlara boyutları 1 kilometre üzerinde olanların %90’ının keşfedildiği düşünülmektedir.
  • C-tipi asteroidler, en bol olanlarıdır ve bütün asteroidlerin %75ini oluştururlar. Karbon ve su içeren mineraller bakımından zenginlerdir. Ayrıca çok miktarda organik karbon, fosfor ve gübreleme amacıyla kullanılabilecek temel bileşenleri de barındırırlar.
  • S-tipi asteroidler, kayalık yapıya sahiplerdir temel olarak demir ve magnezyum silikatları içerirler. Ayrıca yapılarında nikel, kobalt, altın, platin, rodyum barındırırlar.
  • M-tipi asteroidler,nadir kayalardır ancak S-tipine kıyasla 10 kat daha fazla metal içerirler.

 

Son 9 senedir bütçe sıkıntısı çekmesi sebebiyle uzaya mekik gönderemeyen ve yakın zamanda da sivil uzay turizminin temeli olan Space-x firmasının çalışmalarını yerden destekleyen NASA her geçen gün yaptığı keşiflerle ufkumuza ufuk katıyor. Ancak bu sefer yaptıkları bütün dünyanın hayatını değiştirebilecek bir keşif. NASA’nın uzayda yaptığı keşif bir asteroid; Psyche 16. Psyche 16’da bulunanlar ise hepimizi şaşırtıyor. NASA, Psyche 16 asteroidiyle ilgili müthiş bir öngörüde bulundu. Uzaydaki bu asteroidde müthiş bir altın rezervi bulunuyor. Yapılan açıklamada Psyche 16 asteroidinde altın ve değerli madenler bulunuyor ve bunların değeri 700 Kentilyon dolar değerin. Evet, 700 Kentilyon… Daha önce çok fazla duymadığımız bir deyim Kentilyon. Oldu da NASA asteroiddeki bu madenleri çıkarmak için sondaj aracı gönderdi ve oradaki madenleri dünyaya getirdi. Bu madenlerden elde edilecek 700 Kentilyon dolarlık para eşit olarak tüm insanlara dağıtılırsa kişi başı 93 milyon dolara sahip olabileceğiz.

Neredeyse tüm bütçesini bu işe ayıran NASA, 2022’de “Psyche: Metal dünyasına yolculuk” adlı misyonu kapsamında sondaj çalışmalarına başlayacak. Sondajın amacı 21 ay boyunca asteroidi incelemesi, haritası ve inceliklerini belirlemek olacak.

Tabi ki asteroit madenciliği için çalışmalarda bulunan sadece NASA değil. Kepler Enerji & Uzay Mühendisliği (Kepler Energy Space Engineering LCC), Derin Uzay Endüstrileri (Deep Space Industries) ve Gezegen Kaynakları (Planetary Resources) son 10 sene içinde kurulan ve yatırımcı toplayarak çalışmalarına devam eden şirketler. En çok dikkat çeken şirket ise Gezegen Kaynakları (Planetary Resources). Çünkü şirketin yatırımcıları arasında Google ceosu Larry Page, Kanadalı yönetmen James Cameron ve X Prize’ın kurucularından Peter  Diamandis bulunmakta. Fakat şirket yatırımlarını “dinlenme tesisi” olacak şekilde yapıyor.  Asteroit üzerinde bulunan karbon, oksijen ve hidrojeni ayırarak ikmal noktaları oluşturmak için çalışıyorlar.

Ayrıca bu şirketlerin ortak noktaları yaptıkları araştırma değil sadece. Dedik ya NASA son yıllarda roket gönderme konusunda maddi sıkıntılar yaşamakta ve bu üç şirket asteroitlere ekipman ve uydu yollarken Space-X firmasının roketlerinden faydalanacak hatta faydalanmakta. Tıpkı son 5 senedir olduğu gibi. En son operasyonda uzaya çıkıp inen Falcon 9 mu olur bilinmez ama Space-X firması tüm çalışmalarının temeli olan yeniden kullanılabilir roketlerden kullanacağı kesin. Zira bir roketin kalkış maliyetinin yaklaşık 65 milyon dolar civarında.

Hukuki Boyutu Nedir?

Hukuken yazılı bütün kanunlar yeryüzü ve yeryüzü altındakiler hakkında. Dolayısıyla konu hakkındaki ilk ve tek uluslararası metin, 1967 yılında imzalanan ve Türkiye’nin de taraf olduğu “Ay ve Diğer Gök Cisimlerini Dahil, Uzayın Keşif ve Kullanılmasında Devletlerin Faaliyetlerini Yöneten İlkeler Hakkında Anlaşma” nam-ı diğer, Dış Uzay Antlaşmasıdır.  Birleşmiş Milletler nezdinde tesis edilen bu anlaşma ile getirilen ilkelerden “Kullanma Serbestisi” uzay ve gök cisimlerinin keşfi ve araştırılmasına ilişkindir. Anlaşmanın bir diğer önemli ilkesi olan “İnsanlığı Ortak Malvarlığı” prensibi uzayın insanlığın iyiliği için araştırılması ve kullanımını öngörmektedir.

 

Anlaşmanın 2 nci maddesi: “Ay ve diğer gök cisimleri dahil olmak üzere dış uzay egemenlik iddia edilerek, işgal edilerek ya da başka bir tür hareketle hiç bir ulus tarafından sahiplenilemez.” hükmü getirmiştir. 1950’lerde başlayan Uzay Yarışında Sovyetler Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri öncülüğünde hayata geçirilen bu anlaşma ile taraf  herhangi bir devlet uzayda egemenlik tesis edemeyecektir. Yarıştaki muhtemel galip devletin Ay ve diğer gök cisimlerinde hak iddiasının önüne geçmek niyetiyle bu girişim başlatılmıştır. İlgili 2. madde kapsamındaki yasağın bu yüzden sadece devletleri bağladığı ve egemenlik tesisini yasakladığı, tüzel kişiliği haiz şirket vb. leri kapsamadığı doktrinde öne sürülmektedir. Yani bu görüşe göre; Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak madencilik yapamayacak olmamıza karşın BİPLATFORM MADENCİLİK AŞ. olarak madenciliğimizi yapabileceğiz.

 

Amerikan vatandaşı Greg Nemitz 2001 yılında EROS isimli asteroidin kendisi adına tescil edildiğini öne sürerek, EROS’a keşif aracı gönderen NASA’ya “Park Ücreti Faturası” göndermiştir. Mahkemeye taşınan uyuşmazlıkta Amerikan Mahkemesi tarafından verilen karar Dış Uzay Antlaşmasının 2. maddesine atıf da yaparak kimsenin dış uzay objelerini sahiplenemeyeceği ve de davacı Greg Nemitz’in EROS üzerinde mülkiyet hakkını ispatlayamadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

En son 2015’de ABD’de kabul edilen Space Act yasası, Amerikan vatandaşlarına uzayda ticari aramalar yapmaları ve buldukları madenleri çıkarmalarına hak tanındı. Söz konusu yasa, Dış Uzay Anlaşması ile ters düştüğü gerekçesiyle eleştiriliyor.

Başta Rusya, Çin ve Hindistan olmak üzere birçok ülkenin bu anlaşmadan çekileceği ve uzay kaynakları arayışına girişeceği tahmin ediliyor.

Sonuç olarak 2020’nin şok etkisinden çıkamamışken 20’li yıllarda olası soğuk-sıcak savaş senaryoları bizleri bekliyor olacak. Diğer taraftan biz bu savaşın neresinde olmalıyız? Olmalı mıyız? Hatta devamlı bahsedilen “Yeni Dünya” düzeni kavramından payımızı alabilecek miyiz? Bunların cevaplarını bize zaman gösterecek. Ama değişmeyen ve bildiğimiz tek bir gerçek var: “İSTİKBAL GÖKLERDEDİR!”

Emir Erdin

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu